Müslümanların Gazeteleri Nasıl Olmalı?
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 13 Ocak 2019
Cumartesi
Bazı Müslüman gazetelere (hepsini kasd etmiyorum) ne oldu? Manşete çekilmesi gereken önemli, hayatî, büyük hadiseleri ve haberleri iç sayfalarda öldürüyorlar.
Agresif, fanatik, azılı İslâm düşmanı Evangelistler, kendi kafalarına göre sahte bir Kur’ân yazmışlar. Bir tarafında Arapça metin, karşısında İngilizcesi varmış, bunu Arap dünyasında dağıtıyorlarmış. Böyle bir haber iç sayfalarda verilir mi? Bunun yeri manşet veya sürmanşettir.
“Efendim bu haberi çok büyütürsek bizdeki bazı siyasîleri ve diyalogçuları üzmüş ve tedirgin etmiş oluruz…” Müslüman böyle gerekçelerle vazifesini savsaklayabilir mi?
İstanbul Üniversitesi rektörü, üniversitenin bahçesindeki meşhur Beyazıt kulesinin dış turizme açılacağını, arzu eden yabancıların kuleye çıkabileceklerini, ancak başları örtülü Müslüman kadınlarla, millî kıyafet giymiş (meselâ poturlu) Türk vatandaşlarının bahçeye giremeyeceklerini, kuleye çıkamayacaklarını beyan etmiş… Tam bir manşetlik haber değil mi?
Üniversitenin kapısına kocaman bir levha assınlar bari: “Buraya başları örtülü Müslüman kadınlarla, millî kıyafetli Müslüman erkekler giremez!” Kurtarılmış bölge!
Müslüman gazete ve dergilerin özellikleri, bariz vasıfları neler olmalıdır:
– Ülke, halk ve devlet olarak Türkiye’nin hizmetinde olacaktır.
– Gerçeklere hizmet edecek, gerçekleri tutacaktır.
– İslâm dininin yayılması, yücelmesi, korunması için seviyeli ve ciddî şekilde çalışacaktır. İslâm’a yapılan saldırılara; aklın, ilmin, mantığın, bilgeliğin ışığında cevap verecektir.
– Her hâl ü kârda adaletten, insaftan, ciddiyetten ayrılmayacaktır.
– İslâmî yayın organları hiçbir şahsın veya zümrenin; maddî servet, kâr, zenginlik, ikbal, şöhret, siyasî veya şahsî nüfuz hırslarına alet edilmeyecektir.
– İslâmî medya, Türkiye’yi bir bütün olarak kabul edecektir. Müslümanları bir bütün olarak kabul edecektir. Asla cemaatçilik, bölücülük, ayrımcılık, fırka ve hizip asabiyeti yapmayacaktır.
– İslâmî medya, olumlu, seviyeli, yapıcı, müsbet, islah edici, ülke yararına muhalefet yapacaktır. Asla yağcılık, yalakalık, dalkavukluk, şakşakçılık yapmayacaktır.
– İslâmî medya, en uygun ve güzel tarzda emr bi’l-mâruf nehy ‘ani’l-münker yapacaktır.
– İslâmî medya, hiçbir önemli haberi ve hadiseyi, birtakım kimseleri üzmemek bahanesiyle hasıraltı etmeyecektir.
– İslâmî medya, halkı ve okuyucularını aldatmayacaktır.
– İslâmî medya, ticarî, malî (finansla ilgili), iktisadî spekülasyonlara alet edilmeyecektir.
– İslâmî medya, hem savcılık, hem hâkimlik, hem cellatlık taslamayacaktır.
– İslâmî medya, çok ihtiyatlı olarak bir nevi kamu ve fikir savcılığı yapar ama bunda kesinlikle ileri gitmez, ahlâk ve hukuk sınırlarını çiğnemez.
– İslâmî medyanın sermayedarları, ağır topları, idarecileri her yıl açık ve şeffaf mal ve servet beyanında bulunmalıdır.
– İslâmî medya, mukaddes bir hak olan savunma hakkını, tenkit ettiği, çattığı kimselere tanımalı, onların savunmaya dair cevaplarına açık olmalıdır.
– İslâmî medya, Müslüman olmayanların bile güvenini, itimadını, sempatisini kazanacak şekilde doğru, dürüst, emîn, ciddî, seviyeli yayın yapmalıdır.
– İslâmî medya, ihtilâflı bir konuda yayın yaparken, bütün tarafların fikirlerine, savunmalarına açık olmalıdır. Meselâ başörtüsü yasağını tenkit eder, bunun kaldırılmasını isterken; bu yasağı savunanlara, kalması gerektiğini iddia adenlere de sayfalarında yer vermelidir. Ta ki, mesele enine boyuna açıkça ve serbestçe tartışılsın, müzakere edilsin, gerçek ortaya çıksın.
