Cuma

 

Namuslu, haysiyetli, şerefli, insaflı, edebli bir gazete yazarının sıfatları nelerdir? Bunları saymak, sıralamak istiyorum.

  • Birincisi

    : Kesinlikle muhalif olması gerekir. Ülkesinde, içinde yaşadığı toplumda, siyasî sistemde bir yığın pislik, bozukluk, kokuşma, ahlâksızlık bulunmaktadır. Bunları tenkit etmek, bunların izalesi (giderilmesi) için çalışmak ihtiyarî (seçimlik, isterse yapar istemezse yapmaz) bir vazife değildir. Bir namus borcudur, vatanseverliğin vazgeçilmez şartıdır. Bu konuda hiç kimsenin bana ne dememesi gerekir. Yapıcı muhalefet yapmak aydın olmanın birinci şartıdır. Yapabildiği kadar…Ama mutlaka yapacak…

  • İkincisi

    : İktidarlara, patronlara, zenginlere, güçlü kişilere, zâlimlere, ahlâksızlara yağcılık ve yalakalık yapmamak. Yağcılık, meddahlık (övücülük), yalakalık doğru ve namuslu insanlara bile yapılmaz; nerede kaldı ki, alçaklara, zâlimlere, hırsızlara, haram-yiyicilere yapılsın.

  • Üçüncüsü

    : İnanç, düşünce, görüş, tenkit hürriyetine bütünüyle sahip çıkacak, bu hürriyeti karşıtlarına da tanıyacak.

  • Dördüncüsü

    : Bağlı bulunduğu dinin, ideolojinin, zümrenin, partinin mensupları hırsızlık, yolsuzluk, talan yaptıkları zaman susmayacak veya bunları pes perdeden geçiştirmeyecek. Hırsızları “Bizim hırsızlar”, “öteki hırsızlar” diye iki kategoriye ayırmayacak, kendi hırsızlarına daha amansızca muamele edecek.

  • Beşincisi

    : Kalemini ve vicdanını satmayacak, kiralamayacak, “paralı askerlik” yapmayacak. Maaşının ve telif ücretlerinin dışında alevere dalevere ile komisyon, avanta, yağlı kemik, haram rant elde etmeyecek.

  • Altıncısı

    : Malî durumu ve serveti çok açık ve şeffaf olacak.

  • Yedincisi

    : Kendisi hangi dine, inanca, felsefeye bağlı olursa olsun, ülkesinin ve halkının dinine ve inancına saldırmayacak. Dominant kültüre ve kimliğe saygılı olacak.

  • Sekizincisi

    : Gerekçe göstermeden, ciddî delillere sahip olmadan kimseyi isim vererek suçlamayacak.

  • Dokuzuncusu

    : Hem savcılık, hem hâkimlik, hem cellâtlık veya infaz memurluğu taslamayacak. Âdil ve insaflı olacak.

  • Onuncusu

    : İyice araştırmadan itham etmeyecek, suçlamayacak, asla iftira etmeyecek.

  • Onbirincisi

    : Savunma hakkını kutsal tanıyacak.

  • Onikincisi

    : Yanlışı, hatâsı olursa özür beyan edecek, verdiği zararı tâmir ve telâfi edecek.

  • Onüçüncüsü

    : Şahsı aleyhinde de olsa, mensubu bulunduğu grup ve kliğe zarar verse de gerçekleri saklamayacak.

  • Ondördüncüsü

    : Vatandaşlarının bir kısmını iç-düşman, tehdit ve tehlike olarak görmeyecek.

  • Onbeşincisi

    : Her hâl ü kârda insan haklarına ve hürriyetlerine saygılı olacak.

  • Onaltıncısı

    : Ülkenin bütünlüğünü, halkın selâmetini, millî ve toplumsal barış ve mutabakatı zedelemeyecek.

  • Onyedincisi

    : Tenkitleri yıkıcı değil, yapıcı olacak.

  • Onsekizincisi

    : Şarlatanlıktan, arivistlikten, hokkabazlıktan, üçkağıtçılıktan, soytarılıktan uzak duracak; vakarlı, ciddî, saygın olacak.

  • Ondokuzuncusu

    : Doğrudan doğruya hakaret etmeyecek, öyle yazacak ki, okuyucu sövüp saysın…

  • Yirmincisi

    : Vatansever olacak, vatanseverliği kendi tekelinde görmeyecek. Ötekilerin, farklı düşünenlerin de vatansever olabileceklerini kabul edecek.

