Devlet kanunsuzluk yapmaz. Devletin anayasası var, hukuku var, haysiyeti var. Normal telefonlar ve cep telefonları dinleniyor. Hangi güçler, şahıslar dinliyor? Orasını bilemem, bildiğim tek şey devletin böyle bir iş yapmayacağıdır; çünkü hukuka aykırıdır.

Cep telefonları, kapalı da olsalar mikrofon gibi vazife görebiliyormuş. Öteki telefonlar mâlum… Şimdi teknik çok ilerledi, neler yapılmıyor ki…

Fennin son harikası âletler, cihazlar yapılmış; sokaktaki bir otomobilden herhangi bir binanın içinde konuşulanlar dinlenip teybe alınabiliyormuş.

Bundan yıllarca önce Dolmabahçe sarayında önemli bir toplantı yapılmıştı. Amerikalılar, ziyaret maksadıyla şehre bir muhrib gönderdiler, sarayın önüne demirledi, toplantıda konuşulan her şeyi dinlemişler.

Minicik verici cihazlar, mikrofonlar, kameralar yapılmıştır. Bunları göze görünmeyecek şekilde yerleştiriyorlar; hem dinliyor, hem de filmini alıyorlar.

Uzakta konuşan, sesleri gelmeyen iki adamın dudaklarına bakarak neler konuştukları da kolayca anlaşılıyor. Bu işin de uzmanları var.

Bu devirde gizli kapaklı hiçbir iş yapılamaz. Şimdiki casusların, ajanların, kulakların yanında Sultan Abdülhamid hanın hafiyelerinin esamesi bile okunmaz.

Hiçbir namuslu vatandaş sırlı, gizli işlere bulaşmasın, anında tesbit edilir. Hemen tepesine binmezler, bırakırlar biraz faaliyet yapsın. Dosyasını hazırlarlar ve vakt-i merhunu gelince muameleye koyarlar.

Müslüman kirli ve pis işlere bulaşmaz. Savaş dışında dinimiz hileye, hud’aya izin vermiyor. İslâm hükemâsı (bilgeleri) “En büyük hile hilesizliktir” buyurmuşlardır. Dinimizin temel emirlerinden biri istikamet, yâni doğruluktur. Müslüman dosdoğru olacaktır. Allah doğruların yardımcısıdır. Bir kişiye, bir topluluğa Allah yardım ederse onları hiçbir kuvvet yenemez.

Bu memleketi en fazla Müslümanlar seviyor. İyi bir Müslüman çalmaz, çırpmaz, haram yemez. Müslüman fitne ve fesat çıkartmaz.

Müslümanlarla din sömürücülerini birbirlerine karıştırmamak gerekir. Müslüman asla ve kat’a din sömürüsü yapmaz; din yüce bir müessesedir, onu kendi şahsî çıkarlarına, ihtiraslarına, nüfuzuna âlet eden istismarcı ve arivist kişiler kesinlikle İslâm’ı ve Müslümanları temsil edemezler.

Müslüman kindar olmaz, intikamcı olmaz. Müslümanın intikamı ahsenü’l-intikamdır, yâni en güzel intikamdır. Bu da kötülüğe karşı iyilik yapmak, daima müsbet hareket etmektir. Zâlim ve militan dinsizlerden intikam almak için neler yapılabilir?

(1) Namaz daha dikkatli bir şekilde kılınır.

(2) Farz namazlarda camilere gidilir ve cemaat olunur.

(3) Kendi çocukları başta gelmek şartıyla gençliğin, çocukların imanlı, dindar, ahlâklı, faziletli, üstün olmaları için hizmet verilir.

(4) Zâlimlerin çocuklarının imanlı olması için çalışılır.

(5) Emr bi’l-mâruf ve nehy ‘ani’l-münker (İyiliği desteklemek, kötülüğe kösteklemek) konusunda gayret gösterilir, bu işi yapanlar desteklenir.

(6) Kadınların ve kızların İslâm dininin güzel, yüceltici, kurtarıcı, itibar ve haysiyet kazandırıcı hükümlerine uymaları için çalışılır.

