Pazar

Geçen gün birkaç dostumla çay içip sohbet ediyorduk. Söz bir ara namaz, cami, cemaat meselesine geldi. Vakit namazlarında camilerin niçin boş olduğunu, niçin birkaç kişi dışında kimsenin namazı cemaatle kılmadığını müzakere ettik ve sonunda şu karara vardık: Camiye gelmekte, cemaatle namaz kılmakta bir rant ve menfaat olmadığı için ibadethâneler boşalmış, tenhalaşmıştır. Az da olsa camide, cemaatle namaz kılmakta bir rant olsa, emîn olunuz bütün ibadet yerleri pabuçluklarına kadar dolardı da cemaatin bir kısmı dışarıda kalırdı.

Camiye gelmekte menafaat yoktur demiştim. Aslında hem yok, hem var. Dünya menfaati yok. Âhiret menfaati ise çoktur. Beş vakti elden geldiği kadar cemaatle kılmakta Allah’ın rızası var, Resûlullah Efendimiz’in rızası ve şefaati var. Daha nice mânevî ve dinî menfaatler var. Lâkin zâmâne Müslümanlarının büyük kısmının gözlerini para, menfaat hırsı bürümüştür; mânevî ve uhrevî menfaatleri göremiyorlar, anlayamıyorlar.

Şimdi herkesin aklı fikri dünya rantında. Bu hususta helâl haram ayırımı yapılmıyor. Rant olsun da… Haram rant yiyenler yarın âhirette cezalarını çekeceklermiş. Kimsenin umurunda değil.

Benim en nefret ettiğim, en fazla lânet ettiğim adamlar din sömürüsü yapan, mukaddesat rantı yiyen alçaklardır. Sonra sırasıyla

– Milliyetçilik ve Türkçülük sömürüsü yapan,

– Çağdaşlık, Atatürkçülük, lâiklik rantı yiyenlere lânet ediyorum.

Bu memleketi, bu halkı bu rantçılar bugünkü hale getirmiştir. Onlara ne kadar lânet edilse azdır.

Okumuş, yüksek tahsil yapmış, az çok kültürlü olan Müslüman kendi faydasına ve zararına olan şeyleri bilen kimsedir. Madem ki, Müslümandır, beş vakit namaz kılmanın, hür ve mukim erkekse farz namazları mümkünse camide, mümkün değilse başka yerde cemaatle kılmanın, bu namaz ve cemaat işine büyük önem vermenin kendi yararına olacağını; bunları ihmal etmenin, terk etmenin, hafife almanın kendisi için son derece zararlı olduğunu bilmekle mükelleftir.

Şu zamane İslâmcılarına bakınız: Ense kulak, göbek; kılık kıyafet kostüm, kravat yerinde. Fazla iyi şeyler yemekten semirmiş. Müzeyyen evlerde oturuyor, lüks ve pahalı otomobillerle geziyor, gırtlağına kadar paraya batmış. İslâmcılık edebiyatına gelince ondan üstünü, ondan şarlatanı ve cerbezelisi yok. Ve bu herif namaz kılmıyor, yahut arada bir kılıyor ve camiye hiç gitmiyor. Böyle meymenetsiz, böyle münafık, böyle fâsık ve fâcir İslâmcıdan ne hayır gelir? Onun dini imanı ranttır. Nitekim yaptıklarını görüyoruz.

Camilere gidiyorum ve oralarda yüksek tabakadan, iyi giyimli, tahsilli mevkili bir tek Müslüman göremiyorum. Ezan okunduğu zaman bu herifler hangi sıçan deliğindeler acaba?

Tenkitlerim çok mu ağır? Hayır, az bile yazıyorum. Bizi bugünkü perişan ve zelil hale dinsizler değil, içimizdeki münafıklar, sahte İslâmcılar getirmiştir.

Bundan yirmi beş sene önce keskin radikallik yapan birtakım gençler vardı. Onları şimdi ortalarda göremiyoruz. Hepsi yükü tuttu, köşeyi döndü, rant yedi ve palavra meydanından çekildi.

