Müslümanların Yararına ve Zararına Olan Şeyler
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 27 Aralık 2018
Pazar
Çok önemli ve hayati sorular: Müslüman halkımız, yararına ve zararına olan şeyleri iyi biliyor mu? Bunları birbirinden ayırt edebiliyor mu? Yararına olanları seçip, zararına olanlardan uzak duruyor mu?
Tarihten birkaç örnek vermek istiyorum: Türkiye Ermenilerinin var olması, yaşaması, hayatı Osmanlı devletine sadık ve bağlı olmakta idi. Emperyalist sömürgeci devletler, misyonerler, yabancı okullar onların bir kısmını Devlet’e düşman ettiler. Böyle bir düşmanlık Ermenilerin tümü için zararlıydı. Sonunda kurunun yanında yaş da yandı.
Anadolu’da çok sayıda Rum yaşıyordu. Tanzimat’tan önceki sistemde
devletin ikinci milletiydi. Rumların Türkiye’de var olması, ayakta durması, yaşaması Devlet’e bağlı ve sâdık olmalarında, onu koruyup ayakta tutmalarındaydı.
1919’da Yunan ordusu İzmir’e çıktığında,
düşman işgal ordusunu merasimle karşılamış, onları kutsamıştı… O ve diğer Rum papazları ve Rum rüesası tam tersini yapmalıydılar. Yunan işgaline karşı çıkmalı,
demeleri gerekirdi. Niçin? Böyle yapmaları onların yararınaydı. Tersini yaptılar, kumarı kaybettiler ve
Osmanlı devleti birliği içinde yaşamaları onların yararınaydı. Hepsi için söylemem, çünkü
İngilizler Şerif Hüseyin’e verdikleri sözü tuttu mu?
Osmanlı birliği olsaydı, Hilafet olsaydı Filistin elden gider miydi? Arapların başına gelen büyük felaketin ana sebebi,
yapmış olmaları, sömürgeci devletlerinin hürriyet vaatlerine kanmalarıydı.
Menfi kavmiyetçilik İslâm’a aykırıdır ve Müslümanlar için çok zararlıdır. Osmanlının idaresi mükemmel değildi… Olabilir… Lakin, Birliğin ve Hilafet’in en kötüsü, parçalanmışlığın, şeytanî hürriyetin, Haçlı ve Siyonist esaretinin en iyisinden bin kere iyidir… Şimdi tekrar birkaç soru soralım:
Türkiye Müslümanları bugün, yararlarına ve zararlarına olan şeyleri iyi biliyorlar mı? Yararlarına olan şeyleri tercih ediyor, zararlarına olan şeylerden uzak duruyorlar mı? Halkımızda bu yarar ve zarar konusunda yeterli uyanıklık, şuur, sezgi var mıdır?
Müslüman bir toplum için en önemli ve hayatî hususlardan biri birliktir, ittihad ve vifaktır. Müslümanlar ancak birlik sayesinde Ümmet olabilirler. Aksi taktirde sürü ve yığın haline düşerler, esaret ve zillete mâruz kalırlar.
Türkiye Müslümanları birlik içinde midir, yoksa irili ufaklı binlerce birbirinden kopuk hizbe, fırkaya, cemaate, vakfa, parçaya, kliğe mi ayrılmıştır? Müslümanlar kardeşçe mi yaşıyor, yoksa bir kısmı birbiriyle çekişiyor mu? Müslümanların, kendilerini selamete çıkartacak doğru dürüst, dört başı mâmur efradını câmi, ağyarını mâni bir kurtuluş plan ve programı var mıdır?
Evet, hem fert olarak, hem topluluk olarak faydamıza olan şeyleri iyi biliyor muyuz? Onları seçiyor muyuz? Onların gerçekleşmesi için canla başla çalışıyor muyuz? Yoksa bunları yapmayıp, tersini, zararımıza olan şeyleri mi yapıyoruz?
1. İnsanlık tarihinin en hayırlı karn’ı (kuşağı, devri) Resulullah efendimizin ve sahabelerinin devridir. Ondan sonra Tabiîn devri gelir.
2. Peygamber Efendimizi mü’min olarak gören ve mü’min olarak ölen herkes sahabedir.
3. Sahabelerin tamamı, din konusunda âdildir.
4. Sahabeler, Peygamber gibi mâsum değildir.Hataları olabilir.
5. Sahabelerin en üstün, faziletli olan dört kişisi
Onların dördünün de hilafetleri haktır.
