Pazartesi

Müslümanlar 1950’den bu yana niçin büyük, üstün güçlü bir medya kuramadılar? Niçin bu sahada hâlâ ikinci ligte oynuyorlar? Bu geri kalışın sebepleri nelerdir?

(1) Müslümanların İslâm’ı hakkıyla anlatan ve öğreten, çağ seviyesinde kültüre sahip elemanlar yetiştiren bir eğitimleri olmamıştır ve halen de yoktur. Hâfız mektepleri, Kur’ân kursları, İmam-Hatip okulları ile güçlü ve üstün aydınlar yetiştirilmesi mümkün değildir.

(2) Müslümanlar hizmet ve faaliyet sahasında, oyunları kurallarına göre oynayamamışlardır. Günlük gazeteler, haftalık dergiler, televizyonlar, belli kurallara uyulduğu takdirde vasıflı, güçlü, üstün, tesirli olabilir. Baronluk zihniyetiyle, sekter kafayla, “Büyüğümüz böyle istiyor… İşin başına büyüğümüzün sadık adamı geçecektir… Kardeşler abone olsunlar, desteklesinler, okuyucu bulsunlar…” gibi yollarla büyük gazeteler ve dergiler çıkartılamaz.

(3) Artık bu devirde islâmî basın, gayr-i islâmî basın ayırımı yapılmamalı; gerçeğe, Türkiye’ye, insanlığa hizmet edecek geniş ufuklu yayın organları çıkartılmalıdır. Filan din baronunun finans, iktisat, ticaret imparatorluğunun bülteni şeklinde çıkartılan bir gazetenin tirajı yüksek olsa da, tesiri ve hizmeti az olur. Gazetelerimiz, dergilerimiz, televizyonlarımız doğrudan doğruya değil, dolaylı olarak İslâm’a hizmet etmelidir. Müslümanların çıkardıkları çok ciddî, çok seviyeli, çok inanılır ve güvenilir, çok vasıflı, çok üstün, çok mükemmel gazete ve dergileri, sadece dindarlar değil, her kesimden vatandaş okuyabilmelidir.

(4) Müslümanların gazeteleri sadece bir cemaatin, bir hizbin, bir fırkanın, bir şahsın, bir grubun yayın organı değil, bütün Türkiye’nin yayın organı olmalıdır. Müslümanlar bu genişliği, bu enginliği, bugüne kadar gerçekleştirememiştir.

(5) Müslümanların çıkardığı yayın organları, zulme ve haksızlığa uğrayan Müslümanları nasıl müdafaa ediyorsa, aynı şekilde haksızlığa uğrayan gayr-i müslimleri, dindar olmayan vatandaşları, başka inanç ve ideolojilere mensup mazlum ve mağdur vatandaşları da müdafaa etmelidir. Bir Müslümana zulüm edilince feryad ü figan, bir gayr-i müslime zulmedilince “Oh olsun! O buna layıktı…” gibi makyavelistlikler. Böyle bir tutum, elbetteki gerçek İslâm ahlâkına ve zihniyetine uygun değildir.

(6) Müslümanların belini büken kırsal kesim, gecekondu, taşra, varoş zihniyeti ve kafası medya konusunda da tesirini göstermiş, tahribatını yapmıştır. Gecekondu kültürüyle demagoji yapılabilir ama büyük medya kurulamaz.

(7) Büyük medya kurabilmenin birinci şartı, bu iş seviyesinde güçlü ve yüksek beyinlere, kültür ve ihtisasa (uzmanlığa) sahip olmaktır. Bizdenler, kardeşler, ihvan, hazret bendeleri bu işleri yaparlar denilirse netice alınamaz.

(8) Müslümanların bu sahada geri kalışları, ikinci ligte oynamaya mahkûm oluşları karşıtlarının yüksekliğinden, gücünden değil, kendi zaaflarındandır.

(9) Taşıma suyla değirmen dönmez. Yardımla, destekle, dindar kadınların mücevherlerini toplamakla, zoraki abone kampanyalarıyla, zorla abone etmekle büyük gazete, büyük dergi çıkmaz. Marifet odur ki, gazeteni ve dergini çıkartırsın, güçlü yayın yaparsın, her gün bir milyon vatandaş satın alır okur. Bugün öyle dinî cemaatler var ki, beyaz kağıttan mevkute (süreli yayın) çıkartsalar yine de yüz binlerce abone yapabilirler, büyük tiraj elde edebilirler. Bunun ne kıymeti vardır?

