Çarşamba

Dünyadaki semavî kökenli dinler içinde birbirine en yakın olan ikisi İslâm ve Musevîliktir. Ne yazık ki, İslâm’a ve Müslümanlara en fazla düşmanlık edenler de bir kısım Musevîlerdir. Çok nazik bir konuda yazdığım için şu hususları hemen açıkça beyan etmem gerekmektedir:

Birincisi: Ülkemizde yaşayan Musevî vatandaşlarımızı kasd etmiyorum.Onlarla barış içinde, uyum içinde yaşıyoruz.Onlar bizim dinimize saldırmıyor, biz onlara bir şey demiyoruz. Müsterih olsunlar.

İkincisi: Yahudiler ve Musevîler içinde İslâm’a saygısızlık etmeyen, Müslümanların haklarını savunanlar vardır. Mesela Neturei Karta dindar Yahudileri. Bunlar Siyonizme ve İsrail devletine karşıdır. Filistin meselesinde yüzde yüz Müslümanları ve Arapları haklı bulmaktadırlar. Bunlardan başka, İsrael Shamir gibi Yahudi aydınları da Müslümanlardan yanadır; İsrail’in haksız, zâlimâne, emperyalist siyasetini tenkit etmektedirler. Bu gibi Yahudilere teşekkür ederiz.

Benim kasd ettiğim Yahudiler şunlardır:

Birinci zümre:

Siyonistlerdir. Bilindiği gibi Siyonizm 19’uncu asırda ortaya çıkartılmış bir ideolojidir ve Musevîlik dinine aykırıdır. Siyonistlerin son derece haksız, yanlış siyasetleri insanlığı korkunç bir Üçüncü Dünya Savaşı’na sürüklemektedir. Dahası da var: Yahudi milleti için en zararlı şey Siyonizmdir. Siyonizm ve Siyonistler yüzünden Yahudiler büyük kıyıma uğramak tehlikesi ve tehdidi altındadır.

İkinci zümre:

Pembe Gizli Yahudilerdir. Bunlar asıl kimliklerini gizlemekte, kendilerini Müslüman gibi göstermekte, öldüklerinde cenazeleri Müslüman kabristanlarına defn edilmektedir ama Yahudiliğin mistik bir koluna mensupturlar. Ortodoks Yahudiler onları Yahudi olarak kabul etmese de yine Yahudidirler. Yakın tarihte bunların Müslümanlara yaptığı zulmü, haksızlığı başka hiçbir düşman yapamamıştır. Bunlar ya İslâm dinini ortadan kaldırmak, Müslümanları mürted kılmak, yahut İslâm’da reform, yenilik, değişiklik yaparak dinimizi muharref (bozulmuş) hale getirmek için sinsice çalışırlar. Kendileri Müslüman olmadığı halde dinimize karışırlar, yok ezan şöyle okunmalı, yok namaz böyle kılınmalı diye dinin ruhuna aykırı değişiklikler yapılmasını isterler. Bunların gayesi indirilmiş (münzel)İslâm dinini, uydurulmuş kul yapısı bir ideoloji ve hümanizma haline getirerek bozmaktır.

Üçüncü zümre:

Bunlar takma isimler, sahte namlar kullanarak milliyetçi görünür ve İslâm ülkelerinde İslâm’a zıt, İslâm’a düşman bozuk ve menfi bir milliyetçilik, kavmiyetçilik, Arapçılık, Türkçülük, İrancılık gibi doktrinler üretir ve türetirler. Böylelerinin en meşhuru Tekin Alp sahte ve takma adıyla Türkçülük ve milliyetçilik havariliği yapan Moiz Kohen adlı Yahudidir. Bu adam, kitaplarından birinde,

“kahr olsun şeriat!”

başlıklı bir bölüm koyarak yüce dinimize aşırı bir şekilde saldırmış ve hakaret etmiştir. Şeriat nedir?Açınız yerli ve yabancı lügatları ve bu kelimenin mânâsına bakınız. Şeriat din demektir, Kur’ân’dan ve hadîslerden çıkartılan hükümler demektir, dinimizin uygulamaya ait hükümlerinin tamamına verilen addır. Türkçülere ve milliyetçilere “Kahr olsun Şeriat” telkininde bulunan bu Yahudi’nin gayesi nedir, ne yapmak istemektedir? Maalesef Arap dünyasında da birtakım sahte Araplar zuhur etmiş ve İslâm’a zıt, İslâm’a karşı bir Arap kavmiyetçiliği çıkartarak bilhassa gençliği ve okur-yazar kesimleri bozmak istemişlerdir.Yazık ki, bu sahada başarı kazanmışlardır.

Dördüncü zümre:

Bunlar tamamen araziye uymuş, Yahudilikle alâkaları hemen hemen hiç bilinmeyen Crypto-Yahudilerdir. Müslüman görünürler ama yapacaklarını da yaparlar.

Bugün birçok İslâm ülkesinde Gizli Yahudilerin, Crypto-Yahudilerin büyük bir nüfuzu ve hakimiyeti vardır. Ülke ismi vermeyerek birkaç örnek göstermek istiyorum:

Doğumuzdaki Müslüman bir ülkede az miktarda açık, konvansiyonel Yahudi’nin yanında bol miktarda Müslüman gibi görünen Yahudi vardır ve bunlar o ülkenin siyasetine, maarifine (kültür ve eğitimine), iktisadiyatına, finansına, basın ve üniversitelerine hâkim olmuşlardır.

