Müslümanların Dikkatlerine
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 13 Ocak 2019
Cumartesi
(1) Kelle sayısıyla, kemmiyetle kesinlikle kurtulamayacağınızı, zilletten izzete geçemeyeceğinizi aklınıza iyice koyunuz. Bizi ancak keyfiyet, vasıf üstünlüğıü kurtarabilir, selâmete çıkartabilir.
(2) Hangi konularda ve boyutlarda vasıf ve keyfiyet?… Birincisi bilgi ve kültür boyutunda. İkincisi aksiyon, akıl, amel boyutunda. Üçüncüsü sanat, estetik, güzellik boyutunda.
(3) Yukarıdaki maddede saydığım üç temel ve ana boyutta Müslümanların durumu (Nâdir istisnalar dışında) rezalettir, felâkettir, son derece düşük ve yetersizdir.
(4) Bilgi, aksiyon ve estetik boyutunda vasıflı olmakla iş biter mi?Bitmez. Bu vasıflılığın, karşıtlarımızdan, düşmanlarımızdan üstün olması gerekir. Müslüman vasıflı, lâkin agresif din düşmanı ondan daha vasıflı…
(5) Türkiye Müslümanlarının bilgi-kültür boyutunda vasıflı, güçlü, üstün olmalarının birinci şartı nedir?.. Yazılı-edebî-medenî lisan konusunda çok güçlü olmalarıdır. Anadilini iyi bilmeyen bir kimse entelektüel bakımdan güçlü ve yeterli sayılmaz. Müslümanların temsilci, seçkin, üst tabaka, hizmet görecek sınıflarının mutlaka zengin Türkçe-Osmanlıcayı iyi bilmesi gerekir.
(6) Zengin, medenî, edebî kültür Türkçesini iyi bilmenin ölçüsü nedir?.. Türklerin en büyük şairi olan Fuzulî’nin Divanı’nı, mânâsını anlayarak ve bu kıraatten zevk ve haz alarak okuyabilmeleri demektir. Sizde Fuzulî Divanı yok mu?Hemen koşunuz, İş Bankası yayınları arasında çıkmıştır, bir nüsha alınız ve tedkike başlayınız. İcabında çeşit çeşit kurslara, dershanelere gidiyoruz.Çocuklarımız ve kendimiz için ehliyetli zengin Türkçe-edebiyat hocaları bulalım ve okumaya başlayalım.
(7) İş Bankası yayınlarından Latin yazısıyla çıkmış Fuzulî Divanı’nı okusak, mânâsını anlasak, zevk ve haz alsak iş biter mi? Yine bitmez. Adı geçen şaheseri orijinal Osmanlıca metninden yanlışsız olarak okuyabilmemiz gerekir. Medenî milletlerin Hititçe, eski Mısırca gibi konuşanı ve bileni kalmamış lisanları öğrendiği bir devirde biz Türkiyeli Müslümanlar Fuzulî Divanı’nı orijinal metninden okuyacak kadar zekâ ve iradeye sahip değilsek, ayaklarımıza taş bağlayıp kendimizi Sarayburnu’ndan denizin derinliklerine atmaktan başka çaremiz kalmamış demektir.
(8) Bu memleketi, bu halkı, bu devleti iliklerine kadar soymak, talan etmek, milyarlarca dolar rant yemek için Pembeler ve Benzetilmişler yeni nesilleri sersemletmiş, aptallaştırmış, zekâ özürlü hale düşürmüştür. Bu kötü durumdan mutlaka kurtulmamız gerekir.
(9) İslâmcıların bir kısmı haram rantlar peşine düşmüştür ve bu haliyle İslâmcılık hareketi, İslâm’ın ve Müslümanların ilerleyip kurtulmasına en büyük engel durumuna gelmiştir, kirletilmiştir.
(10) Kız çocuklarımızı okutalım mı?.. İstidatlı, zeki, soylu (ruh soyluluğu), kabiliyetli, ehliyetli, liyakatli kız çocuklarımızı mutlaka okutmamız gerekir. Kale içinden feth edilmiştir. Böyle zamanlarda erkek olsun, kadın kız olsun her Müslümanın en geniş mânâsıyla cihad etmesi farz olur.
(11) Tesettür siyasal İslâm’ın simgesi midir?.. Kesinlikle değildir. Tesettür İslâm’ın, Müslümanların simgesidir.
(12) İslâm ve Müslümanlar için agresif ve amansız din düşmanları mı daha tehlikelidir, yoksa münafık ve alçak din sömürücüleri mi?.. İkincileri daha tehlikelidir, daha fazla zarar vermekte, tahribat yapmaktadır.
(13) Lüks, israf, gösteriş, gurur, kibir, aşırı tüketim, keyif, zevk ü sefa içinde olan Müslümanlara ne demeli?.. Onlar çok kötü bir yoldadır. Onlar gaflet uykusundadır. Mutlaka, anlayacakları şekilde uyarılmaları gerekir.
(14) Müslüman dünyaya mı yönelik olmalıdır, ahirete mi?.. Dünya Müslümanlar için bir sınav yeridir. Dünya vazifelerini ihmal etmeden ahirete yönelik olmak gerekir.
(15)Bir mü’min için inanç konusunda en önemli husus ve vazife nedir?.. Tashih-i itikadtır. Yani inanca ait bilgilerinin Kur’ân’a, Sünnete ve Salih Seleflerin itikadına uygun olmasıdır.