6. Bedir savaşına katılmış üç yüz küsur sahabenin dereceleri de çok yüksektir.
7.
Bunlara
denilir.
8. Onlardan başka Cennet ile müjdelenmiş sahabeler ve Ehl-i Beyt mensupları da vardır.
9. Ashab-ı Kiram’da gerek inanç, gerekse amel konusunda İslâm’ın ve Kur’ân’ın esaslarına aykırı hiçbir bozukluk yoktur.
10. İctihad farklılıkları yüzünden, Efendimizden sonra Ashab arasında bazı üzücü hadiseler olmuştur. Biz Ehl-i Sünnet ve Cemaat Müslümanları bunları Cenab-ı Hakk’a havale ederiz ve Resulullah’ın ashabına dil uzatmayız; bu konuda savcılık, hakimlik ve cellatlık yapmayız.
11.
Efendimiz ona iki kızını nikahlamıştır. İslâm mücahidleri ordusuna o kadar büyük hizmet etmiş, o kadar fazla yardımda bulunmuştur ki, Efendimiz onun için
buyurmuşlardır.
12. Hz. Ali Efendimiz kızını Hz. Ömer Efendimiz’e nikahlamıştır.
13. İlk dört halife ve Ashab-ı Güzin efendilerimiz birbirlerine ve ümmete karşı asla taqıyye ve kitman yapmazlardı.
14.
iffeti ve temizliği Kur’ân ile kesin olarak açıklanmış çok yüksek bir hanımdır. Fıkıhta, Arap edebiyatında, ilimlerde, hikmette herkese ders verirdi.
15. Ashab-ı kirama hakaret edenler, onlara münafık, kâfir, zındık diyenler bid’at ehlidir.
16. Bizim sevaplarımız ve doğrularımız Ashabın günahlarına ve hatâlarına denk olmaz.
17. Onlar mallarıyla, canlarıyla, bütün varlıklarıyla Allah’ın Resûlüne hizmet etmişler, dini yaymak ve yüceltmek için çalışmışlardır.
18. Ashab-ı kiram arasında meşreb ve derece farklılıkları vardır. Bu farklılık biz mü’minler için ibrettir, derstir, zenginliktir.
19. Ashabın bazısı çok zengindi. Bir gün Resulullah efendimiz Allah yolunda sadaka vermek, infak etmek hakkında va’z u nasihatta bulunmuştu. Ashabtan
Kervan nihayet geldi.
Develerin böğürtüleri, devecilerin ve korumaların haykırışları etrafı velveleye verdi, şehir toz bulutu altında kaldı, yer yerinden oynadı… Abdurrahman İbn Avf hazretleri, Efendimizin huzuruna geldi ve “Ya Resulallah, bu 700 develik kervanı, hem develeri, hem mallarıyla, hayır yolunda harcamanız için size takdim ediyorum…” dedi. İşte Ashab-ı Kiram efendilerimizin zenginleri böyleydi.
20. Ehl-i Sünnet Müslümanları, Ehl-i Beyt efendilerimizi canlarından daha çok severler.
21. Altı ay kadar halife olan
Müslümanlar arasındaki fitnelere son vermek Müslümanların kanları dökülmesin diyerek halifelik hakkını kendi rızasıyla
Onun bu devir işini korkarak yaptığını iddia etmek caiz değildir. Hz. Hasan korkmaz ve çekinmezdi.
22.
Hz. Osman Emevî idi, Ömer ibn Abdülaziz Emevî idi.
23. Ehl-i Sünnetin Ashab-ı kiram ve onların arasında zuhur eden bazı üzücü hadiseler ile ilgili görüşleri, merhum
okunmalıdır.
24. Hazret-i
annemiz cennet kadınlarının seyyidesidir. Ayaklarının bastığı toprağı öperiz. Lakin Hz. Aişe validemize de dil uzattırmayız.
25. Peygamberlerden başka kimse, Ehl-i Beyt imamları dahil mâsum değildir, belki hıfz edilmişlerdir, yani korunmuşlardır.
Yukarıda özetlediğim inançlar ve görüşler Ehl-i Sünnet’in görüşleridir. Sünnî kardeşlerime hatırlatmak için yazdım.
09 Mart 2009