Namaz ve Cemaat
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 24 Aralık 2018
Filistinli Müslüman gençler internet vasıtasıyla “Filistin’in kurtulması için sabah namazını camilerde kılmak ve dua etmek” hareketi başlatmışlar. Okuyunca çok sevindim. Yıllar boyunca sabah namazlarındaki cemaatin en az Cuma namazları kadar kalabalık olması konusunda yazmışımdır. Müslümanlar namaz kılmakla kurtulabilirler mi? İnşaallah kurtulabilirler. Nasıl?
1. Kur’ân’da “Ey mü’minler! Allah’tan sabırla ve namazla yardım isteyiniz.”
(Bakara, 153) buyurulmaktadır.
2. Namazsız kurtuluş olmaz. Olur gibi sanılırsa da o kurtuluş değildir, sahte bir kurtuluştur.
3. Sadece sabah namazıyla da olmaz.
dosdoğru kılınmalıdır.
4. Hür ve mukim erkekler farz namazları camilerde
(camiye gidemiyorsa iş yerlerinde) mutlaka cemaatle kılmalıdır. Peygamberimiz “Bir yerde iki Müslüman olur da bunlar farz namazları münferiden (ayrı ayrı)
kılarlarsa, şeytan onları istilâ eder,
(Onlara musallat olur, aralarını bozar)“ buyurmuşlardır.
5. Namazlar sırf Allah rızası için kılınmalıdır. Niyet sahih ve hâlis (katışıksız) olmazsa namaz, namaz olmaz.
6. Sadece namaz ile iş biter mi? Bitmez. Kur’ân’da, Sünnette, Şeriatta, kurtuluşun, izzetin, selâmetin, ilâhî yardım ve nasr’a nail olmanın şartları bildirilmiştir. Bunların da yerine getirilmesi gerekir. Ümmet-i Muhammed’in içinde yeterli miktarda gerçek âlim, ârif, muttaki, mücahid; güçlü, vasıflı, üstün mü’min bulunmalıdır. Müslümanlar birlik halinde olmalıdır. Müslümanların başında ehliyetli ve liyakatli bir İmam-ı Kebir bulunmalıdır. Tevfik
(başarı)
insanın kendi kendine kazanabileceği bir şey değildir.
Tevfik Allah’tandır, Allah vergisidir.
İlâhî tevfike, yardıma, nasr’a nail olmak için
Kur’ân’da, Sünnette,Şeriatta bildirilmiş olan bütün sebeplere tevessül etmek gerekir.
Türkiye’de sabah namazları nasıl kılınıyor? Bu sorunun cevabını öğrenmek için bir sabah camiye gidersiniz, bakarsınız.
İstanbul’da Eyüp Sultan Cami-i şerifi sabah namazlarında dolar. Birkaç camide pazar sabahları cemaat olur. Bu mega kentte belki de, son yapılanlarla birlikte 4 bin cami vardır. Sabah namazlarında bu camilerde:
Eyvah eyvah eyvah!.. Türkiye Müslümanları, büyük ölçüde namaza ve cemaate hıyanet etmiştir. (Namaz kılanları tenzih ederek yazıyorum…)
İslâmcılar namazı ve cemaati niçin terk ettiler? Bunun sebebini Resul-i Kibriya aleyhi ekmelüttahaya efendimiz hazretleri bildiriyor: “Onlar, yağlı ve etli bir kemik olduğunu bilselerdi camiye gelirlerdi…” buyuruyor. (Bu hadisin tamamını, kaynak göstererek daha önce yazmıştım…)
Ülkenin mevki-i iktidarda bulunan çok büyük bir Ekselansı filan sabah namaz kılmak için filan camiye gidecek denilse ne olur? Gecenin yarısından itibaren hummalı bir hazırlık başlar. Birtakım partizanlar sinek kaydı traş olurlar. Gömlek en lüksünden, kravat en pahalısından, kostüm bir alem İtalya’dan… Ayakkabılara bir servet ödenmiş… Bir saat önceden lüks ve pahalı otomobillerine binerler. İstikbali parlasın diye mahdumlarını da yanlarına alırlar. Ekselansın geleceği caminin etrafı mahşer yeri gibi. Fecr-i kazibten itibaren bir kaynaşma, bir hareket ki, sormayın. Her yer araba dolu. Cami kısa zamanda dolar…
Gufelâ-i kiram hazeratına sormak isterim:
Çağırtana bak. Âlemlerin Yüce Rabbi, Haliqın, Raziqın davet ediyor. Müezzin, Fahr-i Kainat efendimizin hizmetkârı Bilal-i Habeşî’nin vekilidir. Çağırtan Resulullah’tır.
