Müslümanları Parçaladılar, Bozdular…
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 06 Aralık 2018
Müslümanları köleleştirmek ve Türkiye’yi sömürmek için, çoğunluğu çeşitli afyonlarla uyuşturmaları gerekiyordu.
Bir ara, İslâm’ı kökünden kazımayı ve halkı zorla Protestan yapmayı düşündüler ama buna cesaret edemediler.
Dini büsbütün kaldıramayınca bozmayı, reform, değişim ve yenilik yapmayı düşündüler. Bunda hayli başarılı oldular.
Müslüman çoğunluğu Protestanlaştırdılar.
Bütün güçleriyle Ehl-i Sünnet Müslümanlığına saldırdılar.
Ümmet birliğini yıktılar… İmameti kaldırdılar… Dindar kesim içinde anarşi, kaos, tefrika çıkarttılar.
Müslümanları, millî-dinî yazılarını okuyamaz cahiller haline getirdiler.
Lisanı o kadar yozlaştırdılar ki, Müslüman halk bundan yüz sene önce yayınlanmış Türkçe kitapları okuyamaz ve anlayamaz hale geldi.
Eğitimi bitirdiler.
İslâm’ı kadınlarla feminizmle bozmak için şeytanî planlar yaptılar.
Din hizmetlerini dejenere ettiler.
Medaris-i İslâmiyeyi kapattılar, icazetli Sünnî ulema ve fukaha yetişmesine ve bunların halkı irşad etmesine sed çektiler.
Tarikatları kaldırdılar.
Böl parçala ve hükmet siyasetini başarı ile uyguladılar.
İslâm’ı mihraptan, temelden yıkmak istediler.
Yeterli sayıda gerçek ziyalı Müslüman yetişmesine engel oldular.
Yazılı medenî İslâm kültürünü dinamitlediler, şifahî bedevî kültürü teşvik ettiler.
Müslümanları sömürge yerlisi, ikinci sınıf vatandaş, zenci durumuna düşürdüler.
Müslümanların enerjilerini, paralarını, imkânlarını ve zamanlarını verimsiz ve çorak vadilere akıttılar.
Din sömürüsünü ve mukaddesat bezirgânlarını sinsince teşvik ettiler.
Dinî hizmet ve faaliyetleri paraya, maddî menfaate, şahsî prestij ve nüfuza endekslediler.
İslâmî hareketin ve hizmetlerin içine Kriptolar soktular.
İş o raddeye geldi ki, “Allah gerçek bir Janustur” diyen zındığı İslâm önderi ilan ettirdiler.
Halkı, var güçleriyle dünyevileştirdiler.
İçkili fuhuşlu lüks mekânlarda papazlı iftar ziyafetleri tertiplettiler.
Hainler, münafıklar, fasıklar, facirler, müfsidler bilmiyorlardı ki, İslâm çökerse, Müslümanlar bozulursa Türkiye de çöker ve kendileri de enkaz altında kalır.
Müslümanları yıkarken Türkiye’yi de yıktılar.
Kur’ân’ın, Sünnetin, Şeriatın övülmesini, yüceltilmesini, saygı gösterilmesini istediği zaruriyat-ı diniyeden olan inançları, değerleri, hükümleri, kişileri; aşağılayanlar, tenkit, tahkir, tezyif, inkâr edenler küfre düşer.
Kur’ân’ın, Sünnetin, Şeriatın tahkir edilmesini, hor görülmesini istediği inançları, değerleri, kişileri yüceltenler de küfre düşer.
Allah katında tek geçerli, makbul, hak din İslâm’dır. İslâm Tevhid dinidir. Putperestliği, şirki övenler, dıştan Müslüman görünseler bile dinden çıkmıştır. Kur’ân’daki (mealen) “Allah katında din İslâm’dır” ayetini levhalar halinde yazdırıp camilere, evlerimize, bürolarımıza asmalıyız. Bu ayet her Cuma hutbesinde minberlerden yüksek sesle okunmalıdır.
Allahü Teala kemal sıfatlarla sıfatlı ve noksan sıfatlardan münezzehtir. Allah’ın eşi, ortağı, nazîri, şeriki, oğlu, kızı, benzeri yoktur. O, vahdaniyet sıfatı ile sıfatlıdır, tektir.
Son yıllarda ortaya çıkart(tır)ılmış ve Tevhid dini olan İslâm ile kesinlikle bağdaşmayan birtakım bâtıl inançlar bulunmaktadır.
Teslise inananlar, İslâm’ı hak din, Resulullahı (Salat ve selam olsun ona) hak peygamber, Kur’ân’ı hak kitap olarak kabul etmezler. Hiçbir Müslüman’ın, Tevhid konusunda tâviz=ödün vermeye hakkı yoktur. Ödün vereyim derken dinden çıkar, ebedî saadetini yitirir.
Osmanlı İslâm devletinin ve hilafetinin büyük sayıda gayr-i müslim tebaası vardı. Onlar Ehl-i zimmetti, yâni Ehl-i İslâm ile andlaşma yapmışlardı. İslâm devleti onlara can, mal, din, ırz, namus, kimlik güvenliği sağlıyor ve kendilerine adaletle muamele ediyordu. Bizim dinimiz bizeydi, onların dini onlaraydı. Osmanlı devlet-i İslâmiyesi zamanında Dinlerarası Diyalog inancı ve bid’ati yoktu.
Hiçbir Müslüman’ın, Kur’ân’ın küfür olarak gösterdiği inançları beğenmeye hakkı ve şansı yoktur.
Çeşitli dinlere ve inançlara mensup insanlar barış içinde yaşasınlar… Eyvallah… Fitne ve fesat çıkmasın… Eyvallah… Lakin, diyalog ve hoşgörü yapılacak diye İslâm’ın sınırları zorlanmasın…
Allahü Teala birtakım sınırlar koymuştur. Bu sınırları aşan Müslümanlar tokat ve sille yer.
İslâm’dan başka hak, geçerli, makbul ibrahimî dinler olduğunu iddia etmek, İslâm’ı tahrif demektir.
İslâm’ın Allah katında tek hak din olduğu konusunda Kur’ân’a, Sünnete dayanan icma bulunmaktadır.
Gayr-i müslimlerle iyi geçinilmeliymiş… Onlar bizimle iyi geçinirse bu duaya elbette evet deriz.
Diyanet İşleri Başkanlığı Fetva Heyeti, İslâm’ın yegâne hak din olduğu konusunda Müslümanları uyarmalıdır.
Diyalog edebiyatı ile ayağı kayan cahil Müslümanların vebali, onları şaşırtan ve kandıranların üzerinedir.
Bendeniz taqiyye ve kitman yaparak kimseyi aldatmıyorum.
Diyalogcular taqiyye ve kitmanı bıraksınlar ve açık olsunlar. 8 Nisan 2015