– İslâmî medya, kesinlikle sekter zihniyetli, klikçi, fanatik olmamalıdır.
– İslâmî medyadan bahs ederken önemli bir hususa da dikkati çekmek istiyorum:
Bazı gazetelerin yüksek tirajı var, bununla -bir dereceye kadar övünüp seviniyorlar. Ancak medya başarısında tek unsur tiraj değildir. Öncelikle tesir ve keyfiyet gelir.
Sonra bazı tirajlar zorlamadır. Bâyilerde normal olarak günde 25 bin satılan bir gazetenin, özel dağıtım ve özel abone yoluyla yüzbinlerce nüsha dağıtılıp satılması bir kıymet ifade etmez. Bu tiraj, bu satış zorlamadır. Böyle bir tirajın tesire faydası olmaz.
Özel abone ve özel dağıtım yoluyla büyük satış ve tiraj elde etmek, o da bir başarıdır ama düşündürücü tarafları vardır. Büyük bir gazetenin kesinlikle cemaat gazetesi, klik gazetesi olmaması gerekir. Bir Müslüman gazetede, günümüzün önemli ve tartışmalı konusu “Dinlerarası Diyalog, Hoşgörü, Gayr-i Müslimlerle Evrensel Kardeşlik” konusu leyhte aleyhte tartışılabilmelidir.
Ülkenin ciddî bir fikir adamı, bir akademisyeni diyalog ve hoşgörüyü aklın, ilmin, sağduyunun ışığında seviyeli bir şekilde tenkit ediyor, yazısını büyük İslâmî gazetelerden birisine gönderiyor ve bazı gazete idarecileri tarafından çöpe atılıyor… Böyle bir şey akla, vicdana, insafa sığar mı?
İnsanların en bilgesi olan Resûl-i Kibriya Efendimiz “Ümmetimin ihtilâfı (çeşitliliği) geniş bir rahmettir” buyurmuşlardır. Konu madem ki, ihtilaflıdır, madem ki, derin görüş ayrılıkları vardır, elbette çeşitli tezlerin hepsinin birlikte okuyucuya duyurulması gerekir.
Geçenlerde büyük bir Müslüman gazetede, diyalog ve hoşgörü çığırını tenkit edenlere karşı zehir zemberek bir yazı yayınlandı. Bütün bir sayfayı dolduran uzun yazıda, diyaloğa ve hoşgörüye karşı çıkan Müslümanlara “Harîciler, Karmatîler, Anarşistler!..” denilerek saldırılıyordu.
Hem hoşgörüden bahs ediyorlar, hem de böylesine bir hoşgörüsüzlük, sertlik, amansızlık üslubu sergiliyorlar. Böyle insafsızlık olur mu? Müslüman medyanın dikkat edeceği bazı hususlar daha var:
Birincisi: Gazete veya derginin sahipleri dindar olabilir ama Türkiye’yi mutlaka bir bütün olarak kabul etmeleri; dindar-dinsiz, bizden-bizden olmayan,bizim gibi düşünen-bizim gibi düşünmeyen gibi ayırımlar yapmamalarıdır.
İkincisi: Ne kadar ters, olumsuz, zıt olursa olsun hiçbir Türkiyeliyi iç-düşman olarak görmemek ve göstermemektir.
Üçüncüsü: Ucuz ve kolay bir tepki gazeteciliği tuzağına düşülmemelidir.
Dördüncüsü: Ülkenin, halkın, devletin yararına çareler, çözümler, teklifler üretilmelidir.
Türkiye’de maalesef kitap okunmuyor. Toplumumuz şifahî bir toplumdur. Japonya’da, fert başına yılda 26 kitap düşerken, bizde bir kişiye bir kitap bile düşmüyor, altı kişiye bir kitap düşüyor. Üstelik bizdeki kitaplar genellikle kalitesizdir.
Japonya’da en büyük gazete günde 14 milyon tiraj yapıyor. Bizde ise en yüksek tiraj 500 binin altına düşmüştür. Halbuki nüfusumuz otuz küsur milyon iken bir milyon tirajlı gazetelerimiz vardı.
Böyle bir durum karşısında günlük gazetelerimiz, dergilerimiz halkı bilgilendirecek, Türkiye için ciddi bir gündem oluşturacak, önemli ve hayatî meselelerimizi topluma duyuracak yayınlar yapmakla mükelleftir. Bütün bu saydıklarım vasıflı, güçlü, üstün insanlarla, uzmanlarla, vazifelilerle, sorumlularla yapılabilir. Sadece imkan sahibi olmakla, sadece iyi niyetli olmakla bir şey yapılamaz. İlle de vasıf, ille de güçlü (muktedir) olmak, ille de birikim, ehliyet, tecrübe, başarı sahibi olmak… 05 Aralık 2004