Müslümanların Değerleri
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 13 Ocak 2019
Pazartesi
Çivisi çıkmış bir ülkede yaşıyoruz. Bir ülkeyi, bir milleti, bir devleti ayakta tutan, güçlü kılan değerler altüst olmuş; onların yerini para, maddî menfaat, tüketim hırsı, lüks ve refah almıştır.
Para ve maddî menfaat değer değildir, vasıtadır. Bunlar ana değer olunca bir sürü vahim bozukluk başgösterir ve sonunda toplum çürür ve çöker. Eskiden para hırsı yok muydu? Vardı ama bu kadar değildi. Para günümüzde çıldırmış ve kudurmuştur.
Parayı ana değer olarak kabul etmemesi gereken bir kısım Müslümanlar da bu konuda şaşırmış ve sapıtmıştır. Dini imanı para olan İslâmcılar türemiştir. Para için, maddî menfaat ve zenginlik için dinini, mukaddesatını, vatanını satacak kadar alçalan insanlar türemiştir. Yediden yetmişe kadar insanlar deli gibi para peşinde koşuyor. O deliler, parayı put ve ana değer haline getirmemiş istisnâî insanlara deli diyorlar. Asıl deliler kendileridir.
Bir insan sadece lisan ile kuru kuruya iman ettim demekle, dinin ameliyata (aksiyona, eyleme) ait bazı işlerini yapmakla mü’min olmaz. Mü’minin bağlı olduğu değerler vardır. O değerlere sahip değilse o kişi sahte bir mü’mindir.
Bu soruya cevap vermeden önce,
1. Para, maddî menfaat mü’minin ana değeri değildir. Para ve menfaat onun için ancak bir alet ve vasıtadır.
2. Lüks bir hayat sürmek, lüks meskenlerde yaşamak, lüks binitlerle gezmek, lüks yemek içmek, lüks giyim kuşam da mü’min için değer değildir.
3. Nefs-i emmaresiyle alakalı hırslar, emeller de değer değildir. Nefs mü’minin en büyük düşmanıdır. Onu şımartıp azgınlaştırması asla hoş görülemez. Aksine terbiye etmesi, dizginlemesi gerekir.
4. Dünya mü’min nazarında fâni, gelip geçici, aldatıcı bir sınav yeridir. Yan gelip yatmak, keyif çatmak yeri değildir.
5. Çoluk çocuk da aldatıcı ve oyalayıcı dünya meşguliyetlerindendir.
6. Gerçek mü’min makam ve mevkiye de kıymet vermez, onları bir değer olarak kabul etmez.
Birincisi: Din, iman, mukaddesat ile ilgili değerlerdir. Küçük, fakat güçlü ve amansız bir azınlık olan Pembeler bu ülkeden dinin kökünü kazımak istiyorlar. Büsbütün kazıyamazlarsa kendi işlerine gelecek Yeniİslâm, Light Islam, reforme edilmiş, yenileştirilmiş bir İslâm türetmek istiyorlar. Bu maksatla da dinî değerleri baltalıyorlar. Gerçek mü’min Kur’ân ve Sünnet’e dayalı İslâm’ın değerlerine sahip çıkmalı, onları benimsemelidir. İslâm’ın itikada (inanca ait) hükümleri, fıkıh ve Şeriat ahkamı, İslâm ahlâkının ilkeleri mutlaka korunmalıdır.Mü’min bunlara bağlı olan ve bunları ferdî ve sosyal hayata uygulamak için var gücüyle çalışan kimsedir.
İkincisi: İslâm sadece bir din ve inanç değil, aynı zamanda bir medeniyet ve hayat sistemidir. Müslüman o kimsedir ki, İslâm’ı medeniyet ve hayat tarzı olarak da benimser.
Üçüncüsü: İslâm’ın ahlâk ve faziletle ilgili hükümleri, ilkeleri, kuralları vardır. Müslüman bunlara uyacaktır. Hem Müslüman geçiniyor, hem de yalan söylüyor, emanete hıyanet ediyor, vaadinden dönüyor, haram yiyor… Böyle Müslüman olmaz.
Dördüncüsü: İslâm’ın ana değerlerinden biri de kanaattir. Mü’min kanaatli bir şekilde yaşamalıdır. Eline para ve imkân geçince kuduran, saçıp savuran, gösteriş için her haltı yiyen kötü bir Müslümandır. Olgun, gerçek ve şuurlu Müslüman, zengin de olsa mütevâzı bir şekilde yaşar, azıp kudurmaz.
Beşincisi: Müslüman Allah’ın kitabındaki, Peygamberin Sünnetindeki, İslâm Şeriatındaki ve fıkhındaki ölçülere, değerlere uyar. Bunları bırakıp da gayr-i müslimlere benzemeye çalışan, onları taklid edenler zahir Müslümanlarıdır.
