Namaz Seferberliği
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 26 Şubat 2019
Çarşamba
Allah (c.c), ibadetler ve İslâmî eylemler içinde, beş vakitte kılınan namazı öne koymuştur. Kur’ân-ı Kerim’in elliden fazla ayetinde namazdan bahsedilmekte. Mutlaka kılınması gerektiği üzerinde durulmaktadır.
Allah’ın Resûlü en fazla namaz üzerinde durmuştur. Namazı cemaetle kılmış, kıldırmış, kılınmasını sıkıca emretmiştir.
Ashab-ı kiram, Tâbiîn, Selef-i Sâlihîn, Ehl-i Beyt, eimme-i müctehidîn, ulemâ-i âmilîn, meşâyih-i kâmilîn, suleha beş vakit namazı titizlikle kılmışlardır.
Hazret-i Ömer, ufuklara (uzak vilayetlere) gönderdiği mektuplarda, vâlilere ilk olarak namazı hatırlatır, “Dikkatle kıldırın” diye tâlimat verirmiş.
Bir Müslümanın mütedeyyin (dindar) olabilmesi için beş vakit namazı kılması gerekir.
Geçen gün Kâtib Çelebi’nin Fezleke’sini okurken, padişahlarımızdan Üçüncü Mehmed Hân’ın beş vakit namazı cemaatle kıldığını bildiren satırlar dikkatimi çekti.
Bu devir Müslümanlarının ve İslâmcılarının büyük kısmı namaza önem vermiyor. Bu yazımda, çeşitli sebeplerle dinden uzak kalmış, Müslümanlığı “ism ve resm”den ibaret olan vatandaşları kasd etmiyorum. Kendisini dindar zanneden, İslâmcılık taslayan kişileri hedef alıyorum.
İstanbul’un nüfusu bir milyon iken Sultanahmet Camii teravih namazlarında dolarmış, şimdi dolmuyor. Gittiğim diğer camilerde de cemaat sayısı azalmıştır. 28 Şubat 1997 yarı-darbesinden sonra birtakım korkak, ödlek, ürkek, şaşkın Müslümanlar camide görünmez oldular. Onlar, birtakım zalimlerden korktukları kadar Allah’tan korkmuş olsalardı, cemaate daha fazla devam eder, camilerde daha fazla isbat-ı vücud eylerlerdi.
Namaz ve cemaat konusunda yurt çapında çok geniş, çok şümullü (kapsamlı), çok yoğun bir kampanya açılmalı, bir seferberlik başlatılmalıdır. Böyle bir şeye din düşmanları, laiklik hastaları bile bir şey diyemez. Her vatandaş ibadet etmekte, ibadet için propaganda yapmakta hürdür.
Tabiî ki, böyle bir seferberlik ve kampanya, her kafadan bir ses çıkması şeklinde uygulanmayacaktır. Namaz, cemaat, dindarlık konusunda çok güzel, çok sevindirici, ruhlara hitap eden, gönülleri tesir edecek küçük broşürler çıkartılacak ve halka, gençliğe, esnafa, aydınlara bunlar dağıtılacaktır. Böyle broşürleri ilim, irfan, kültür, sanat, hikmet sahibi kişiler hazırlayabilir.
Böyle broşürler, üzerlerinde aksi tesir meydana getirecek kişilere verilmeyecektir.
Türkiye Müslümanlarının böyle güzel hayır işlerini yapacak, becerecek güçleri, iradeleri, kabiliyetleri yok mudur?
“Cemaatle namaz kılacağız da ne olacak?” Bu gibi sorular mânasızdır. Namazın ve cemaatin önemi, faydası, feyz ve bereketi Descartes mantığı ile anlaşılmaz. “Allah’ın yardımı, avni, nasrı cemaat üzerinedir” buyurulmuştur. Müslümanlar namaza önem verir, beş vakti camilerde kılarlarsa Allah onlara yardım eder, ilhamlar verir, yollarını aydınlatır.
