Salı

Son elli yıl içinde Türkiye’de kırk binden fazla cami, binlerce Kur’ân kursu, talebe yurdu ve pansiyon binası, şubeleri ve yatakhaneleriyle birlikte bine yakın İmam-Hatip okulu, onbinlerce meşruta (cami personeli lojmanı), yüzlerce müftülük sitesi yapıldı.Sadece bu kadar değil; bazıları çok lüks ve masraflı binlerce cami helası… Yetmiş küsur bin camiye hoparlör tesisatı, binlerce camiye kalorifer, klima… Şadırvanlar, halılar, pahalı ışıklar, minareler, şerefeler… Daha neler neler…

Müslümanlar bu işler için yarım yüzyılda acaba yekun olarak ne kadar para harcadılar? Yüz milyarlarca dolar, belki de bir trilyon dolar. Ne büyük para, ne muazzam bir imkân…

Binalara bu masrafı yapan Müslümanlar, bu elli sene içinde ülkenin en güçlü, en tesirli, en kaliteli medyasını kuramadılar.

Böyle bir medyayı kuracak, işletecek, başarıdan başarıya koşturacak birinci sınıf elemanlar, uzmanlar yetiştiremediler.

Enselerinde boza pişiren mutlu azınlıklar Türkiye’nin en güçlü medyasına sahipken Müslümanlar bu sahada bilhassa tesir bakımından ikinci, üçüncü ligde oynuyorlar.

Şu gerçeği aklımızdan hiç çıkartmayalım:

Medya, oturmuş ve sağlıklı ülkelerde dördüncü kuvvettir. (Yasamadan, yürütmeden, yargıdan sonra). Bizim ülkemizde ise birinci kuvvettir. Binaenaleyh (bundan dolayı) Türkiye’de asıl iktidar büyük medyadır ve büyük medyanın destek, yardım ve korumasını kazanan güçlerdedir.

Müslümanlar bu gerçeği anlayamadılar. Hâfız yetiştiririz, imam yetiştiririz, müezzin yetiştiririz, vâiz yetiştiririz, müftü yetiştiririz; sonracığıma en akıllı çocuklarımızı doktor ve mühendis yetiştiririz ve kurtuluruz… Bu reçete işe yaramadı, bu hesap tutmadı.

Medya üstünlüğü ne demektir? Bu üstünlüğün iki faktörü vardır:

Birincisi: Tiraj bakımından yeterli olacak.Mesela şu 72 milyonluk ülkede günlük bir gazetenin en az bir milyon satması, haftalık bir derginin en az yarım milyon satması gerekir. Japonya’da günde 10 milyonun üzerinde tiraj ve satış yapan gazeteler var.

İkincisi: Tesiri (etkisi), ağırlığı olacak. Müsbet mânada konuşuyorum bir “baskı” unsuru olacak.Sözü dinlenecek, tenkit etti mi faydası olacak, muhalefet yapacak, yol gösterecek, halk kitlelerini uyandıracak. Tek cümle ile Türkiye’ye devlet, halk ve memleket olarak hizmet edecek, ışık tutacak; iyilik için çalışacak, kötülükle savaşacak.

Evet Müslümanlar böyle bir medya kuramamışlardır.

Paraları mı yoktu. Vardı, hem de fazlasıyla vardı.

Hukukî, kanunî imkânlar mı yoktu. Vardı, vardı, vardı… Ülkemizde gazete ve dergi çıkartmak izne, ruhsata tâbi değildir. Gazete veya dergi mi çıkartmak istiyorsun, resmî makamları haberdar etmek için bir beyannâme verirsin veya kendi tesislerinde, ya da başka matbaalarda süreli yayınını çıkartırsın. Hiçbir resmî makamın, “Sen gazete ve dergi çıkartamazsın” demeye hakkı yoktur. Resmî makamlara verilen beyanname bir formaliteden ibarettir. Peki bu ülkede büyük günlük gazeteler, büyük haftalık dergiler çıkartmak için paramız var, imkân var da niçin bu işi başaramıyoruz?

Bunun sebeplerini sayayım:

(1) Bu işi başaracak kalifiye elemanımız yoktur.

(2) Bu işi başarmaya yetecek kültürümüz yoktur.

(3) İslâmî ahlâk ve karakterimiz bu konuda yetersizdir. Hep “ben” diyoruz, “benim cemaatim…” diyoruz. Bir türlü Türkiye’yi bir bütün olarak göremiyoruz, kucaklayamıyoruz.

(4) Ufkumuz yetersizdir.

(5) Bu iş için niyet lazımdır, bizde bir kere o niyet yoktur.

(6) Aksiyon ve azim lazımdır. Onlar da yok.