Namaz İslâm dininin en büyük ibadetidir, en birinci farzıdır. Kur’ân’da elli küsur yerde namaz emrediliyor. Peygamberimiz nice mütevâtir ve sahih hadîsiyle namazın dikkatle kılınmasını buyurmuş. Bu konuda on dört asırlık kesin ve muhkem bir icmâ var. Hür ve mukim erkeklerin namazı camide cameatle kılmaları onların kendi keyiflerine, ihtiyarlarına kalmış birşey değildir. Açın fıkıh kitaplarını, açın ilmihal kitaplarını, namazın cemaatle kılınmasının farza yakın bir emir olduğunu göreceksiniz. Bir kaynak veriyorum: Merhum ve mağfur Hacı Zihni Efendi’nin Ni’met-İ İslâm adında çok mübarek, çok muteber, çok feyizli bir ilmihal kitabı vardır. Onun cemaatle namaz kılmayı anlatan bölümünü okuyunuz

Rant yemeye, din sömürüsü yapmaya, kendisine inanmış Müslümanları kaz gibi yolmaya gelince birinci; Ezan-ı Muhammedî okununca camiye gidip de mü’minlerle birlikte saf tutup namaz kılmaya gelince ortalıkta yok. Bu ne biçim İslâmcılık?

Ben çok rahat konuşan, rahat yazan bir Müslümanım. Sırtımda yumurta küfesi yok. Kaybedecek bir şeyim de yok. Müslümanları uyarıyorum:

– Namazı ve cemaati terk ederseniz, kendi dininizi yıkmış olursunuz.

– Namaz kılmayan Müslüman merduttur. Böyle Müslümanların peşinden gitmeyiniz.

– Vakit namazlarını cemaatle kılmak, yirmi kadar şer’î özür dışında terki caiz olmayan kuvvetli bir sünnet-i müekkededir.

– Din rantı yiyenler, din sömürüsü yapanlar, Yüce ve Kutsal İslâm dinini ticarete âlet edenler, din yoluyla haram, kirli, kara, necis servetler edinenler mel’undur. Böyle adamları desteklemeyiniz. Deteklerseniz başınız belâdan kurtulmaz, zilletten zillete düşersiniz.

– Kur’ân’da insanın, Allah’a ibadet ve kulluk etmek için yaratıldığı açıkça beyan buyuruluyor. İbadetin başı da beş vakit namazdır. Beş vakit namazı terk eden bir Müslüman fâcir, fâsık, âsi, büyük günahkâr olur.

Futbol takımı tutar gibi tarikat, cemaat, fırka, hizip, grup, zümre tutanlar akıllarını başlarına toplasınlar. Dindarlık böyle hafifliklerle bağdaşmaz.

Benim gibi dinî tahsili olmayan, Mülkiye (Siyasal Bilgiler) mezunu bir gazetecinin böyle vaaz gibi yazılar yazması gerekmez. Gerekmez ama bu devirde din görevlileri, Diyanet mensupları, İlâhiyatçılar, hocalar halkı beş vakit namaza, cemaate dâvet etmedikleri, bu konuda bir seferberlik başlatmadıkları için yazmak zorunda kalıyorum.

Bu devirde hemen her ailenin özel otomobili var. Bu otomobillerle işe gidip geliyorlar, boş zamanlarında gezip tozuyorlar. Otomobil sahiplerine teklif ediyorum: Hiç olmazsa haftada bir kere bir akşam ve yatsı namazını kılmak üzere otomobilinizle bir camiye gidiniz. Meselâ bir hafta Eyüp Sultan Camii’ne, başka bir hafta Kasımpaşa’daki Piyâle Paşa Camii’ne, bir üçüncü hafta Edirnekapı’daki Mihrimah Sultan Camii’ne gidiniz. Otomobille camiye gitmek işini bir âdet haline getiriniz. Yanınıza yetişkin çocuklarınızı, tanıdıklarınızı alınız. Günün birinde beş on bin otomobille bu iş yapılsa dinî bir hareket ve bereket olur.

Böyle bir külfet işinize gelmez mi? Keyfinize uygun düşmez mi? O halde ne haliniz varsa görün! 15 Temmuz 2002