(10) Müslümanların çıkardığı gazete ve dergiler islâmî kesim hakkında özeleştiri yapabilmeli, sorgulama faaliyetinde bulunabilmelidir. Bütün suç ve kabahat çağdaşlarda, lâiklerde, ilericilerde, bizim hiçbir suçumuz, eksiğimiz, hatâmız yoktur demek sapıklıktır. Böyle düşünen kimselere ve gruplara kimse inanmaz. “Kişi noksanını bilmek gibi irfan olamaz” denilmiştir. İnsanlar noksanlarını, hatâlarını, eksik taraflarını bilmeli, bunların izalesi (ortadan kaldırılması) için çalışmalıdır. Kemal (olgunluk) ancak böyle elde edilir.

Büyükçekmece’de

Eğitim-Bilim dergisi (Sayı: 17) Büyükçekmece Belediye Başkanı Hasan Akgün ile bir röportaj yapmış. Münih’te şehircilik üzerine doktora yapmış başkan. “Ben kendi şehrimde depremden hiç korkmuyorum. Çünkü Büyükçekmece’de bir tane bile kaçak tuğla yoktur. Her seçimde “Bir kat daha çıkabilirim” diye bir ümit de yoktur… Eğer bundan sonraki depremlerde Türkiye’de insanların canlarının yanmasını istemiyorsak, devletin yeni çıkartacağı yerel yönetimler kanunuyla kaçak inşaat yapanı, yaptıranı, göz yuman belediye başkanını ve teknik elemanını görevden alıp hapse atması lazımdır” demiş.

Bundan böyle Büyükçekmece’de iki katlı bina da olsa balkon yapılmasına izin verilmiyormuş. Çatılar da, fazla ağır olmamaları için ahşaptan yapılacakmış. Muhtemel (olası) bir zelzeleye karşı ilçede kurtarma ekipleri kurulmuş, alınması gerekli tedbirler alınmış.

Hasan Akgün, 17 Ağustos depreminden sonra acemi kurtarma ekiplerinin buldozerlerle enkaz altında henüz sağ olan depremzedeleri öldürerek enkaz kaldırma çalışmaları yaptığını iddia ediyor. Bundan böyle Büyükçekmece’de yapılacak binalar 9 şiddetinde zelzeleye dayanıklı olacakmış. Maliyet fiyatları da yüzde 20-22 civarında fazlalaşacakmış.

Mesken edinmek isteyenlere Büyükçekmece’de yeni yapılacak evlere bakmalarını tavsiye ederim.

Son zelzelede hayatlarını kaybeden 50 bin vatandaşımızın katilleri bugünkü idarî sistem, belediyeler, sorumsuz bürokratlardır. Dünya adaletinden kurtulsalar bile İlâhî Adalet’ten asla yakalarını sıyıramayacaklardır.

Para hırsıyla kuduran, daha fazla rant edinmek için çılgınca hareket eden, kanun ve nizamları hiçe sayan insanlar, yaşadıkları ülke için en büyük talihsizlik ve uğursuzluk kaynağıdır. Ağustos zelzelesinden sonra Avcılar’da büyük hasar görmüş, kolonları kırılmış bazı binaların açgözlü sahipleri çatlakları ve kırıkları sıva ile tamir edip, üzerlerine boya ve badana çekip bu yerleri tekrar kiraya vermeye veya satmaya yeltenmişlerdi. Bunlar öyle beyinsiz vatandaşlardır ki, geberinceye kadar ders ve ibret almazlar. Kendileri ölür, vârisleri, onların kaldığı yerden yamukluğa ve sefihliğe devam eder.

Maddî imkânı müsait bazı dostlarıma, şehrin kenar mahallelerinde bahçe içinde tek katlı evlere çıkmalarını önemle tavsiye etmiştim. Rutin işler ve para kazanmak için didinme dolayısıyla ev aramaya bir türlü vakit bulamıyorlarmış. Şu para ibtilâsı ne büyük bir musibet ve felâkettir. Zelzelede tek katlı evlere Allah’ın inayetiyle bir şey olmaz. 22 Şubat 2000