(7) Kötü insanların islah olmaları için dua edilir.

(8) Zekât ve sadakayla hakkı olan fakirlere ve muhtaçlara bol bol yardım edilerek; bu malî ibadetlerle belâ ve felâketlerin biiznillah def’ine çalışır.

Müslüman kolay kolay beddua etmez. Beddua konusunda son derece iktisatlı hareket edilmelidir.

Müslümanlar sabırlı ve tahammülü olmalıdır. İtidalden, orta yoldan, teenniden ayrılmamalıdır. Şiddet, tehevvür Müslümana yakışmaz.

Başımıza gelen belâlar ve musibetler, yâ birer cezâ-yı sezadır, yahut da imtihan içindir; her iki halde de sabretmek gerekir.

Size, dinsizleri çok üzecek bir şey tavsiye edeyim mi? Daha iyi, daha dindar Müslümanlar olunuz. Namaz kılınız, camilere gidiniz, ilmihalinizi öğreniniz; itikad ve ameliyat (işlemeye ait) mesele ve hükümlerde fıkhın çizgi ve dairesi dışına sakın çıkmayınız.

Dinsizler kanunsuz işler yapıyor. Biz kanunsuzluklardan uzak durmalıyız.

Ticaretle uğraşan, esnaflık yapan Müslümanlar doğru, çok doğru, dosdoğru olsunlar. Tartılarak satılan mallarda daima müşterinin lehine bir fazlalık olsun. Dindar tâcirler ve esnaf müşteriyi memnun etmek, halka hizmet hususunda müsabaka (yarışma) yapsınlar. Halk dindar lokantacılara, tatlıcılara, dükkancılara hayran kalsın, onlara rağbet etsin, haklarında hayır dualar eylesin.

Halkı aldatanlar bizden değildir.

Zekatlarınızı çok iyi hesaplayınız ve Kur’ân’da, Sünnet’te, fıkıhta bildirilen fakir ve muhtaçlara veriniz. Sadece zekâtla kurtulamazsınız, elinizden geldiği kadar sadaka veriniz, yardım yapınız. Sadaka deyince profesyonel dilencilere verilen parayı anlamayınız. Muhtarlara, esnafa, mahallenin eskilerine sorarak sıkıntıda olan, zaruretten kıvranan yoksul vatandaşları, hastaları bulunuz; ne verecekseniz bir zarf içine koyup kimse görmeden ellerine sıkıştırınız. Zekat açıkça verilebilir, sadakanın gizli verilmesi, sağ elinle veriyorsan, sol elinin haberi olmaması gerekir. Allah görüyor, Kiramen kâtibîn yazıyor.

Müslüman konu komşusunun, çevresinin, halkın, insanların meleğidir; kurdu değil. Bilhassa komşularınıza çok dikkat ediniz. Onları sakın üzmeyiniz, kırmayınız. Cebrail aleyhisselam, Resûl-i Kibriya aleyhissalatü vesselam efendimize komşular lehinde o kadar tavsiyede bulunmuştur ki, efendimiz “Komşuların birbirlerine vâris olacaklarını sandım” buyurmuştur. Komşularına eza eden büyük günah işlemiş, vebale girmiş olur.

Sevgili Müslüman kardeşlerim! Boş ve faydasız işlerle, laklâkiyatla, mâlâyâni laflarla vakit öldürmeyiniz. Ya hayırlı ve faydalı şeyler konuşunuz, ya susunuz. Geçenlerde Müslümanlardan müteşekkil bir mecliste idim, ezan okundu, kimse kıpırdanıp da yakındaki camiye gitmedi. Ne dünyaya, ne de âhirete yararı olmayan, incir çekirdeğini doldurmayacak günlük dedikoduların hararetli müzakeresini yapıyorlardı. Tek başıma camiye gittim. Müslüman bir toplum böyle mi olmalıdır? Müslümanlar günde beş kez hayatı namaz ile durdurmalı değil mi? 01 Ocak 2001