Sovyetler Birliği’nin çökmesinden sonra kurulan bazı Ortaasya Müslüman devletlerinde de büyük Yahudi nüfuzu vardır. Oralardaki olumsuzluklardan, zulümlerden, insan hakları ihlallerinden, Müslümanlara yapılan işkence ve baskılardan Gizli Yahudiler sorumludur.

Yine isim vermeden başka bir İslâm ülkesinden bahs edeceğim. Bu İslâm ülkesindeki Gizli Yahudiler İslâm’ı ve Müslümanları en büyük, en yakın, en vahim tehdit ve tehlike olarak görmekte, din için çalışan şuurlu Müslümanlara iç-düşman gözüyle bakmaktadır. Birtakım Müslümanlara dinleri, inançları, düşünce ve görüşleri, tenkitleri yüzünden ağır zulümler uygulanmaktadır.

Son zamanlarda birtakım Yahudiler işi o kadar azıtmışlardır ki, camilerde “Allah katında (tek hak) din İslâm’dır” ayeti okunduğu için Yahudi asıllı bir Büyükelçi protesto notası vermiş, böyle diyemezsiniz, buna hakkınız yoktur demiştir.

Fesubhanallah! Bunlar ne küstah, ne haddini bilmez kişilerdir.

Onlar benim dinimi inkâr edecekler, onlar benim Peygamberimi kabul etmeyecekler, tekzib edecekler ve “O bir teröristtir” diyecek kadar işi azıtacaklar, onlar benim kutsal kitabımı reddedecekler; onların bunlara saldırmaya hakkı olacak; bana gelince, bir Müslüman olarak Kur’an’ın bir ayetini camilerde okuyamayacağım…Olacak şey değil!

Gizli Yahudiler ne istiyorlar, ne yapıyorlar?

Gerçek İslâm’ı istemiyorlar, dindar Müslüman istemiyorlar. İslâm’ın yerine yine aynı adı taşıyan light, ılımlı, reforme edilmiş, tahrife uğramış yeni bir din çıkartmak istiyorlar.

Müslümanların musalli olmasını istemiyorlar, musallâ Müslümanı istiyorlar.

Şeriatsız ve fıkıhsız bir İslâm istiyorlar.

Müslümanları Türk Kürt,Sünnî Alevî, dinci lâik diye birbirine düşman kamplar ve kesimlere ayırmak ve bu suretle, “Böl, parçala ve hükm et” siyasetini uygulayarak idare etmek, sömürmek istiyorlar.

Müslümanların güçlü bir din eğitimi almasını istemiyorlar.

Müslüman çocuklara din ve Kur’ân eğitimi verilmesini istemiyorlar.

İslâm kadınlarının ve kızlarının Kur’ân’ın, Sünnetin, Şeriatın emirlerine uymasını istemiyorlar.

Birtakım Müslüman hizmetlileri, yazarları, fikir adamlarını karalıyor, kötülüyor ve onların temel insan haklarını çiğneyerek cezalandırıyor.

Bunlar bütün medenî, ileri, dengeli, gelişmiş, hukuklu ülkelerde Müslümanlara tanınmış olan hakları, hürriyetleri, haysiyetleri İslâm ülkelerinde tanımak istemiyor.

Bunlar Müslüman ileri gelenleri medya yoluyla linç etmek istiyor.

Peki, İslâm dünyasındaki bu Gizli Yahudi hakimiyet ve saltanatının sonu ne olacaktır? Bugünkü hal ilânihâye devam edecek midir?

Bu durumun böyle devam etmesine imkan yoktur.

Başta aklı başında olan Yahudiler olmak üzere, bugünkü gidişe dur denilmelidir.

Milletlerin, kavimlerin, halkların kendi inançlarına, kendi dinlerine, kendi kimliklerine, kendi kültürlerine, kendi geleneklerine göre yaşamak hakları vardır.

Tarihî ârızalar Kıyamet’e kadar süremez.

Hiçbirİslâm ülkesinde İslâm, kısmen de olsa yasaklanamaz; Müslümanlara dindarlıklarından, inanç ve fikirlerinden, Müslümanca yaşamak istemelerinden dolayı zulm edilemez, baskı yapılamaz, ceza verilemez.

1492’de Yahudiler İspanya’da zulme uğradıkları, dinlerinden ve kimliklerinden ötürü vatanlarından koğuldukları zaman Müslümanlar onlara yardım etmiş, kucak açmış, kendilerine yeni bir vatan kazandırmıştı.

Yahudiler tahsil bakımından, teşkilât bakımından, sermaye bakımından, iktisadî ve kültür gücü bakımından ne kadar kuvvetli olurlarsa olsunlar bir buçuk milyarlık geniş İslâm alemini kontrol altında tutamazlar.

Aklı başındaki Yahudilere hitap ediyorum:

Geliniz, Neturei Karta Yahudileri gibi insaflı ve mâkul olunuz. Müslümanlara düşmanlık ve zulm etmeyiniz.Onların hürriyet ve bağımsızlık mücadelelerini destekleyiniz. Böyle yaparsanız siz kazanırsınız. Eskiden olduğu gibi Müslüman ülkelerde Müslümanlarla barış içinde güvenli bir şekilde yaşayabilirsiniz. Bugünkü siyonist siyaset bir maceradır ve sonu kötü görünmektedir. Hem de çok kötü… 07 Temmuz 2005