Medyanın ikinci liginde oynamayı mütevekkilâne ve zelilâne kabul etmişiz.

Medya konusunda şu hususu da mutlaka iyi bilmek gerekir:

Sadece yüksek tiraj bir işe yaramaz. Tirajın yanında tesir, ağırlık, güç de olması gerekir.

Magazin, seks, havaiyat, şarkı türkü, futbolcu haberlerini ve dedikoduları yayınlayan bir bulvar gazetesi günde bir milyon da satsa, ağırlığı ve tesiri olmaz.

Müslümanların şu son yıllarda tirajları yüksek gazeteleri oldu ama tesirleri ve ağırlıkları tirajları nisbetinde miydi?

Çok önemli bir husus da şudur:

Müslüman gazetesi çıkartarak büyük ve tesirli bir medya kurulmaz. Türkiye bir bütündür, o bütünün tamamını kabul ederek “Türkiye için” gazete, dergi çıkartılacaktır.

Müslüman gazetesi, Müslüman dergisi çıkartmak kolay, ucuz bir yoldur, lakin bununla hedefe varamazsınız.

– Sen vaktiyle Müslüman gazetesi çıkartmamış mıydın?

Çıkartmıştım ama 1960’lı yıllarda. Aradan otuzbeş kırk sene geçti. Bu devirde o metod yürümez. Biz vaktiyle bir yol açmıştık. Şimdiki şartlarda yeni ve geçerli metodlarla çalışmak gerekir.

Şu anda İslâmî kesimin gazetelerinin yekun tirajı günde bir milyona yaklaşmaktadır. Bunların bir kaçı birleşseler, çok güçlü ve vasıflı bir kadro kursalar bir milyon tirajlı ve çok tesirli bir gazete çıkartabilirler mi?

Bina var, tesis var, okuyucu var, meydan var…

Böyle bir gazeteyi çıkartacak, dünya standartları seviyesinde gazetecilerimiz var mı?

En az üç yabancı dil bilen, engin kültür sahibi, önünde bütün kapılar açılan oturaklı gazeteciler…

Böyle bir gazetenin işi birinci vazifesi ne olmalıdır?

Yapıcı, müsbet muhalefet yapacaktır. Yıkıcı değil.

Bütün gücüyle Türkiye’ye hizmet edecek, Türkiye’yi korumaya çalışacaktır.

Şu veya bu siyasî iktidara yalakalık yapan gazeteye ve gazetecilere ben gazete demem, adam demem, vatansever demem.

Müslümanların çıkartması gereken gazete hiçbir şekilde, ne doğrudan doğruya, ne dolaylı olarak rant, nüfuz ticareti, bir patronun servetini ve prestijini çoğaltmak için çalışmayacaktır.

Gazetenin belli başlı elemanları mal ve servet beyanında bulunacaklardır.

Böyle bir gazetenin yazı ve fikirlerini, hizmetini dindar olmayanlar, hattâ insaflı dinsizler bile takdir ve tebrik edecektir.

Böyle bir gazete ülkeyi mahv eden, bitiren, batıran yolsuzlukların, kokuşmanın, pisliğin, rüşvetin, mafyacılığın üzerine amansızca gidecektir.

Sayfası ve hacmi az olsun, fiyatı ucuz olsun, tirajı ve tesiri büyük olsun.

Böyle bir gazetede hiçbir bulaşık, şaibeli, kirli adama yazı yazdırılmayacaktır.

Böyle bir gazetenin sermayesi de temiz olmalıdır.

Öyle bir gazete çıkartılacaktır ki, içi yanan milyonlarca vatandaş sabahı iple çekecek, erkenden gazetesini alıp heyecanla, merakla, ilgiyle okuyacaktır. Öğleye doğru bâyilerde nüshaları bitecektir.

Fikirlerin en doğrusu,

Tenkitlerin en isabetlisi ve faydalısı,

Görüşlerin en yapıcısı,

Çare ve çözümlerin en geçerlisi… bu gazetede yayınlanacaktır.

Yalan dolan, iftira, tezvir bu gazetede yer almayacaktır.

Bu gazete, meselâ başörtüsünü savunan bir yazı veya dosya mı yayınlayacak, yanında mutlaka karşı görüşe de yer verilecektir.Millet hâkim olsun, jüri olsun.

Böyle bir gazetenin çıkmasını, memleketi babalarının, atalarının çiftliği gibi gören Pembeler isterler mi? Kesinlikle istemezler.

İşte Müslüman sorumlular ve vazifeliler böyle bir gazeteyi çıkartmamakla, çıkartamamakla Pembelere en büyük yardımı yapmakta, en büyük desteği vermektedir. 06 Temmuz 2005