Cuma

 

Perşembe gecesi yatsı namazını Sirkeci Hocapaşa Camii’nde kıldım, namazdan sonra ayakkabılarımı bağlarken, benim gibi camiden çıkan gençten birisi “Namazla ilgili son yazınızdan sonra vakit namazlarını camide kılmaya başladım. Yazınızı çoğaltıp dağıttım…” dedi. Din kardeşimin bu sözleri beni memnun, mahzuz ve mutlu etti. Namaz ve cemaat; hangi meşrebten, tarikattan, cemaatten, görüşten olursa olsun bütün Müslümanların müşterek (ortak) değeridir. Namaz, hadîs-i şerifte bildirildiği üzere

“Dinin direğidir. O direği kim ayakta tutarsa dinini ayakta tutmuş olur, kim onu yıkarsa dinini yıkmış olur.”

Namaz kılan bütün Müslümanlar, yüzde yüz yapamıyorlarsa, sık sık, elden geldiği kadar vakit namazlarını camilerde cemaatle eda etmelidir. Şu veya bu sebeple camiye gelmeyenler, imamların ardında namaz kılmayanlar, farz namazları kendi aralarında cemaatle eda etmelidir.

Camilerde namazlar uzatılmamalıdır. Cuma günleri ezandan sonra hemen sünnete başlanmalıdır. Vâiz efendiler ezan başlar başlamaz konuşmalarını kesmelidir. Şu anda İstanbul’un birçok büyük camisinde durum şudur: Ezan başlıyor, vâiz efendi hiç aldırmıyor, konuşmasına devam ediyor. Bu yanlıştır. Hükmü ben koymuyorum, muteber din kitaplarımıza bakılsın. Bu devir insanlarının vakitleri dardır. Cami görevlilerinin bunu düşünmeleri gerekir. İşi olmayan yaşlılar, emekliler esas tutulmamalıdır.

Namaz konusunda Çarşamba günü hatırıma şöyle bir fikir geldi: Namaza yeni başlamış kardeşlerimiz için camilerde, camiler olmuyorsa başka mekânlarda çok kısa dinî bir tören yapılacak, beş dakika Kur’ân okunacak, yedi-sekiz dakika namaz ve cemaatle ilgili kısa hadîsler, kaynak gösterilerek ve sadece meâlleri ile okunacak, sonra beş-altı dakika çok kısa, çok müessir dua edilecek, bu duaya orada bulunanlar âmin-hân olacaklar. Duanın bir yerinde, namaza başlayanlar tebrik edilecek. Bilahare kendilerine hediyeler verilecek. Meselâ Ömer Nasuhi Bilmen Hocanın

Büyük İslâm İlmihali…

Yahut çok güzel bir namaz takkesi… Cemaate de dinî, ahlakî mahiyette küçücük broşürler dağıtılabilir.

Dikkat edilecek hususlar:

1. Bu işin içine kesinlikle siyaset miyaset katılmayacaktır.

2. Bu dinî tören hiçbir hizbin, fırkanın, cemaatin, tarikatın, zümrenin, klik’in, şuculuğun veya buculuğun reklâmına, revâcına âlet edilmeyecektir.

3. Asla para toplanmayacaktır.

4. Dünya kelâmı edilmeyecektir ve törenden sonra sâkin ve sessiz bir şekilde cemaat dağılacaktır.

Agresif din düşmanları böyle şeyleri istemezler. Bu kadar tabiî, haklı, normal dinî işleri bile gericilik, irtica olarak suçlayacaklardır. Onlara kesinlikle koz verilmemelidir.

