Pazar

 

Hafta içinde bir gün öğle namazını Nuruosmaniye Camii’nde kıldım; cemaat çok azdı. Bundan kırk sene önce, İstanbul’un nüfusu henüz iki milyonu bile aşmamışken daha kalabalık cemaat vardı. Demek ki, yaşlı musalliler (namaz kılanlar) rahmet-i Rahmana kavuşup aramızdan ayrıldıkça yerlerine genç musalliler konulamamış. On beş milyonluk bugünkü İstanbul’da, öğle ve ikindi namazlarında Nuruosmaniye Camii’nin cemaatle dolması gerekir.

Peki bugünün Müslümanları namaza cemaate, camiye niçin rağbet etmiyorlar? Bunun birinci cevabı biraz ağırdır:

– Çünkü namazda, cemaatte, camide rant yoktur…Rant olsaydı mabetler tıklım tıklım dolardı. Aslında rant hiç yok değil, var da âhiret rantı…

Biz zamane Müslümanları kendi heva ve heveslerimize, isteklerimize, kaprislerimize, fantezilerimize göre bir İslâmî gündem yapmışız. Bu bizim nefsanî gündemimiz asıl ve gerçek İslamî gündeme paralel değildir. İslâm’da imandan sonra en önemli amelî vazife ve ibadet beş vakit namaz kılmaktır. Tabiî ki, bu vazife-ibadet dinsizleri değil, müminleri ilgilendirir. İlgilendirir ama, bugün mümin geçinenlerin çoğu gereği gibi ilgilenmiyorlar, yerine getirmiyorlar.

Kur’ân-ı Kerim’de imandan sonra en çok namazdan bahsediliyor. Elli küsur ayette namaz var. Resul-i Ekrem Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) yüzlerce hadisi şerifinde namazı emrediyor, dikkatle kılınmasını öğütlüyor. Ashab-ı Kiram (Allah onların hepsinden razı olsun) namaza dikkat etmişler, Selef-i Sâlihîn ve her asırda yaşamış akıllı, salih, vicdanlı Müslümanlar namazı kılagelmişlerdir. Maalesef biz zamane Müslümanları bu konuda çürük çıktık, çoğumuz namazı terk etmiştir, kılanlar da camilere gidip cemaate katılmazlar. Bazılarımız imamları, düzeni beğenmiyor olabilir… Bu beğenmeme kendilerinden farz namazları cemaatle kılmak mükellefiyetini kaldırmaz. İmamları beğenmiyorlarsa, kendi aralarında cemaat yaparlar, ehil birini imamlığa geçirirler… Fahr-i Kainat Efendimiz, “Aynı yerde bulunan iki Müslüman namazları ayrı ayrı kılarlarsa, şeytan onlara musallat olur” buyurmuşlardır.

Bazı Arap ve İslâm ülkelerinde camilere gittiğiniz vakit asıl büyük cemaatten sonra, münferid (tek başına) namaz kılan göremezsiniz. Bir iki kişi hemen bir araya gelirler, küçük bir cemaat olurlar ve namazı öyle eda ederler.

Ehlullahın büyüklerinden Muslihüddin Merkez Efendi Hazretleri, farz namazları hiçbir zaman tek başına kılmazmış. Asıl cemaatte bulunamazsa namazı eda ederken mutlaka birkaç kişilik bir cemaat oluşturmaya çalışırmış, onu da bulamazsa para vererek birkaç kişi temin eder, yine de bir topluluk halinde namaz kılarmış. Fıkhımızda, farz namazı kılmış olanların ikinci bir cemaate katılmalarına cevaz verilmiştir, onların kıldığı nafile olur, yine sevabı vardır.

Ne Diyanet, ne “Özel Diyanetler”, ne İslâmî cemaatler ve tarikatlar Müslümanların beş vakit namazı kılmaları, namaz kılan hür ve mukîm erkeklerin camilere gidip cemaatle kılmaları hususunda planlı, programlı, ciddi propaganda faaliyeti yapıyorlar. Dinimiz, Şeriatımız bize çok açık ve seçik olarak namaz çok önemlidir, namaz dinin direğidir, namazı dosdoğru kılarsanız dininizi ayakta tutmuş olursunuz, namazı ihmal ve terk ederseniz dininizi yıkmış olursunuz şeklinde buyruklar veriyor, nasihatlar ediyor. Ama, biz pek kulak asmıyoruz. Zamane Müslümanlarının bir kısmı dinî işleri boş zamanlarda yapılan hobiler gibi anlıyor ve algılıyor. Gereken hassasiyeti ve dikkati göstermiyor, bu yüzden de iki yakamız bir araya gelmiyor. Bu kafayla gidersek, selamete çıkmak bir tarafa büsbütün batacağımızdan hiç kimsenin zerrece şüphesi olmaması gerekir.

