Müslümanlara
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 10 Şubat 2019
Perşembe
Bu yazıyı inançlı ve dindar Müslümanlara hitaben kaleme alıyorum. Teklif ve tenkitlerimi dikkat nazarlarına, insaf ve vicdanlarına arz ederim.
1. Mü’min (inanmış, iman etmiş) bir kimsenin ilk vazifesi tashih-i itikaddır, yâni inanca ve usûle (temellere) ait bilgilerinin sahih, doğru olmasıdır. Bu da sevad-ı âzam (büyük kalabalık, topluluk) içinde bulunmakla mümkündür. Zamanımızda din, iman, islâmî prensipler konusunda her kafadan ayrı bir ses çıkıyor, din âlimi olmayan, yeterli ilme ve kültüre sahip olmayan herkes konuşuyor, ahkâm kesiyor, kendi şahsî, indî fikir ve re’ylerini ortaya atıyor. Bu büyük bir kaos, felaket, anarşi ve zaaf sebebidir. İtikadda ve usûlde yapacağımız iş müctehid imamlarımızın, büyük fakihlerimizin, râsih ulemanın bize bildirmiş olduğu bilgileri aynen kabul etmek, asla tartışmamaktır. Merhum Ömer Nasuhi Bilmen’in Büyük İslam İlmihali adlı eserinde bir Müslümana gerekli bütün bilgiler (ahkâm-ı sultaniye ve muamelât dışında) mevcuttur. O kitabı alalım, başucu kitabımız yapalım ve dinde tartışmayı bırakalım. Mühendis, doktor, tâcir vesair mesleklere mensup okur-yazar Müslümanların dinî konularda “Bana göre… Benim görüşüm şöyledir… Bu konuda benim fikrim böyledir…” şeklinde konuşmaları büyük ayıp, büyük küstahlık, büyük edebsizlik, büyük terbiyesizlik, büyük kendini bilmezlik ve had-nâşinaslıktır. Din konusunda ulema ne bildirmişse münakaşasız ve yorumsuz olarak tâbi olunmalıdır. Tabiî ki, bu, müttefakun aleyh olan temel meselelerde ve hükümlerdedir. Muhtelefün fih olan mesail çeşitli görüşler, re’yler, fetvalar vardır. Bunlarda da tartışma yapılmaz, fitne fesat çıkartılmaz.
2. İmandan ve ona ait hüküm ve prensiplerden sonra İslâm’ın eyleme (amel, aksiyon) ait en önemli ve temel emri günde beş vakit namaz kılmaktır. Namaz Kitab, Sünnet ve icmâ ile sâbittir. Bütün dindar Müslümanların günde beş vakit namaz kılmaları gerekir. Mukim ve hür Müslüman erkekler bu namazları cemaatle kılmalıdır. Cemaati terk eden, hür olma sıfatını da terk etmiş, esaret ve zillete götüren bir yola gitmiş olur. “Şimdi namazdan önce cihad yapmak gerekir…” gibi iddiaların bir kıymeti yoktur. Bunlar ucuz bir edebiyattan ibarettir. Öyle herkes kendi kafasına göre sellemehüsselam cihad yapamaz. Dinimizde ve Şeriatımızda cihadın ve emr bi’l-mâruf ve nehy ani’l-münkerin nasıl yapılacağına ait bilgiler vardır. Doktor, mühendis, siyasetçi, öğrenci, terzi, tâcir kendi kafasına göre cihad yapamaz. Cihad farz-ı kifayedir. Farz-ı ayn olan cihad, nefs ile yapılan büyük cihaddır. Nefs ile yapılan büyük cihadı terk eden birtakım fâsık, fâcir, günahkâr, din rantı yiyen, şeytan esiri, yularlarını nefs-i emmarelerine vermiş kişilerin cihad yaygaraları ciddî değildir. Fert ve toplum olarak Müslümanların birinci ibadeti beş vakit namazdır. Resulullah Efendimiz (Salat ve selam olsun O’na) namazı ölünceye kadar kılmıştır. Namazdan kimse müstesna tutulamaz. Farz namazları terk eden bir Müslüman toplum zillet ve esarete duçar olur, dünya işleri rast gitmez. Namazın ikamesi (dosdoğru kılınması) hususunda bütün aklı başında, şuurlu, vicdanlı, sorumlu Müslümanlar elbirliği ile çalışmalı, propaganda yapmalı, halkı ve gençliği uyarmalıdır. Bu mevzuda milyonlarca tesirli, vasıflı, faydalı, ciddî broşür hazırlanıp basılmalıdır. Bu iş çalakalem hazırlanmış broşürlerle olmaz. Peygamber “Namaz dinin direğidir, kim onu ayakta tutarsa, dinini ayakta tutmuş olur, kim onu yıkarsa dinini yıkmış olur” buyuruyor.