Birtakım ünlü, anlı şanlı, kodaman, temsilci durumunda olan Müslüman şahsiyetlerin sık sık, günde en az bir kere camilere gitmeleri, cemaat safları içinde yer almaları gerekir. Halk ve gençlik onları görmek, onlarla birlikte bulunmak için camiye gelecektir.
Ancak namazın ve cemaatin asla ve asla maddî menfaatlere, şahsî nüfuz ve prestijlere, siyasî emellere âlet edilmemesi gerekir. Din ve ibadet işleri ihlasla yapılmalıdır.
Namazı büyük ölçüde terkeden Müslüman bir topluluk Mevlâsını değil, belâsını bulur. Bundan kimsenin şüphesi olmasın.
28 Şubat’tan bu yana Müslümanlar ağır baskılara, zulümlere, hakaretlere uğradılar; onlarda akıl ve firaset olsaydı şu anda camilerin vakit namazlarında ağzına kadar dolması, cemaatin sokaklara taşması gerekirdi.
Cami cemaatinin ön saflarında güzel kostümlü, kravatlı, yüksek tahsilli, toplumun yüksek tabakalarına mensup, kazançları yüksek kişilerin bulunması icab eder. Bu gibi adamlar hangi deliklerdedir?
Ne kadar büyük âlim ve şeyh tanıdıysam, hepsi de istisnâsız beş vakit cemaate devam ederler ve bunu etraflarına öğütlerlerdi.
Zulümlerden, zilletten, hakaretten, aşağılanmaktan, kendi vatanımızda sömürge yerlisi ve ikinci sınıf vatandaş muamelesi görmekten, uğursuzluktan kurtulmak istiyorsak namaza önem verelim, cemaate devam edelim.
Allah’ın rızasını kazanmak, Peygamber’in şefaatine nail olmak isteyenler namaza râğıb olsunlar.
Şehvetlerine uyan, namazı terkeden, âhireti unutup kendini dünyaya veren kişiler ve toplumlar izzet bulamaz.
Bursa şeyhlerinden Şemseddin Efendi merhumun telif etmiş olduğu “Yâdigâr-ı Şemsî” kitabında okumuştum, eski Bursa şeyhlerinden biri elli sene boyunca vakit namazlarını cemaat ile kılmış.
Cuma hutbelerinde, vaazlarda namaz ve cemaat üzerinde durulmalıdır. Hiçbir siyasî, sosyal, iktisadî mesele ve hâdise namazdan ve cemaatten daha önemli olamaz.
Filan parti lideri ne yapmış?.. Feşmekân politikacı ne demiş?.. Falan dinsiz herif ne söylemiş?.. Şu mâhut ve mâlum herif veya karı ne haltlar karıştırmış?.. Zamane Müslümanları günde birkaç saat böyle dedikodularla, mâlâyâni ile vakit geçiriyor. Bunların ne dünyaya, ne âhirete faydası vardır.
Din sömürücüsü sahtekârlar herkesin kendilerinden bahsetmesini, herkesin kendilerine para vermesini, alkışlamasını isterler. Onların dini imanı paradır, nefs-i emmareleri putlardır. Böyle adamlar elbette namaz ve cemaat için çalışmazlar. Kendi nefsaniyetleri, servetleri, ünleri, riyasetleri, prestijleri, nüfuzları dururken namazla, cemaatle uğraşılır mı?
İmam-Hatip öğrencisi veya mezunu olup da namaz kılmayanları çok ayıplıyorum. Âhirette azabın en şiddetlisi, bildiği ile âmil olmayanlar üzerine olacakmış. Onlar namazın önemini biliyorlar ve bu ibadeti eda etmiyorlar. Yazıklar olsun!
Namazı ve cemaati önce Müslümanların, sonra ülkenin gündemine sokmalıyız. Bu konuda kampanya ve seferberlik başlatmalıyız. Çok güzel şekilli ve muhtevalı (içerikli) milyonlarca broşür hazırlatıp dağıtmalıyız.
Bunlar yapılamayacak şeyler değildir; yeter ki, niyet, irade, güç olsun. 07 Aralık 2000