(16) Bir mü’min için amele-aksiyona ait işlerin en önemlisi ve birincisi nedir?.. Beş vakit namaz kılmaktır.
(17) Kendilerini koyu ve şuurlu Müslüman gibi gösterdikleri halde namaz konusunda ihmal ve tehâvün gösterenler nasıl insanlardır?.. Onlar Bediüzzaman hazretlerinin lisanıyla merduttur. Moloz ve şuursuz Müslümanlardır.
(18) Hakikî tarikatların işi ve vazifesi nedir?.. Olgun ve iyi Müslüman yetiştirmektir.
(19) Tarikatlar kendileri için mi çalışırlar?.. Hayır, tarikatlar iman, İslâm,Kur’ân, Sünnet, Şeriat için çalışırlar. Tarikat gaye değildir, âlet ve vasıtadır.
(20) Şeriatın zâhirine uymayan tarikat olur mu?.. Olmaz.
(21) Haram yiyen, yolsuzluk yapan İslâmcıdan hayır gelir mi?.. Onlar insî şeytanlardır. Onlardan ne bu ülkeye, ne bu halka, ne İslâm’a bir fayda gelir. Onlar nifak, fısk, fücur, şikak ehlidir.
(22) Müslüman rahat ve huzur içinde olabilir mi?.. Memleketin, halkın, devletin bugünkü durumu karşısında olamaz. Aksine son derece üzüntülü, tedirgin, huzursuz olması gerekir.
(23) Allah’ın yardımını beklememiz, O’ndan ümitvar olmamız gerekmez mi?.. Elbette gerekir. Ancak bunun şartları vardır. Birtakım sebeplere tevessül etmemiz gerekir. İbadet ederek, faydalı ilim öğrenerek, hayır hasenat yaparak Allah’a yaklaşabiliriz. Biz O’na bir adım atarsak, O bize on adım yaklaşacaktır. Biz O’na yürürsek, O bize koşacaktır. Tembel tembel yatacağız, elimizden gelen hiçbir hayırlı ve yararlı işi yapmayacağız ve yattığımız yerden yardım bekleyeceğiz. Böyle bir bekleyiş İslâm’ın ruhuna ters düşer.
(24) Bazı islâmî tarikat ve cemaatler dinden çok kendi Hazretleri için çalışıyor; bitmez tükenmez bir Hazret edebiyatıdır gidiyor…İslâm’da şahısları putlaştırmak yoktur, birtakım hocaları, baronları erbab (Rabler) haline getirmek yoktur. Böyle bir şey sapıklıktır.
(25) Dinlerarası Diyalog ve Evrensel Kardeşlik hakkında ne diyorsunuz?.. Tehlikeli ve öldürücü bir tuzaktır diyorum. Biz Müslümanlar bütün Peygamberleri, bütün kitapları kabul ediyoruz. Musevîler ve Hıristiyanlar Hazret-i Muhammed’i yalanlıyor, Kur’ân’ı inkâr ediyor, İslâm’ı hak din olarak kabul etmiyor. Bu şartlar altında diyalog yapmak intihar olur, kendini inkâr olur…
(26) Bazı diyalogçular “Her üç din de İbrahimîdir…” şeklinde bir edebiyat yapıp duruyor… Buna verilecek cevap şudur: Evet her üç din de İbrahimîdir. Lakin İbrahim’den sonra Musa aleyhisselâm gelmiştir. Musa aleyhisselâmdan sonra İsa aleyhisselâm gelmiştir. Ondan sonra da son Peygamber Hazret-i Muhammed Mustafa aleyhissalâtü vesselâm gelmiştir. Hepsine birden iman etmek gerekir. Bizim dinimizi, Kitabımızı, Peygamberimizi inkâr edenleri dost ve veli olarak kabul edemeyiz. Müslümanlar Ehl-i Kitaba tolerans göstermiş, onlara iyi muamele etmiştir ama 1400 yıllık islâm tarihinde onlarla diyalog diye bir şey olmamıştır.Vicdanlı, firasetli, şuurlu, akıllı, keskin zekâlı Müslümanların bu diyalog tuzağına düşmemeleri gerekir.
(27) Devamlı gıybet eden bir Müslüman iyi birMüslüman sayılabilir mi?.. Asla sayılamaz. Zira gıybet; zina gibi, haksız yere adam öldürmek gibi, haydutluk ve hırsızlık yapmak gibi büyük günahtır. Israrlı ve devamlı bir şekilde kebîre (büyük günah) işleyen kişi fasık ve facirdir.
(28) Para için çıldıran, para için kuduran, parayı din iman gibi benimseyen bir kimse nasıl bir Müslümandır?.. Son derece kalitesiz ve berbat bir Müslümandır. Hattâ bu yolda giderse imanını kaybetmesinden korkulur.
(29) Haram para ile iyilik ve hizmet yapılabilir mi?.. Yapılamaz. Helâ süpürgesi ile cami temizlenemez. Haram para ateştir. Fahişelik yapan veya kadın satan birisi bu yolla kazandığı parayla cami yaptırmaya kalksa, Müslümanların böyle bir şeyi kabul etmemeleri gerekir.
(30) İhlâssız ve istikametsiz hizmet ve hayır olur mu?.. Olmaz, olmaz, olmaz… 29 Ağustos 2004