Madde 1. 2000’li yıllarda Müslümanların Türkiye’de “Müslüman gazetesi” yayınlamaları yanlıştır. Sermayesi, kontrolü, idaresi Müslümanların elinde olacaktır ama gazete Müslümanların gazetesi değil, bütün Türkiye’nin gazetesi olacaktır. Nüfusça halkın yüzde birini bile teşkil etmeyen “Gizli Yahudi” vatandaşlarımız Türkiye’nin bütünü için gazete çıkartıyorlar ve başarılı oluyorlar da biz niçin olamıyoruz? Bu işin çarelerini, çözümlerini düşünmemiz ve bulmamız gerekir.

Madde 2. Gazetecilikte sadece tiraj yeterli değildir, tirajın yanında tesirli olmak sıfatı da gereklidir. Bir ara Müslümanlar bir milyonu aşan tiraja sahip bir gazeteye sahiptiler ama tesiri ve ağırlığı yoktu. Bugün ülkemizde öyle dini cemaatler vardır ki, basılmamış beyaz kâğıtların üzerine bir kapak geçirseler, böyle bir dergiyi hatır için, azimli bir pazarlama ile bir milyon satabilirler. Bunun ne kıymeti olur?

Madde 3. Müslümanlar son elli yıl içinde çok plansız, programsız, stratejisiz, şifahî toplum zihniyetiyle, varoş kafasıyla çalıştıkları için büyük medyacılar yetiştiremediler. Bir İslâm gazetesi bir ara birkaç çağdaş ve Sabataist gazeteci almıştı, onlara, Müslümanlara verdiğinin on misli maaş ödüyordu. Şu örnek bile medya konusundaki sesimizi, yetersizliğimizi isbata yeter de artar.

Madde 4. Medya hizmetlerinde o kadar adil, objektif, seviyeli, güvenilir olmalıyız ki, bizim çıkarttığımız bir gazeteyi karşıtlarımız da rahatça okuyabilsinler. Bunu söylemek çok kolay, yapmak ise son derece zordur.

Madde 5. Tepki gazeteciliği ile bir yere varamayız.

Madde 6. Müslüman bir grubun çıkarttığı, fakat Türkiye’nin bütününe hitap etmek iddiasında olan bir gazete Müslüman kesimi de rahatça tenkit edebilmelidir. “Bizim hiç kabahatimiz yok, bütün suç ve kabahat din düşmanlarında…” Bu kafa, bu zihniyetle bir milimetre bile ilerlememize imkân yoktur. Müslümanların olumlu, müsbet, akıllıca yapılacak, ufukları genişletecek, çare ve çözüm bulmaya sevk edecek bir özeleştiri kampanyasına girişmeleri gereklidir.

Madde 7. Son otuz beş senelik tarihimiz göstermiştir ki, bugün Türkiye’de Yüce İslâm dininin önündeki en büyük engel birtakım kötü Müslümanlardır. Din rantı yiyenler, arivist İslâmcılar, samimiyetsizler, ne kadar nifak (münafıklık) alâmeti varsa onlara sahip olanlar, mukaddesat bezirgânlığı yapanlar, kendi şahsi ikbal ve menfaatleri için din düşmanlarıyla ittifak ve işbirliği yapanlar…

Madde 8. Taşra ve varoş kültürüyle, kırsal kesim kafasıyla, şifahi toplum zihniyetiyle ciddi, seviyeli, güçlü ve üstün gazetecilik yapılamaz. Türkiye’nin bütünü için gazete çıkartacak Müslümanların, hiç olmazsa bir kısmının dış ülkelerde tahsil yapmış, bir iki yabancı dili iyi bilen, kültür bakımından medeni ve şehirli olan vasıflı Müslümanlardan müteşekkil olması gerekir.

Madde 9. Bugün Türkiye’de en serbest ve hür faaliyet ve hizmet sektörü basın, yayın, kitapçılık, dergicilik sahasıdır. Bizde çok şükür sansür yoktur, kitap ve broşür çıkartmak için önceden izin ve ruhsat almak mecburiyeti yoktur. Gazete ve dergi çıkartmak için resmi makamlara bir takım belgeler ve bilgiler verilmesi gerekmektedir ama onlara sansür denilemez. Müslümanlar, basın yayın sahasındaki bu kadar geniş hürriyetten gereği gibi yararlanamıyor. Biz Yahova Şahitleri’nin, çeşitli misyoner teşkilatlarının basın yayın sahasında yaptığı faaliyetin yüzde birini bile yapamıyoruz.

