Pazar

Milletçe ezilmiş, sindirilmiş, sersemletilmiş, şaşkın hale getirilmiş afyonlanmış, pısırıklaştırılmış, robotlaştırılmış, zombileştirilmiş vaziyetteyiz. Yeteri kadar hürriyet, imkân, serbestlik olmasına rağmen bunları kullanıp da iyi şeyleri destekleyemiyoruz, kötülükleri köstekleyemiyoruz. Sanki üzerimize ölü toprağı serpilmiştir.

Nüfusu bizimkinin beşte biri olan ülkelerde yüzbinler, bazen milyonlar sokaklara dökülüyor, miting veya yürüyüş yapıyor, hak arıyor, haksızlıkları protesto ediyor; biz bunları yapamıyoruz. Miting yapmak, yürümek yasak mıdır? Kesinlikle değildir. Anayasamız, hukukumuz, kanunlarımız izin veriyor; usullüne göre müracaat ettikten sonra pekâlâ yapılabiliyor. Ama biz yapamıyoruz. Bir ay kadar evvel İstanbul’da, yaklaşan savaşı protesto etmek için Şişli’nin arka tarafında bir protesto toplantısı yapıldı, şehre afişler asıldı, herkes gelsin denildi ve neticede kaç kişilik bir kalabalık toplandı biliyor musunuz? Sadece 1500 ile 2000 kişi! Diyelim ki, o gün orada toplananlar, halk yığınlarının itibar etmediği ideolojilere mensup kişilerdi, bu yüzden rağbet görmedi. Peki, çoğunluğun hislerine tercüman olanlar niçin en az bir milyonluk toplantılar, mimtingler, yürüyüşler tertipleyemiyor?

Türkiye’nin nüfusunun kırk milyonun altında olduğu 1960’lı yıllarda Bugün gazetesinin tertiplediği sabah namazlarına bazen kırk bin kişi geliyor, büyük camiin içi doluyor, avlusu ve bahçesi doluyordu. Bizde akıl, ihlâs, dirayet, gayret kalmamış ki, şimdi böyle toplantılar yapılamıyor. Bu millet istese bir milyon değil, beş milyon bile toplanır. Yazık ki, üzerimize ölü toprağı serpilmiş…

Kaç kere yazdım, yine yazacağım. Eminönü’nde Yemiş İskelesi mevkiindeki Ahi Çelebi Camii’nin perişan haline yirmi yıldır seyirci kalıyoruz. Cami her gün biraz daha çatlıyor, harap oluyor. Bir müddet sonra çökecek, yıkılacak. Her gün oradan yüzbinlerce, belki de milyonlarca Müslüman geçiyor. Vicdanlarımız o caminin haline niçin isyan etmiyor? Niçin o bölgedeki zenginler ve esnaf “Ahi Çelebi Camii’ni Tamir Ettirme Derneği” adıyla bir dernek kurup da yasal teşebbüslere girişmiyor? Bu memleket bir İslâm memleketidir. Bir Vakıflar Genel Müdürlüğü’müz vardır. O teşekkülün büyük ve zengin bütçesi vardır. Vakıflar, adı geçen caminin tamiri için bir kuruş vermese bile, halkımız bu işi kendisi üstlenebilir. Niçin teşebbüse geçmiyoruz?

Başörtüsü yasağı devam ediyor. Ecevit’in başbakanlığı zamanında zayıf da olsa biraz protesto vardı. Şimdi onlar da bitti. Neymiş, İslâmcı iktidar yıpratılmasınmış… Biz bu kafa ile gidersek âkıbetimiz hayr olmaz.

Almanya’da, kırmızı ışık yanarken bir otomobil geçse, orada bulunan birkaç kişi cep defterini çıkartır, otomobilin plaka numarasını kaydeder ve ilgili resmî makamlara şikayet eder. Bizde böyle bir zihniyet ve şuur yoktur. “Başıma belâ mı arayacağım?” felsefesi bizi çürütmüştür.

İliklerimize kadar çürümüşüz. Meclis Amerikan ordusunun Türkiye’ye girmesine izin vermedi de ne oldu? Adamlar tezkeresiz de girdiler. Biz ne yapıyoruz? Seyrine bakıyoruz.

Şifahî ve geri bir toplum haline gelmişiz. Her gün bir ton lâf ve dedikodu ederiz ama bir gram yazı yazıp da şikayetlerimizi ilgili resmî mercilere göndermeyiz.

Ne kadar bozulmuşuz… Karşıtlarımız yamukluk yapınca, malı götürünce şikayetçi oluruz; bizimkiler götürünce sesimiz soluğumuz çıkmaz.

Müslümanlık edebiyatı yapıp duruyoruz. Bizim Müslüman olduğumuzu isbat için bin şahit lazımdır. Boynumuza bir yafta asıp “Bu gördüğün adam Müslümandır” diye ilan etmemiz gerek…

Müslüman nasıl bir kimsedir?

1. Müslüman iyiliği, mârufu destekler; kötülüğü, münkeri köstekler, yasaklar, nehy eder.

2. Müslüman az konuşur, çok iş yapar.

3. Müslüman aldatmaz, yalan söylemez.

4. Müslüman haram paradan, menfaatten, kazançtan ateşten kaçtığı gibi kaçar; ölür de yine haram yemez. Sadece haramdan uzak durmakla kalmaz, şüpheli ve şaibeli kazanç ve paralardan da uzak durur.

5. İslâm dininin inanç ve amel esasları olduğu gibi ahlâk ilkeleri de vardır. Bunların birincisi istikamettir, yani doğru olmayan Müslüman Müslüman değil, Müslüman müsveddesi veya karikatürüdür.

6. Müslüman para için her haltı yemez.Onun nazarında para pis bir âlet ve vasıtadır, asla temel bir değer değildir.

7. Müslüman nefs-i emmâresini dizginler, terbiye eder; onu din ve Şeriat hükümlerinin hâkimiyetine sokar. Nefs esiri azgın kişi zâhirde Müslüman görünse de, bozuk bir adamdır.

8.Müslüman akıllı insan demektir.Aklı olmayanın dini de yoktur.

On büyük vakıf ve dernek bir araya gelseler ve İstanbul civarında büyük bir arazide halka açık ziyafetli bir toplantı tertipleseler. Hazırlıklar yapılsa, kazanlar kaynasa, etli pilav ve irmik helvası pişirilse, fıçılarla ayran hazırlansa ve gazetelerle toplantı halka duyurulsa, eminim ki, otuzbin kişi gelir. Çok önemli dinî ve millî bir mesele için bir toplantı yapılacak olsa, üç bin kişi gelmez. İşkembe Müslümanları!

Müslümanları bu hale baronluk sistemi getirmiştir. Baronluk sistemi nedir?

A. Baronlukta yüce İslâm dini ile cemaat, tarikat, meşreb özdeş hale getirilir, hattâ cemaat dinin de üzerinde görülür.

B. Borunluk sisteminde Müslümanlar ikiye ayrılır: Bizden olanlar, bizden olmayanlar…Böyle bir ayırım ne kadar sapıkçadır.

C. Baronlukta her şey baron ve cemaat içindir. Ümmet birliği ve bütünlüğü unutulmuştur.

Ç. Baronluk felsefesinin özeti şudur: Bizim kendi özel hizmetlerimiz vardır, başka işlere karışmayız…

D. Baronluk, Müslümanlar arasındaki çeşitliliği, altkimlikleri kabul etmez. Öteki Müslümanlarla ilişki kurulmaz işbirliği yapılmaz. 17 Mart 2003