3. Peygamberimiz (Salat ve selam olsun O’na) “Mekârim-i ahlâkı (güzel ahlâkı) tamamlamak için gönderilmiştir”. İslâm dini ahlâk, fazilet, edeb dinidir. Müslüman toplumda ahlâkın, faziletin, olgunluğun, mürüvvetin, edebin hâkim olması için çalışılması gerekir. Ahlâkı, fazileti, edebi yetersiz Müslüman kötü, moloz, zararlı, vasıfsız bir Müslümandır. Müslüman yalan söylemez, Müslüman vaad edip (söz verip) de ondan dönmez, Müslüman emanetlere hıyanet etmez, Müslüman asla haram yemez, Müslüman şâibeli ve şüpheli kazançlardan ateşten kaçar gibi kaçar, Müslüman gösteriş yapmaz, kibir ve gururdan uzak durur, israf yapmaz, kanaatli bir şekilde yaşar. Müslüman iyi insan, iyi vatandaş, iyi komşu, iyi aile reisidir. “Benim şeyhim en büyük, öteki şeyhler en küçük…” gibi aptalca ve eşekçe laflar Müslümana yakışmaz. Müslüman kendi din büyüğünü, kendi hocasını, şeyhini putlaştırmaz. Müslüman mezhebini, tarikatini, cemaatini, hizbini, fırkasını yüce İslâm dini ile özdeşleştirmez, onları din ile bir tutmaz. Müslüman Allah’a, Peygambere, Kur’ana, dine, imana, şeriata saldırılınca susup da kendi zümresine ve kendi baronuna saldırılınca yanardağ gibi kükremez. Böyle yapanlar olgun Müslüman değildir, sapıktır. Bir Müslümanın ahlâklı, faziletli, vasıflı, edebli, yüksek olduğu kendi beyanıyla veya kendi ihvanının beyanıyla ve tasdikiyle sâbit olmaz. Asıl fazilet, düşmanların şehadet ve teslim ettiğidir. Bugün Müslüman toplum içinde maalesef çok çürük elemanlar vardır. Bunların ayıklanması, tecrid edilmesi, onlara din temsilciliği yaptırılmaması gerekir.
4. Her Müslüman kendi işini, kendi vazifesini çok iyi, çok güzel, çok başarılı bir şekilde yapmalıdır. Bütün şehrin tertemiz olmasını istiyorsak, önce kendi evimizin ve dükkanımızın önünü güzelce süpürmemiz gerekir. “Onlar ki, verir lâf ile dünyaya nizâmat / Bin türlü tezeyyüb bulunur hânelerinde” beytinde hicvedilen kimselerin durumuna düşmemeliyiz. Dindar bir vatandaş, memursa o dairede memuriyetini en güzel, en başarılı, en ciddî şekilde yapan kişi olmalıdır. İşçiyse, en iyi, en çalışkan, en muvaffak işçi olmalıdır. Öğrenciyse en çalışkan, en başarılı o olmalıdır. Müslüman kopya çekmez, tembellik yapmaz. Bir Müslümanın Müslümanlık derecesi, komşuluğundan belli olur. Müslüman komşuluk hakkına riayet eder, komşularına eza vermez. Trafik ışıklarına riayet etmeyen, şehre veya kırlara çöp atan, evcil hayvanların hukukunu tanımayan kimse dindar görünse de o gerçekten dindar değildir. Allah’a inanan, âhirete inanan kimse kedisini piknik yerine götürüp, akşam dönerken orada bırakmaz. O kedinin bir sahibi ve Rabbi vardır. Böyle yapanı cezalandıracaktır. Kediye ihanet eden, insanlara da eder. Paraya tapan, ticaret yaparken yalan söyleyen, Şeriatın alış verişle ilgili hükümlerine riayet etmeyen kişi, sofu görünse de asla sofu, asla dindar değildir. Müslümanlara fütüvvet ahlâkı gerekir. Bu ahlâkın birinci maddesi “Sana kötülük edene iyilik et”tir. 09 Ağustos 2002