Madde 10. Her cemaatin, her tarikatin, her grubun her din baronluğunun kendi özel yayın organını, kendi gazetesini veya dergisini çıkartması yanlış bir metod ve siyasettir. Şu anda ülkemizde yüzlerce haftalık ve aylık dini dergi çıkmaktadır. Bunlar kapalı devre çalışıyor. Kendi cemaatleri içinde okunuyor ve destekleniyor. Bütün güçler birleştirilmiş olsa, belki haftada birkaç yüz bin adet satan güçlü bir haber ve yorum dergisi çıkacak ama Müslümanlar bunu istemiyor. Cemaat ve tarikat dergileri, cemaat asabiyeti ile okunuyor, satılıyor, destekleniyor. Kaliteli olsalar da olmasalar da “Efendi hazretleri emr ediyor, herkes alsın, abone olsun, tarikata mensup zenginler ilan versinler, her sayıdan fazlaca alıp dağıtsınlar…” zihniyetiyle ayakta duruyorlar. Lakin olan islâmî basına oluyor. Müslümanlar güçlü, vasıflı, üstün, seviyeli bir basın kuramıyor.

Madde 11. Nüfusu 38-40 milyon olan Polonya’da Nie adındaki haftalık haber ve yorum dergisi 750 bin adet satabiliyor da, bizdeki en büyük haftalık dergi niçin yirmi bin satışı aşamıyor? Çok bilmiş Müslümanların bu meseleyi düşünmeleri gerekmez mi?

Madde 12. Türkiye asırlarca İslâm dünyasına manevi liderlik yapmış bir ülkedir. Biz bu topraklar üzerinde Türkçe basının yanında İngilizce, Fransızca, Arapça gazeteler ve dergiler çıkartmakla mükellefiz. Ancak bugünkü şifahi toplum, kırsal kesim, göçebe zihniyetimiz böyle hizmet ve faaliyetler yapmaya müsait değildir.

Madde 13. Bugün medya dünyanın bir numaralı siyasi, sosyal, kültürel, gücü haline gelmiştir. Türkiye’de her yıl islâmî hizmet ve faaliyetler için milyarlarca dolar para toplanıp harcanmaktadır ve yıllardan beri bunca zenginliğe rağmen Müslümanlar medya sahasında çok geri kalmışlar; ikinci ve üçüncü ligde oynamak statüsünden çıkamamışlardır. İslâmî kesimin bu konuda ciddi ve cesaretli özeleştiri yapması, sorgulaması, sorumlulardan hesap sorması gerekmez mi?

Madde 14. Müslümanlar seçimleri kazanmış, iktidar olmuş; lakin medya gücü başkalarının elinde. Bu ne demektir? Davul bizde ama tokmak başkasında demektir. Bu şartlar altında iktidar olunmaz.

Madde 15. İslâmî basına bakınız. Birkaç günlük gazetemiz var. Bunların çok sayıda fıkra muharriri (köşeyazarı) bulunuyor. Bunlar içinde ciddi, seviyeli, kaliteli, tesirli özeleştiri yapan kaç kişi vardır?

Madde 16. Biz, bundan otuz kırk yıl öncesinde yapılmış başarılı ve tesirli olabilecek gazeteler ve dergiler çıkartıyoruz. İtiraf edelim çağın gerisindeyiz, marjinalleşmiş vaziyetteyiz.

Madde 17. İslâmcılık hareketinde, İslâmî kesimde büyük kirlenme vardır. Birtakım adamlar din rantı yiyerek efsanevî servetlere sahip olmuşlardır. Laf ile “Bu sistem bozuktur, bu sistem değişmelidir…” edebiyatını yapıyorlar ama düzenin haram ve necis kemiklerine köpekler gibi saldırıyorlar. Onların, tabii ki, İslâm basını, Müslümanların hürleşmesi ve izzet bulması, Türkiye’nin selâmete çıkması gibi dertleri yoktur. 01 Temmuz 2003