Pazar

Müslümanları uyandırmak için, eskiden açık olan yolların çoğu kapanmıştır. Medreselerde gerçek, icazetli, yüksek ilme ve irfana sahip, hem İslâm’ı iyice anlamış, hem çağın kültürünü yakalamış hocalar yetiştirmek ve bunlar vasıtasıyla Ümmet-i Muhammed’i çekip çevirmek yolu kapalıdır. Bugünkü İmam-Hatip mektepleri ve İlahiyat fakülteleri bu işi göremez.

Tarikatlar, tekkeler, tasavvuf yolu da, yüzde yüz olmasa bile yüzde doksan yedi kapalıdır. Şu altmış beş milyonluk halkı irşad edecek, doğru yolda yürütecek, ahlâkını düzeltecek mürşidleri, hakikî ve icazetli şeyhleri nerede yetiştireceksin? Siyasî otoritenin durumu mâlum… Peki hangi yollar açık kalıyor?

Kitap, broşür, gazete, dergi yayınlamak yolu açıktır. Ancak bu da ihlas ve bilgi ister. Hadîste “Ameller niyetlere göredir” buyuruluyor. Şayet kitaplar, broşürler, gazeteler, dergiler para kazanmak, bir tarikat veya cemaatin propagandasını yapmak, bir din baronuna daha fazla para ve daha çok şöhret ve alkış temin etmek, yahut bazı kimselerin nefs-i emmârelerini tatmin etmek için çıkartılıyorsa bütün o faaliyetler boştur, hederdir.

Çocukların Kur’an okumaları ve öğrenmeleri yasaklanınca, Müslümanların en iyi kağıda, en güzel baskıyla, en yüksek bir üslup ile çocuklara dini sevdirecek, onlara Kur’an yolunun üstünlüğünü öğretecek broşürler sunmaları gerekirdi. Lakin bu iş yapılamadı. Çünkü böyle işler ihlas ister, aşk ve şevk ister, büyük kültür ve uzmanlık ister. Zaten hiçbir islâmî iş aşksız, şevksiz, vecdsiz, neş’esiz yapılamaz.

“Dinleri paraları, kıbleleri karıları” olan uğursuz, aşksız, vecdsiz, neş’esiz heriflerin hizmetlerinden hezimet doğar. Ümmet-i Muhammed içinde birtakım hizmetleri görebilecek çok az sayıda insan vardır. Cüceler bunlardan hoşlanmaz ve onlara hizmet imkânı tanımaz.

Nerede kemalli, faziletli, feragatli, fedakâr, muhlis, müstakıym, hasbeten lillah çalışan, ücretini halktan değil Hak’tan bekleyen yüksek bir zat varsa o bir kenara itilmiş, horlanmış, dışlanmıştır. Çünkü din bezirgânları böyle muhlis (ihlaslı) askerlerden hoşlanmazlar. Onlar, beraber çalışmak için kendileri gibi kalitesiz adamlar ararlar ve isterler.

Bu memlekette birtakım gizli güçler, egemen azınlıklar, inkâr odakları İslâm’ın nurunu söndürmek, Müslümanları hak yoldan çevirmek için planlar yapıyor. Müslümanlar isteseler bütün bu planları, mekir ve hileleri akamete uğratabilirler. Lakin bir şey yapamıyorlar. Çünkü Ümmet-i Muhammed’i bin parçaya ayırıp, peşlerine düşenleri soyan ve sömüren din bezirgânları sadece kendilerini düşünüyor, sadece kendi benliklerini tatmin etmeye çalışıyor.

Küçük adamların büyük hizmeti olmaz. Kurtulmak istiyorsak yüce himmetli büyük zatların peşlerinden gitmeliyiz. Onlar nerededir?

Uğursuz bir Güruh

Bazıları için “Onların dini imanı paradır” diyorum. Kimlerdir bunlar? Onlar parayı ve maddî menfaati Allah’tan çok severler. Gayeleri, hedefleri daha çok para, daha fazla menfaattir. Onlar parayı ve menfaati niçin bu kadar çok seviyorlar? Çünkü onlar para ile gururlanır ve kibirlenir, lüks ve konfor içinde yaşar, israflı ve tantanalı bir ömür sürerler.

Onlar para ile kendilerini mekre verirler. Çünkü onların dini imanı para ise, kıbleleri de karıdır.

Onlar benliklerinin esiridir. İşleri güçleri nefs-i emmârelerini tatmindir. Onlar riyaset, şöhret, alkış, itibar, övgü delisidir.

Bu adamlar Müslüman değil midir? Onlara kâfir diyemem. Müslümandırlar. Lakin vasıfsız, zayıf, moloz, karikatür Müslümandır onlar. Çünkü onlar din sömürüsü yaparak para, servet, maddî menfaat, riyaset, şöhret, itibar, alkış temin ederler. Onlar mukaddesata basarak yükselirler. Onlar yükseklere uçarak değil, sürünerek çıkmışlardır.

Onlar para ve şöhret için yalan söylerler; emanetlere hıyanet ederler; yapamayacakları şeyleri vaad ederler; Müslümanları böler, parçalar ve aldatırlar.

Onların “ben” denilen putları vardır. Mecazî mânada müşriktirler.

Onlar çok konuşur az iş yaparlar. Onlar, doğru ve hayırlı da olsa hiçbir tenkidi kabul etmezler. Onlar, yalan da olsa övgülere bayılırlar. Onlar çilesiz, tefekkürsüz, ahlâksız, faziletsiz, hayâsız mahluklardır. Onlar, meşreb ve tercih farklılıkları yüzünden iman kardeşlerine düşman kesilir, yapmadıkları hakareti bırakmazlar. Onlar kendilerini destekleyen kâfirleri severler de, kendilerini tenkit eden ve uyaran mü’minleri sevmezler.

Onların bazısı gizlice içki içer, harama uçkur çözer, gayr-i meşru yollardan haram kazançlar elde eder. Onlar kendi cemaatlerini ve hiziplerini İslâm’la özdeşleştirirler, hattâ ondan daha üstün görürler. Peygamber’i pek anmazlar ama kendi din baronlarının yirmi dört saat övgüsünü ve propagandasını yaparlar. Onlar ne kötü değirmencidir. Yukarıdan din, iman, Kur’an, mukaddesat koyarlar; aşağıdan para, alkış, menfaat toplarlar.

Ne uğursuz güruhtur onlar! 16 Ağustos 1999