Ateist, Marksist, pozitivist, materyalist bir zümrenin kültüre hizmet perdesi altında çıkarttığı, Nakşibendilik ile ilgili bir kitapçık okudum. Yüz sayfaya o kadar çok hezeyan sığdırmışlar ki, bu sahada bir rekor kırmışlar.

Eskiden Sovyetler Birliğinde

Bezbojnik

(Allahsızlar)

derneği vardı.

Allah’ın bulunmadığına, dinlerin hurafe olduğuna dair yayınlar yapar, konferanslar verir, yoğun ve saldırgan bir propaganda seferberliği içinde bulunurdu. Okuduğum broşür yüce Nakşibendî tarikatı aleyhinde o azılı ve militan Bolşeviklerden daha ağır ve hayâsızca bir üslup taşıyordu.

Nakşibendilik sadece bir İslâm tarikatı değil, evrensel bir insanlık okuludur.

Amerika’da, Müslüman olmadıkları halde Nakşî olduklarını iddia eden bir grup varmış.
Tabiî ki, Müslüman olmadan Nakşî olmak mümkün değildir ama adamlar bu tarikatın yüksek taraflarını görmüşler ve hayran kalmışlar.

Eğer bugün şu

Anadolu ve Trakya

denilen coğrafya üzerinde Türk-Müslüman kimliğini taşıyan bir toplum varsa, bir Türkiye varsa, bunu İslâm’a ve sufî tarikatlarına borçluyuz. Bu tarikatların başında da Nakşîlik gelir.

Nakşîlik nedir? Bu tarikatın belli başlı özelliklerini sayayım:

1. Nakşîliğin esası Şeriat hükümleri üzerine kuruludur. Zaten bütün tarikatlar Şeriat temeli üzerine bina edilmişlerdir.

Şeriatsız tarikat olmaz.

2. Nakşîlik Kur’an ve Sünnet hükümleri ve ilkelerine dayanır.

3. Nakşîlik

ihlâs ve istikamet prensiplerini din ve dünya hayatının iki ana umdesi

olarak kabul eder.

4. Her tarikatta olduğu gibi Nakşîlikte de zühd (dünyaya sırt çevirme) vardır.

5. Nakşîlik, kendisine bağlanan Müslümanları olgunlaştırmak, beşerî ve nefsî ihtiraslarını gemleyip iyi insan, iyi Müslüman, iyi vatandaş olmalarını sağlayan bir hidâyet ve kemâl yoludur.

Nakşî dergâhına ham ve nâkıs giren, orada gördüğü terbiye ve eğitim sonunda kâmil ve tamam olur.

6. Hakikî Nakşîler katında

Şeriatın ve fıkhın en küçük bir hükmü, en büyük kerâmetlerden daha önemli ve üstündür.

7. Hakikî ve olgun Nakşîlerde

kibir, gurur, kendini beğenmek, nefs-i emmâresine bende olmak gibi noksanlıklar bulunmaz.

8. Nakşî o kişidir ki,

onun elinden ve dilinden diğer Müslümanlar emîn olurlar.

9. Nakşî

sabır, teenni, itidal, azim, mürüvvet, kerem, güzel ahlâk, fazilet, hikmet, firâset

sahibidir.

10. Nakşî

kötülükleri iyilikle def eden, affeden bir ahlakî yapıya

sahiptir.

Adamlar ateist ve materyalist. Onlar bütün Türkiye’nin kendileri gibi münkir olmasını istiyor. İslâm’ı, tarikatları, bu arada Nakşîliği önlerinde en büyük engel olarak görüyorlar.

Aydın, terbiyeli, insaflı, medenî, itidalli, vicdanlı bir okumuş İslâm’a, tarikatlara, dindar vatandaşlara militanca saldırmaz.

Amerika’da, Kanada’da, İngiltere’de, Batı Avrupa ülkelerinde yaşayan ateistler dine ve dindarlara saldırmıyorlar; toplumsal barışı, sosyal uzlaşmayı bozmuyorlar.

İslâm’ı, tarikatları beğenmeyen gücü yetiyorsa oturur ilmî bir reddiye yazar. Müslüman din adamları, aydınlar da buna cevap ve reddiye hazırlarlar.

Rusya’daki eski Bozbejnikler gibi ağızlarından salyalar akıtarak, gözü dönmüşçesine, kuduzcasına dine ve dinî müesseselere saldırmak hiçbir yazara, aydına, medenî insana şeref kazandırmaz.

Dinleri İslâm olmayan nice Batılı fikir ve ilim adamı tarikatlar ve bu arada Nakşîlik hakkında araştırma kitapları yazmışlar ve hiçbiri dinimize ve tarikatlara seviyesizce saldırmamıştır.

Din ve tarikat sömürüsü yapılmıyor mu?

Elbette yapılıyor.

Tarikatlar yasak edildikten sonra bu sahada denetim kalmamış ve birtakım bayağı ve alçak kişiler din, mukaddesat, tarikat sömürüsü yapmaya başlamışlardır.

Ben bir Müslüman olarak, tarikatlara taraftar bir vatandaş olarak bu sömürüden en fazla rahatsızlık duyan ve yıllardan beri bu konuda özeleştiri yapan bir kimseyim.

Ancak sömürü yapılıyor diye mukaddes ve âli dinimize ve tarikatlara saldırmak vicdansızlık, densizlik, dinsizlik, vahşilik, barbarlık, fanatikliktir.

Nakşîlik ve diğer tarikatlar en yüksek bilgelik, insanlık, medeniyet, kemâl ocaklarıdır. Bugün bütün medenî, ileri, demokratik, hukukun üstünlüğü prensibini tanımış, insan haklarına hürmetkâr ve riayetkâr ülkelerde Nakşî tarikatı serbesttir.

Ülkemizde İslâm tarikatları ile Mason tarikatları kapatılmış, daha sonra 1945’te Masonluk serbest bırakılmış, tarikatlar üzerinde yasak ise bugüne kadar sürdürülmüştür.

Eşitlik prensibi uyarınca tarikatlar hakkındaki yasak da kaldırılmalıdır.

Bu ülkede Masonluk, Rotarycilik, Lionsculuk, Bahaîlik, Yahova Şahitliği nasıl serbestse tasavvuf tarikatları da serbest olmalıdır.

Eskiden Osmanlı devleti zamanında

Meşihat

(Şeyhülislamlık) makamına bağlı bir

“Meclis-i Meşâyih”

dairesi vardı.

Bu daire bütün tarikatları kontrol eder, dinimize aykırı bir aksaklık gördüğünde muamele yapar, sorumluları ve suçluları cezalandırırdı.

Gerçekten lâik bir rejim tarikatları kapatamaz.

Yeniden açıldığı takdirde onları denetleyemez.

Bu hak ve vazife, islâmî-dinî riyasete, yâni Müslümanlara aittir. Ateist, Marksist, materyalist, hedonist, anarşist ideoloji ve felsefeler memleketi ne hale getirdiler. Bunca tahribat ve kötülük ancak ahlâk, tasavvuf, dindarlık ile ortadan kaldırılabilir.

Din ve tarikatlar istismar ediliyor, sömürülüyor diye toptan dine ve tasavvufa düşmanlık etmek akıl kârı değildir.

İslâm dininde tasavvuf ve tarikatların bulunmadığı iddiası hezeyandan ibarettir.

İslâm’ın, Peygamberimizin mistik boyutu vardır.

Tasavvuf ahlâk demektir.

Ahlâksız din olmaz. Gerçek İslâm tasavvufunu öğrenelim ve ona bağlanalım.