Müslümanların Dinine Karışan Gizli Yahudilere Mektup
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 05 Ocak 2019
Çarşamba
Camilerde namaz kılınırken asıl Kur’an okunmasın, Türkçe tercümesi okunsun; minarelerde Ezan-ı Muhammedî okunmasın, Türkçe ezan okunsun, kadınlar başları açık olarak camilere gitsinler ve erkeklerin arasında karışık olarak namaz kılsınlar şeklinde istek ve dileklerinizi yaygaracı, agresif ve fanatik bir üslupla zaman zaman yazıp duruyorsunuz. Anladık fikir hürriyeti var, tamam da siz ne hakla, hangi selahiyetle böyle konuşuyor, yazıyor ve istekte bulunuyorsunuz?
Müslüman geçiniyorsunuz ama değilsiniz. Sizin iki kimliğiniz var, dıştan Müslüman görünüyorsunuz, gerçek kimliğiniz ise Yahudiliktir. Yahudisiniz de, açık Yahudi değil, Gizli Yahudi’siniz.
Gizli Yahudi olarak Müslümanların din, ibadet, inanç işlerine niçin karışıyorsunuz?
Ezan Türkçe okunsa camiye, namaza gelecek misiniz?
Namaz Kur’an tercümesi ile kılınsa ibadet edecek misiniz?
Gelmeyeceksiniz, etmeyeceksiniz, o halde benim dinime niçin karışıyorsunuz?
Size soruyorum:
İstanbul’da Musevî Hahambaşılığı’na bağlı sinagoglar (havralar) bulunuyor. Bunlarda âyin ve ibadet ediliyor. O mekânlarda Yahudi kadınları erkeklerle birlikte oluyor mu? Olmuyor, kendilerine ayrılan yerlerde ibadet ediyorlar.
Siz kadınlarla erkeklerin bir arada cümbür cemaat ibadet etmelerini istiyorsanız önce sinagoglarda bu işi gerçekleştirmek için çalışınız. Bizim camilerimize karışmayınız.
Hahambaşılık böyle bir şeye izin verir mi?
Asla vermez.
Türkiye Yahudileri büyük çoğunluk olarak Sefarad mezhebine bağlıdır ve onlarda ibadet yerlerinde kadın erkek ayırımı yapılmaktadır.
Siz Yahudiler olarak sinagoglarda yaptıramadığınız şeyi niçin camilerde yaptırmaya kalkıyorsunuz?
Ey Gizli Yahudi! Sana soruyorum:
Şema Yisrael duası şu veya bu dille okunacaktır diye Don Kişot’luk taslıyor musun? Taslamıyorsun… O halde benim dinime de karışma!
İslâm dininde Ezan Arapça okunur, başka dilde okunması doğru değildir.
İslâm dininde namazdaki kıraat (okuma) Arapça Kur’an metni ile olur, başka dillere yapılmış Kur’an tercümeleriyle olmaz. Vaktiyle, ilk asırlarda, İslâm’a yeni girmiş, dili Arapçaya dönmeyen kimselerin, Arapça Kur’an okumasını öğreninceye kadar tercüme ile muvakkaten (geçici) olarak namaz kılmalarına fetva ve ruhsat verilmiştir ama bu fetva ve ruhsat bu gün geçerli değildir. Sen niçin istisnaî bir fetva ve ruhsatı genelleştirmeye kalkıyorsun? Behey Gizli Yahudi! Sen niçin benim dinime burnunu sokuyorsun?
Ben bir Müslüman olarak Yahudiler şöyle ibadet edecek, Hıristiyanlar böyle ibadet edecek diye ukalalık yapıyor muyum, onların din ve ibadetlerine karışıyor muyum?
Diyebilirsin ki:
Ben Ezanın ve namazdaki Kur’an’ın tercüme olmasını isteyerek Müslümanların yararına bir girişimde bulunuyorum.
Yararına mı, zararına mı?
Gölge etme, senden başka ihsan istemiyoruz…
Dünyanın neresinde, başka dinden olanların, bir dinin ibadetlerine, mâbetlerine (ibadet edilen yer), dualarına karıştıkları görülmüştür?
Böyle bir acayiplik, böyle bir terslik sadece Türkiye’ye mahsustur.
Bizim Kur’anımız “Bizim dinimiz bize, sizin dininiz sizedir…” buyuruyor. Hiçbir yabancının, başka bir dinin inançlarına, ibadetlerine, mâbetlerine baskı yapmaya hakkı yoktur.
Biliyorum şimdi şöyle bir soru yönelteceksin?
– Benim Müslüman olmadığımı, Gizli Yahudi olduğumu nereden biliyorsun?
Cevap:
– Çok iyi biliyorum… Senin bu halin bir sırdır ama bütün sırlar herkese gizli olmaz ve ebediyen muhafaza edilmez. Biz senin gizli tuttuğun Yahudice adını da biliyoruz. Senin soykütüğünü de biliyoruz.
Yahudiysen Yahudisin, bizim dinimize karışma!
Vaktiyle, bir Yahudi çıkmış, asıl adını gizlemiş, buram buram Oğuzluk, Türklük kokan Tekin Alp ismini almış ve Türklere milliyetçilik ve Türklük dersleri vermeye kalkmıştı. Bu Yahudi’nin asıl ismi neydi? Moiz Kohen’di. Ve bu Yahudi, Türkçülük ve milliyetçilik kitaplarından birine kocaman bir fasıl (bölüm) koymuştu. Başlığı “KAHR OLSUN ŞERİAT!..”