Altıncısı: Mü’minin temel değerlerinden biri de Ümmet’tir. Allah Kur’ân-ı Kerîm’de bütün mü’minlerin tek bir Ümmet olduklarını kesin şekilde bildiriyor. Mü’minde Ümmet şuur ve idraki bulunmalıdır.
Yedincisi: Mü’min, Peygamber’in (Salat ve selâm olsun O’na)
buyruğunu bilen kimsedir. Eğer fetret devrinde yaşıyor ve emirü’l-mü’minînin kim olduğunu bilmiyorsa, gıyabında biat etmelidir.
Sekizincisi: Mü’min, Kelime-i Şahadet getirmekle, Allah ile olan ahd ve misakı, Peygambere biatını bilen kimsedir. Bu ahd ve misaktan, bu biattan bîhaber olan kimse nasıl bir mü’mindir?
Dokuzuncusu: Mü’minin ana değerlerinden biri de Allah ile ticaret yapmaktır. Yani Allah’ın kendisine vermiş olduğu dünya nimetlerinin bir kısmını zekât, sadaka, hayır olarak muhtaç olanlara dağıtmak, ilâhî rızayı kazandıracak iyi işler yapmaktır. Asıl ticaret budur. Allah’la olan ticareti bırakıp da şu fanî ve aldatıcı dünya ticaretine kendisini kaptıran kişi sapıtmış değil de nedir?
Onuncusu: Müslüman, şu dünyada yaptığı bütün işlerde Allah’ın rızasını, hoşnutluğunu arayan kimsedir.
Onbirincisi: Müslüman, insî ve cinnî şeytanları kendisine en büyük düşman olarak bilir.
Onikincisi: Müslüman kâfirleri, müşrikleri, münafıkları kendisine dost ve veli ittihaz etmez.
Onüçüncüsü: Müslüman ilme, irfana, faydalı bilgiye büyük önem verir ve bunları elde etmek için çalışır.
Ondördüncüsü: Müslüman, yaratılışın ana gayesinin Yaratan’a ibadet, kulluk etmek olduğunu bilir, ibadete büyük önem verir.
Onbeşincisi: Emr-i mâruf ve nehy-i münker farizası da mü’minin ana ve büyük değerlerindendir. Kendi derecesine ve yerine göre bunu fiilen, söz ve yazı ile, en azından kalben yapmaya çalışır.
Onaltıncısı: İstikamet yani doğruluk ve dürüstlük de İslâm’ın temel değerlerindendir. Müslüman eğrilik ve yamukluk yapmaz. Müslüman, insanların onun elinden ve dilinden selâmette oldukları kimsedir. Müslüman az veya çok dünya menfaati için dalkavukluk ve yaltaklık etmez, kirli ve necis işlere tenezzül etmez. Para, ikbal ve dünya menfaati için haram yiyenler, haram kemik yalayanlar Müslüman değil köpektir.
İslâm’ın değerleri konusunda bütün Müslümanlar, akıllarının derecesine göre uyarılmalı ve eğitilmelidir.
Şu husus iyi bilinmelidir ki, Pembelerin bizi çekmek istedikleri yol kurtuluş yolu değil, ebedî felâket ve zarar yoludur. Kur’ân’ın, Sünnetin, fıkhın, ahlâk-ı islâmiyenin dışındaki her şey bâtıldır.
Ey hocalar, kodamanlar, hazretler, din baronları, ileri gelenler, seçkinler!.. Türkiye Müslümanlarının vebali sizin üzerinizedir. Bazı kişiler Müslümanlardan yılda yekun olarak milyarlarca dolar topluyor. Bazı cemaatler zekât paralarını bile topluyor. Sadece para toplanmıyor, Müslümanların sevgileri, bağlılıkları da devşiriliyor. Bunların karşılığında Ümmet-i Muhammed uyarılıyor mu? Terbiye ediliyor mu? Yetiştiriliyor mu?
Kendi muhasebemizi yapalım, durumumuza bakalım; değerlerimiz İslâm’ın değerleri midir?
Parayı put haline getirmişsek, parayı din iman derecesine yükseltmişsek biz nasıl Müslümanlarız?
Çocuklarımızı dinî hüküm ve değerlere göre mi yetiştiriyoruz, yoksa ileride çok para kazansınlar, lüks ve iyi bir hayat sürsünler diye mi?
Peygamberimiz
buyuruyor.
Müslümanlar başıboş kalmıştır. Nasihatsiz kalmıştır. Gereken hayırlı uyarılar yapılmamaktadır. Bozukluklar ve azgınlıklar çoğalmıştır. On milyonlarca Müslüman, mutlaka tepki göstermeleri gereken konularda tepkisiz kalmaktadır. Bu gidiş iyi değildir. Azap ve musibet gelmeden aklımızı başımıza toplayalım. 24 Ağustos 2004