Müslümanların Başsızlığı
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 21 Aralık 2018
DÜNYA Müslümanlarının başında 1924’ten beri bir
yahut Emirülmü’minin bulunmaması büyük kopukluklara, dağınıklığa, kaosa, anarşiye, fitne ve fesada, zillete, hezimete, sebebiyet vermiştir.
Katoliklerin bir Papaları, bir Vatikanları var da, Müslümanların niçin bir Halifeleri yoktur? Dünyada, Müslümanlardan başka hangi dinin müşterek bir ruhanî reisi veya lideri yoktur? Evet bu konuda tek istisna İslâm dünyasıdır.
Bu konuda Sünnîlerle Şiîler anlaşıp ittifak edemezmiş… Olabilir ama hiç olmazsa çoğunlukta olan Ehl-i Sünnet mensuplarının bir Emîrülmü’minîn’i olması gerekmez mi?
Artık Papalığın eski devleti yok (Küçücük Vatican pek devlet sayılmaz), lakin Papa’nın, Katolik kilise teşkilâtının büyük ağırlığı, tesiri var.
Müslüman dünyasında bir İmam-ı Kebir olsa, bugünkü kadar hercümerc, karışıklık, tezebzüb, fitne fesat, din sömürüsü olmazdı.
Şiîlerle Sünnîler İslâm’ın yorumu konusunda tam bir ittifak kuramasalar bile ihtilâfları asgarî seviyeye indirip, tartışmaları dondurup uygun bir
‘de anlaşabilirler.
Halife olmadığı için Sünnî dünyasında merkezî ve üniter hiyerarşi kalmamış; din meydanında reformcular, dinde yenilik ve değişim isteyenler,
cirit atmaya başlamıştır.
İmam-ı Kebir olmadığı için Cuma namazlarının sıhhati çok şüphelidir. Müslümanlar haklarını arayamıyor ve koruyamıyor.
Müslümanlar en temel hak ve hürriyetlerden mahrumdur. Nice dall ve mudil kişi Kur’âna, Sünnete, Şeriat-i Garra-i Ahmediyyeye aykırı ictihadlar yapıyor, fetvalar veriyor, cahil halkı yanlış yollara, öldürücü uçurumlara sürüklüyor.
İmam olmadığı için emr-i mâruf ve nehy-i münker farizası ve hizmetleri hakkıyla yapılamıyor. Müslümanlar, ipi kopmuş bir tesbihin taneleri yahut şirazesi sökülmüş bir kitabın sahifeleri gibi darmadağınık olmuşlar.
türlü postlara bürünerek İslâm toplumunun içine girdiler. Ümmet-i Muhammed’in içinde sürüyle ajan, casus, provokatör, manipülatör var. Ümmet yağmurlu ve fırtınalı karanlık gecede çobansız kalmış, vahşi kurtların saldırısına uğramış perişan bir koyun sürüsüne döndü.
Dini imanı para, zenginlik, mal, benlik, şöhret, riyaset olan münafık din sömürücüleri, mukaddesat bezirganları bu bulanık havada yağmacılık yapıyor, Müslümanları dolandırıyor, kirli ve kara servetlerine servet katıyor.
Resûl-i Kibriya aleyh ekmelüttahaya Efendimiz hazretleri “Mü’minin firasetinden çekininiz, çünkü o Allah’ın nuruyla görür” buyurmuşlar ama devrimizde nice Müslümanın basireti bağlanmış, firaseti kalmamış.
Korkunç ve dehşetli bir fetret devri yaşıyoruz. Böyle bir devirde ne yapabiliriz?
İcazetli sâlih ulemâ ve fukahanın itikad, fıkıh ve ahlâk kitaplarını okumalıyız.
Allah ile olan bütün işlerimizde ihlâslı, mahlukat ile olan işlerimizde âdil, insaflı ve doğru olmalıyız. Dine hizmet etmeli,
olmamalı,
olmalıyız.
Altın Buzağı’dan uzak durmalıyız. Lüks, israf ve sefahatten kaçmalıyız. Mütevazı, alçakgönüllü, orta halli bir hayat süren mütevazı ve zahid Müslümanlar olmalıyız.
İtikadımızı tashih etmeliyiz. Kal (lâf) Müslümanı değil, hal Müslümanı olmalıyız. Bize bakanlar bizde İslâm’ı görsünler. Çok karanlık ve anarşik bir devirde yaşıyoruz. Böyle bir devirde ilk yapılacak iş
(var gücüyle çalışmaktır).
Sanki şimdiki durum adalete, insafa, millî kimliğe, hakkaniyete uygunmuş da,
ortalığı birbirine katıyorlar.
1.
hâkimdir.
2.
vardır.
3. Kurum resmî ideolojinin, bozuk düzenin veya sistemin kalesi haline getirilmiştir.
4. Kuruma
5. Kurum
yapmaktadır.
Yukarıda saydığım
Hukukun üstünlüğünü kabul etmiş demokratik bir düzende böyle bir kurum olamaz.
Peki, bu değişim mutlu bir şekilde sonuçlanacak mıdır? İnşaallah doğru olan değişiklikler yapılır.
vardır.
Barolar, ticaret ve sanayi odaları,
Çerkes lobisi…
Bu cemaatin hayırlı hizmetleri ve niyetleri vardır:
Tekelci bir zihniyete sahiptir.
yapılmalıdır.
Osmanlı devletinde bir cemaatin, bir tarikatın borusu ötmezdi. İslâmî bakımdan çoğulculuk vardı. Önemli olan, başta gelen adalettir, nısfettir, emniyettir (güvenliktir). İslâmî bir cemaatte Kur’âna, Sünnete, icmâ-i ümmete, Şeriata aykırı sapmalar olursa ona karşı ne gibi bir tutum alınmalıdır?
İslâm’da, esasa ve usûle aykırı olmamak şartıyla çeşitlilik ve çoğulculuk vardır. Dört fıkıh mezhebi… Çeşitli tasavvuf tarikatları… Çeşitli meşrebler… Bu çeşitlilik muhafaza edilmelidir.
M. Kemal Paşa ile isminden başka alâkası olmayan
ideolojisi bir
. Onun yerine bir
gelmesi iyi olmaz. 03 Ekim 2010