İslâm düşmanları halkımızın, gençliğin, esnafın namaz kılmasını, camiye gelmesini istemez; tam tersine içki içmesini, zina yapmasını, çeşitli azgınlıklar (fuhşiyat) irtikâb etmesini, günah işlemesini ister. Farz namazların ezanları okunduğu zaman halk yığınları akın akın camilere koşuyor ve sımsıkı saflar halinde Allah’a ibadet ediyor. Dinsizler böyle bir şeyi hiç isterler mi? Kur’ân’ın emrine uyarak biz müminlerin ve müslümlerin Allah’tan “namaz ve sabır ile yardım istememiz” gerekir.

Camiler vakit namazlarında, şu anda cumalarda dolduğu gibi dolmalıdır. Cuma namazlarında ise caddeler, meydanlar trafiğe kapanmalıdır. Namaz yüzünden trafiğin tıkanması laikliğe aykırıymış… Pöh!.. Cemaati teşkil eden saflarda her renkten, her görüşten, her meşrebten, her tarikattan, her cemaatten mü’minler yanyana bulunmalıdır. İman kardeşliği lâfla, edebiyatla, teori ile olmaz. İşle, aksiyonla, amel ile olur. Bu iş, bu hareket, bu amel ve aksiyon NAMAZ’dır, cemaattir.

Unutmayalım, düşmanlarımız:

Planlı ve programlı bir şekilde Müslümanları birbirlerine düşman hizip ve fırkalara ayırmak için yıllardan beri hummalı bir şekilde çalışmaktadır.

İçimize köpek sürüsü kadar tahrikçi, provokatör (kışkırtıcı), ajan, casus, manipülatör (yönlendirici) sokmuşlardır.

Onların oyunlarına, düzenlerine aldanmamalıyız.

Tekrar ediyorum: Kuru kuruya birleşelim demekle birleşme olmaz.

On bin Müslümanı Selimiye ve Süleymaniye Camii’ne toplasak, ellerine binlik tesbihler versek ve her birine binlerce defa

“birleşelim birleşelim…”

dedirtsek, yekûn olarak bir milyon kere birleşelim deseler, neticede birleşme konusunda en ufak bir gelişme olur mu? Olmaz olmaz olmaz!.. Birleşme ancak ve ancak amel ve aksiyonla olur.Bu amel ve aksiyonun birinci maddesi de farz namazlarda cemaat olmaktır.

Namaz kılmak ve cemaate katılmak (nâdir istisnalar dışında) Müslümanların yapabileceği en kolay, en zahmetsiz ibadettir. Bunu ihmal edersek, bunu hafife alırsak daha zor işleri yapabilir miyiz?

Cuma namazına giderken bakıyorum caddeler dolu, meydanlar dolu, dükkânlar dolu, otobüsler, tramvaylar dolu… Camiler de dolu ama bu doluluk bizi aldatmamalıdır. Cuma namazlarına caddelerden, dükkânlardan, meydanlardan, nakil vasıtalarından adam çekmemiz gerekir.

Namaz ve cemaat hususunda ilk kademede, hiç namaz kılmayanları önce cuma namazına çekmeliyiz.

Bu işi nasıl başarabiliriz?

(1) Çok müessir (tesirli, etkili) dâvet (çağrı) broşürleri ve mektupları hazırlanıp basılacaktır.

(2) Bunlar yüz binlerce, milyonlarca adet basılacak ve hiç bir şikâyete, huzursuzluğa, sızıltıya, dırıltıya, rahatsızlığa sebebiyet verilmeksizin uygun bir şekilde dağıtılacaktır.

(3) Azılı bir dinsize böyle bir broşür verilirse herifin beynine ateş düşer, volkan gibi patlar ve avaz avaz bağırmaya başlar

“Laiklik elden gidiyor… Atatürkçülük tehlikede… Memleketi ortaçağ karanlıklarına sokmak istiyorlar… Ey zinde kuvvetler uyanın… Falan filan…”

(4) Bu gibi broşürler, kalplerinde iman olduğu zâhir belirtileriyle anlaşılan iyi niyetli, temiz vatandaşlara verilmelidir. İmanı var da, ibadeti yok.