Kahr olasıca herif! Senin benim dinime, mukaddesatıma söğüp saymaya ne hakkın var?
Hayır bütün Yahudileri suçlamıyorum, hepsini aynı kefeye koymuyorum. Onların içinde Müslümanlarla iyi geçinen, Müslüman vatandaşlarına saygı besleyen kimseler de vardır. Mesela İstanbul Darülfünunu müderrislerinden (profesörlerinden) Avram (veya Abraham) Galanti bey, Cumhuriyet’in ilk yıllarında Müslümanları, İslâm kültürünü savunmuştur. Bu zatın “Arabî Harfleri Terakkimize Mâni Değildir” ünvanlı (isimli) çok önemli bir eseri basılmıştır. Dinsiz İçtihad dergisinde Galanti aleyhinde bir yazı yayınlanmış, ona sen bir Yahudisin, Müslümanları menfaat için savunuyorsun suçlaması yapılmış, o da başka bir dergide “Müslümanları Niçin Müdafaa Ediyorum?” başlıklı bir makale ile cevap vermişti.
Birtakım ucuz ve kolay adamlar beni antisemitizm yapmakla suçluyorlar. Hayır! Saldırganlara karşı dinimi, inancımı, kimliğimi, kültürümü korumak antisemitizm değildir.
Geçenlerde bir sahhaf dükkanında bir gençle tanıştım, dört lisan biliyormuş, turist rehberliği yapıyormuş. Akıllı, kültürlü, kitap seven bir gençti, ayak üstü sohbet ettik. Kendisi hakkında bilgi istediğimde samimî hareket etti ve “Ben Yahudiyim” dedi. Yahudi olduğu için ona soğuk davranmadım, o da bu ülkenin çocuğu idi, o da benim vatandaşım idi… Konuşma esnasında ona “Yoğurtlu kebap yiyor musun?” diye sordum. Biraz kızardı, utandı ve “Yiyorum ama annem yemiyor…” dedi. “Annenin yememesiyle iş bitmez, senin de yememen gerekir…” cevabını verdim.
Bilmeyen okuyucularıma şu hususu açıklayayım: Musevî dininde sütlü maddelerle etli maddeler birlikte yenmez ve aynı kaba konmaz. Böyle bir şey o dinde haramdır. Dindar bir Yahudinin bu hususa riayet etmesi gerekir.
Bakınız ben bir Müslüman olarak Yahudi vatandaşımın dinine karışmıyorum, aksine o dinde mütedeyyin (dindar, uygulamalı) olmasını istiyorum.
Medenî, haysiyetli, namuslu, şerefli Yahudilerin, biz Müslümanların dinine karışmak şöyle dursun, bizim din hürriyetimiz için çalışmaları, bize destek vermeleri gerekir.
Gizli Yahudilerin İstanbul’da birkaç gizli sinagogları bulunmaktadır. Bunlardan birisi Etiler’de Alkent’te büyük bir binanın alt katındadır. Biri Bakırköy’de, biri Büyükada’dadır. Bir Müslüman olarak onların orada nasıl tapındıkları, hangi dille ibadet ettikleri beni ilgilendirmez. Beni ilgilendiren husus şudur: Onlar iki kimliklidir. Dıştan Müslüman ve Türk, içten Yahudi. Bu iki kimliklilik beni rahatsız ve tedirgin eder. Sahte Müslümanlığı bırakıp sadece kendi Yahudi kimliği ile kalsalar, benim karşıma o kimlikle çıksalar hiçbir şey demem, hiçbir şeylerine karışmam.
Ezan Türkçe okunsun, namaz Kur’ân tercümesiyle kılınsın, camilerde kadın erkek karışık saf tutulup öyle cemaat olunsun diyenler İslâm’ı bozmak istiyorlar. Bu hareketin başını da birtakım Gizli Yahudiler çekiyor. Böyle şeylerden elbette rahatsız olurum, elbette tedirgin olurum.
Gizli Yahudilerden dileklerim, isteklerim vardır:
(1) İslâm dinine karışmayınız.
(2) Dinde reform, yenilik, değişiklik istemeyiniz.
(3) Müslümanların Ezanına, namazına, camisine, cemaatine burnunuzu sokmayınız.
(4) Namaz saflarında kadın erkek karışık olunmasını istemeyiniz.
(5) Kurban kesmeyi vahşet olarak nitelendirmeyiniz. (Bazı câhil Müslümanlar hayvanlara eziyet edebilir, yanlış işler yapabilir ama onların yaptıkları İslâm dinine uygun değildir.)
(6) Fıkıhsız, Şeriatsız bir İslâm türetme çabalarınızı durdurunuz.
(7) Dinlerarası Diyalog ve Hoşgörü propagandaları ardında Müslümanları uyutmaya, uyuşturmaya, şaşırtmaya, sapıtmaya, sersemletmeye yönelik faaliyetlerinizi durdurunuz.
(8) Müslümanların başına ehlî (evcil) bir Halife getirmek projelerinizden vaz geçiniz.
(9) Tek kelime ile: İslâm’a ve Müslümanlara karışmayınız.
Türkiye’de sosyal barış, toplumsal uzlaşma için bizi dinlemeniz gerekir.
Bir de bu ülkenin halkını ilerici gerici, dinci laik, Sünnî Alevî, Şucu-Bucu diye birbirine düşman kesim ve kamplara ayırmak, birbirleriyle çekişip tepiştirmek stratejisini uygulamaktan en kısa zamanda vaz geçiniz. Sizin dininiz size, bizim dinimiz bizedir. Bizim dinimize karışmayınız. 26 Ocak 2006