    Seviyesiz Bedevîler

    Efendiler! Kabahati, hatâsı, suçu varsa Müslümana çatabilirsiniz ama İslâm’a saldıramazsınız. Sizin en büyük yanlışınız ve sapıklığınız, Müslümanın hatâsı yüzünden İslâm’a saldırmanızdır.

    Bir Müslüman ahlâka ve hukuka aykırı bir iş mi yaptı; delilli isbatlı konuşup yazmak, gerekçe göstermek şartıyla istediğiniz kadar yüklenin. Buna bir şey diyen çıkmaz. Lakin siz, hiç de medenî ve ahlâkî olmayan bir üslupla İslâm’a saldırıyor, hakaret ediyorsunuz.

    İslâm tenkit edilemez mi?

    İmanlı bir Müslüman (imansız sosyolojik Müslüman da var) İslâm dinini tenkit etmez, edemez. Çünkü o, bu dinin ilâhî olduğunu, binaenaleyh kesin hükümlerinde tenkide konu olacak yanlış bulunmadığına inanır.

    İlmi ve uzmanlığı olan gayr-i müslimler öteden beri İslâm’ı tenkit etmişlerdir. Müslüman âlimler ve fâzıllar da bu tenkitleri cevaplandırmış, red ve cerh ederek çürütmüşlerdir. Bu gibi tenkitlerin seviyeli olması, yanlış da olsa gerekçeli bulunması icab eder.

    Sizin ipe sapa gelir, tutarlı, akıl ve mantıkla az çok ilgisi olan hiçbir tenkidiniz yoktur.

    İslâm çağdışıymış…

    Ne kadar yuvarlak, ucuz, işkembeden bir iddiadır bu. İslâm, “

    Evrensel hikmet/bilgelik”

    demektir ve

    çağlar üstüdür.

    İslâm kadına gerektiği kadar hürriyet tanımıyormuş. Bu da yalandır, iftiradır.

    İslâm kadına

    “gerektiği kadar”

    hürriyet tanımıştır. Vermediği hürriyetler de vardır. Meselâ İslâm,

    “İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü”

    resmî vesikasıyla kadınların fahişelik yapmasına, izin vermez. Bu size göre bir hürriyet kısıtlaması mıdır?

    Ortaçağ karanlığı, gericilik mericilik gibi safsataları ve yaygaraları bırakın da gerekçelerinizi, delillerinizi ortaya koyarak adam gibi ve seviyeli bir şekilde konuşun. İslâm’dan uzaklaşmışız ve bu yüzden çok ilerlemişiz… Pöh pöh pöh… İlerledik de bir Japonya mı olduk? Bir Güney Kore, bir Tayvan mı olduk?

    İslâm’a saldıranların bir kısmı ateisttir.

    Ateistler ikiye ayrılır.

    Medenî ateistler, bedevî ateistler.

    Medenî bir ateist İslâm’a seviyesizce saldırmaz.

    Ateizm negatif bir dindir, İslâm ise pozitif din.

    Bu memlekette

    barış içinde yaşamak istiyorsak, dominant çoğunluğun dinine, inancına, kimliğine saldırmamak gerek.

    Geçenlerde bir profesör

    “Yaradılışçılar kuduracak…”

    diye bir lâf etti. Neymiş, evrim teorisi doğruymuş, yaradılış inancına sahip Müslümanlar kuduruyormuş… Böyle seviyesiz bir üslup bir profesöre yakışır mı?

    Dindar Müslümanlar dans etmiyormuş, nâmahrem kadın elini sıkmıyormuş, faiz yemiyormuş, içki içmiyormuş, kadın erkek karışık denize girmiyormuş, toplantılarda kadınlar ayrı, erkekler ayrı oturuyormuş… Şu suçlamalara bakın.

    Vatandaş hür değil midir? İnançlarına, dünya görüşüne, bağlı olduğu ahlâk sistemine uygun değilse elbette dans etmez, kadın elini sıkmaz, kadın erkek karışık denize girmez.

    Dans etmek, çıplaklık bir medeniyet ölçüsü müdür? Masonlar localarında

    “Mason âyini”

    yaparlar, buna ses çıkartılmaz. Müslümanlar tekkede tarikat âyini yapar, dinsiz barbarlar kızılca kıyamet kopartır.

    Moiz Kohen Tekin Alp

    ve hempaları

    “Kahr olsun Şeriat!..”

    diye haykırırlar, oh ne güzel; Müslüman

    “Yaşasın Şeriat”

    diye bağırmayagörsün, üzerine çullanırlar.

    Türkiye’deki saldırgan İslâm düşmanlarının en çarpıcı özelliği son derece seviyesiz ve bedevî oluşlarıdır.

    10 Şubat 2007