(5) Böyle broşürleri, dâvetnameleri Müslümanlara ACI SOĞAN diyen GİZLİ YAHUDİLER hiç görmemelidir. Bu gibi broşürler, dâvet mektupları delidolu, fincancı katırlarını ürkütecek şekilde dağıtılmamalıdır. Namaz ve cemaatten başka, kadın ve kızların tesettüre girmeleri de bu şekilde teşvik edilmelidir.

Tesettür Kitab (Kur’ân), Sünnet ve icmâ-i ümmet ile sâbit kesin bir farzdır. Bu farzın yerine getirilmesi için çalışmak da farzdır. İslâm’ın emr bi’l-mâruf ve nehy ‘ani’l-münker fârizası vardır. İlmi, ehliyeti, imkânı, gücü olan sorumlu ve yetkili Müslümanların bu konuda doğru dürüst çalışmaları gerekir. Ankara Diyanet İşleri Başkanlığı’nın elimizde iki kararı vardır; bu iki kararda da tesettürün farz olduğu, binaenaleyh mü’mine kadın ve kızların bu emri yerine getirmeleri gerektiği beyan edilmektedir.

Tesettürü de siyasete, hizipçiliğe, fırkacılığa, cemaatçiliğe, tarikatçılığa âlet etmemek gerekir. Birtakım din baronları Ümmet-i Muhammed’in (Salât ve selâm olsun ona) başına belâ kesilmişlerdir.

Bütün hocaları, hocaefendileri, şeyhleri, efendileri, hazretleri, üstadları, ağabeyleri kasd etmiyorum. Kur’ân ve Peygamber ahlâkı ile ahlâklı olan, şeriatın ve fıkhın emir ve yasaklarına uyan, Ashabın ve Selef-i Sâlihinîn yolundan giden din büyüklerinin ellerinden, eteklerinden, ayaklarından öperim. Benim kasd ettiğim baronlar şu kimselerdir:

(1) Şahıslarını putlaştırırlar, kendilerini erbab haline getirirler.

(2) Peşlerine takılan, kendilerine uyan saf Müslümanları kaz gibi yolarlar, inek gibi sağarlar.

(3) Kur’ân’a, Sünnete, fıkha, şeriata, ahlâk-ı islâmiyeye aykırı işler yaparlar.

(4) Ben derler başka bir şey demezler.

Maalesef bunlardan bazıları temiz ve yüce TEVHİD inancı ile TESLİS inancını bir tutacak kadar işi azıtmıştır. İslâm tarihinde 1400 küsur yıldan beri böyle rezalet görülmemiştir.

Sevgili Müslümanlar!.. Bizler Kelime-i Tevhid’in ikinci maddesini söylemekle Peygamber Efendimize biat etmiş kimseleriz. Geliniz o yüce Peygamberin Sünnetine uyalım. O peygamberin Ashabına uyalım, Selef-i Sâlihîn denilen ilk Müslümanlara uyalım. Peygamberin vârisleri, vekilleri, halifeleri olan icazetli, ‘âmil, muhlis, râsih ulemaya uyalım, fukahaya uyalım, eimmeye (din imamlarına) uyalım. Kutublara, gavslara, sülehaya, evliyaullaha uyalım. Onlar beş vakit farz namazları cemaatle eda etmişlerdi. Yüce kitabımız ve düsturumuz Kur’ân-ı Azimüşşanın “Onlar namazı bıraktılar ve şehvetlerine uydular” şeklinde tanıttığı kötülerden, bedbahtlardan olmayalım. Türkiye çapında bir namaz kampanyası, bir cemaat kampanyası açalım.

(Namaza yeni başlayanlar için yapılacak törenler konusunda tekrar yazacağım… Yine, tesettüre yeni giren hanımlar ve kızlar için de törenler yapılmalıdır. Bu törenler kadınlar arasında olmalıdır. O konuda da yazacağım…) 24 Aralık 2005