Yüce Allah gecenin sonuna doğru Arz semasından insanları Kendisine ibadete çağırır, tevbe ve istiğfara çağırır. Âlim olanlar, ârif olanlar, âqil olanlar, firasetli olanlar, ezelde “Belâ” (Elbette Sen bizim Rabbimizsin)
diyenler, itaatli olanlar, Nebiye biatli olanlar, Büyük Gün’de defterleri sağ taraflarından verilecek olan ebrar ve süeda (hayırlılar ve saadetliler) fecr vaktindeki ilahî nidaları duyarlar ve kalkar namaza hazırlanırlar. Sonra ufuktan güneş doğar…
Ey bu memleketin din âlimleri, fakihleri!.. Ey bu memleketin şüyuhu ve mürşidleri!.. Müslüman halkı beş vakit namazı dosdoğru kılmaya davet buyurunuz. Kerem ediniz, himmet ediniz..
Yazılarım dolayısıyla maddî, dünyevî bir menfaatim yoktur. Nâçizane de olsa bir hizmet yaptığıma inanıyorum ve yazıyorum. Rahatımı düşünsem yazılarıma ya son vermem, yahut bazı konulara hiç temas etmemem gerekir.
Ehl-i Sünneti müdafaaya devam edeceğim. Fıkhı ve hak mezhepleri savunmayı sürdüreceğim. Ehliyeti olmayanlar ictihad yapabilir tezini tenkide devam edeceğim. Din ilimlerini okumamış Müslüman halkın ehliyetli, icazetli, ahlâklı ulemâ ve fukahaya tâbi olmalarını, onları taklit etmeleri gereğine daima dikkat çekeceğim. Şeriata mutabık tasavvuf ve tarikatı savunacağım.
Tevhid itikadının temelinin Allah’ı kemal sıfatlarla tavsif etmek ve noksan sıfatlardan tenzih etmek olduğunu devamlı vurgulayacağım. Allah’ın zamandan, mekandan, cisimden, cihetten, yükselmekten, inmekten, insanlar gibi organlara sahip olmaktan münezzeh olduğunu;
ehl-i bid’at olduğunu açıkça yazacağım.
İmamı Eş’arî ve İmamı Mâturidî hazeratının
kendilerinin sapık ve bozuk olduğunu cesaretle beyan edeceğim. Mü’min, musalli, muvahhid Müslümanlara müşrik ve kâfir diyenlerin (mü’mini tekfir etmek suretiyle) asıl kendilerinin kâfir olduklarını hatırlatacağım. İslâm’ın bedevî dini olmadığını, medeniyet dini olduğunu beyan edeceğim. Hulefa-i Râşîdin’den sonra Kur’ân’a ve Sünnete en uygun, en fazla yaklaşabilmiş İslâmî uygulamanın Osmanlı uygulaması olduğunu bildireceğim.
Mezhepsizliğin, İslâm Şeriatını tehdit eden en tehlikeli bid’at olduğunu yazacağım.
bâtıl olduğunu, dini ve fıkhı oyuncak etmek olduğunu hiç çekinmeden beyan edeceğim.
İslâm’ın en temel ameli emri olan beş vakit namazı kılmayan
söylemeye devam edeceğim. Bid’atçilerin imam kabul ettikleri o kişinin merdut ve bozuk bir kişi olduğunu hatırlatacağım. Velhasıl Ehl-i bid’ati redde ve Ehl-i Sünneti savunmaya gücümün yettiği kadar sa’y u gayret edeceğim.
Bu yazdıklarımı kendime vazife olarak kabul etmişimdir. Yeterli sayıda Müslüman yazar bu konuları işlerse ve Ehl-i Sünneti müdafaa ederse bendeniz aradan çekilebilirim. Aksi takdirde hizmete devam…
Sen ne kadar hizmet edebilirsin, senin kapasiten nedir?..
Gücüm ne kadarsa, elimden ne geliyorsa o kadar… 03 Ekim 2009