Büyük camileri restore ve tezyin etmek için cami dernekleri, çevredeki zenginler ve hayırseverler, dindar halkımız paralar topluyor; bunlarla mermerler, çiniler, nakışlar, halılar, yaldızlar, kaloriferler, hoparlörler, klima cihazları, avize ve daha neler neler yapılıyor. Anlayamıyoruz ki, bir caminin mihrabına geçen minberine çıkan, kürsüsüne oturan hocalar kaliteli değil ise; camiler cemaatle dolup taşmıyor ise her yer altın yaldızlı olsa bile, o mabet mânen haraptır.

Namaz, cemaat, ibadet hususunda neler yapılabilir? Madde madde bazı çareler, çözümler, teklifler, temenniler sıralayayım:

1. Hiç namaz kılmayan Müslümanları önce Cuma namazına davet etmek ve alıştırmak.

2. Cuma namazı kılanları, beş vakit namaza davet etmek ve alıştırmak.

3. Beş vakit namaz kılanları, mümkün olduğu kadar sık sık cemaate davet etmek ve alıştırmak. Aslında Şeriatımız ve fıkhımız hür ve mûkim erkeklerin beş vakti de cemaatle kılmasını âmirdir (emretmektedir). Cemaate katılmamanın yirmi küsur kadar meşru mâzereti vardır, bunlar mufassal ilmihallerde, fıkıh kitaplarında yazılıdır. Mesela hastalık, uzayacak veya şiddetlenecek ise cemaate katılmayabilir, yoksa hafif ateşim var, biraz başım ağrıyor, keyifsizim gibi bahanelerle cemaat terk edilemez.

Birtakım hocalar nasihat ve vaaz ederken, “farz namazları cemaatle kılmanın, yalnız kılmaktan yirmi yedi misli sevabı vardır…” diyorlar. Diyorlar da, gerisini getirmiyorlar. İşlerine mi gelmiyor acaba? Bu cümlenin devamı şöyledir: “Cemaate katılıp katılmamak Müslümanın keyfine re’yine, ihtiyarına (seçimine) kalmış bir şey değildir.Muteber olan dört fıkıh mezhebinde de, şer’î bir mazereti olmayan Müslümanların cemaate katılma mecburiyeti vardır.

Bazı İslâm ülkelerinde beş vakitte camiler doluyormuş, ne güzel bir manzara. Bir Fransız gazetesinde okudum, muharrir şöyle diyordu: “Ezan okununca sokak satıcısı ticareti ve pazarlığı bırakıp hemen camiye koştu…” bu vak’a Mısır’da Kahire’de olmuş, işportacı asıl ve esas ticareti biliyormuş.

Laik bir düzende inançsızların, inançlılara karışmaya hakları yoktur. Müslümanların namaz kılması, camiye gitmesi, cemaat olması onları ilgilendirmez. İlgilendirmez ama, bazıları nedense dindar Müslüman, cami, namaz, cemaat, ibadet deyince bayağı tedirgin oluyor, alerji duyuyor. Böyle tedirginlikler, alerjiler medenî, kültürlü, ciddi, vasıflı vatandaşlara yakışmıyor.

Namaz ve cemaat işi, biz Müslümanların iç işlerimizdendir. Başkaları ilgilenmesin, karışmasın. Ben bu yazımda Müslüman kardeşlerimle dertleştim, tekrar ediyorum, namaz meselesini gündemimize koyalım, camileri öksüz ve mânen harap bırakmayalım. Elden geldiği kadar, müminlerle kaynaşalım, bu konuda ilim, kültür, imkân, ehliyet, iktidar sahibi olanlar namaz ve cemaat konusunda çok kaliteli propaganda, uyarı, bilgilendirme broşürleri hazırlasınlar, hazırlatsınlar, bunları yine ehil ve uzman kişilere defalarca kontrol ettirsinler; sonra yüz binlerce, milyonlarca adet bastırıp, fincancı katırlarını ürkütmeyecek şekilde, herhangi bir tedirginliğe ve alerjiye sebebiyet vermeyecek şekilde halkımıza dağıtsınlar. Bunu yapmak, emr-i mâruf ve nehy-i münker farzına dahil bir vazifedir; ihmal edilirse başımıza azab, musibet, felaket gelir. Zaten yakamız hiçbir zaman bunlarsız kalmıyor.

Efendi! Biz İslâm nizamı kurmak istiyoruz, sen Mızraklı İlmihal gibi yazılar yazıyorsun… diyene bir ün edesim gelir. A benim aklı kıt kardeşim, Müslümanlar namazı terk, ihmal ederlerse İslam nizamı değil, İslâm bakkaliyesi bile kuramazlar. Kanunî SultanSüleyman zamanında Padişah Hazretlerinden tut, en küçük rütbedeki Müslümana, hattâ dilenciye kadar, ümmet-i Muhammed beş vakit namaz kılıyordu. 29 Aralık 2003