Salı

 

Tanınmış bir köşe yazarı soruyor: “Çember sakallı, başı takkeli, eli tespihli, namazlı abdestli, her yıl hacca ve umreye giden, eşi ve kızları tesettürlü bir genelkurmay başkanı mı istiyorsunuz?”

Böyle şeyler isteyen yok. Bizim istediğimiz genelkurmay başkanı şöyle olmalıdır:

1. Ordunun başı olarak

din işlerine ve Müslümanlara doğrudan doğruya veya dolaylı olarak kesinlikle karışmayacaktır.

2.

Orduyu iç siyasetin dışında tutacaktır.

3.

Darbecilik

yapmayacaktır.

4.

Seçimle gelmiş siyasî iktidarın ancak seçimle gideceği ilkesini

samimiyetle kabul edecektir.

5.

Müslüman takkesi
giymediği gibi başına kippa geçirip Kudüs’te Ağlama Duvarı önünde dua etmeyecektir.

6. Türkiye halkının din, inanç, inandığı gibi yaşamak, düşünce, tercih, kılık kıyafet hak ve hürriyetlerini kabul edecektir.

7. İslâm’ı ve Müslümanları bir tehdit ve tehlike olarak görmeyecektir.

8. Herhangi bir ideolojiyi (resmî ideoloji dahil) bir din gibi kabul etmeyecek, benimsemeyecektir.

9. İç siyasete karıştırılan ordumuzun

Balkan Harbi

‘nde nasıl korkunç bir hezimete uğramış olduğunu çok iyi bilecektir.

10.

Subay ve astsubay yetiştirilmek üzere
alınacak öğrencilerin seçiminde dindarların elenmesi gibi bir ayırıma
izin vermeyecektir.

11.

İnançları ve ibadetleri yüzünden ordudan subay ve astsubay atılmasına

yeşil ışık yakmayacaktır.

12. Yakın tarihte olduğu gibi askerî birliklerde, isteyenlerin korkusuz şekilde namaz kılabilecekleri mescidler açtıracaktır.

13. Ordu evlerine, askerî hastanelere, askerî müzelere, şehitliklere, diğer askerî müesseselere sakallı Müslümanların, tesettürlü İslâm kadın ve kızlarının girmesine engel olmayacak, toleranslı olacaktır.

14. Subay ve astsubayların eşlerinin veya kızlarının başörtülerine karışmayacaktır.

15. Devlet ile düzeni özdeş görmeyecektir.

Bendeniz Müslüman bir Türkiye vatandaşı olarak bunları istiyorum. Bu isteklerim:

A. İnsan haklarına uygundur.

B. Demokrasiye uygundur.

C. Bilgeliğe uygundur.

Ç. Türkiye’nin millî kimliğine uygundur.

D. Akla, mantığa, vicdana, sağduyuya uygundur.

“Siz çember sakallı, başı takkeli, eli tespihli, her yıl hacca ve umreye giden bir genelkurmay başkanı mı istiyorsunuz?” sorusu yersiz bir sorudur, dolaylı bir provokasyondur, iyi niyetli değildir.

Bu ülkede çoğunluğu oluşturan Müslümanların sarıklı, sakallı, tespihli, takunyalı bir genelkurmay başkanı istedikleri yoktur.

Genelkurmay başkanı namaz kılamaz mı? Kılarsa bir Müslüman olarak sevinirim ve tebrik ederim.

Hacca gidemez mi?

Kıyafet tercihi olarak hanımı başını örtemez mi?

Demokrasi ve insan hakları sadece dinsizler, ateistler, çağdaşlar için değildir.

Müslümanların da en az onlar kadar hakkı vardır.

Gelin anlaşalım:

Ne takke geçirsin başına, ne de kippa…

Razı mısınız?

(İkinci yazı)

“KEMALİZM TÜRKÜN DİNİDİR”

Geçen Pazar,

Dolapdere Rum kilisesi civarındaki bitpazarına

gittim. Neler satılmıyor ki… Epey eşya, ıvır zıvır aldım. İki sapı olan, kapaklı, el boyaması eski bir Japon porselenine 1 lira istediler, verip aldım. Tekerlekli arabasında kitap satan seyyardan on kadar kitap aldım. Bazıları

“numeroté”

lüks edisyonlar. Onlara fazla para verdim, 25 lira…

Aldığım kitaplar içinde Ankara’daki Türk Dil Kurumu’nun Türkçe Sözlüğü’nün eski bir baskısı da var.

Din maddesini açıyorsunuz şu satırları okuyorsunuz:

“3. mec.

İnanılıp çok bağlanılan fikir veya ülkü.
Kemalizm Türkün dinidir.”

Çok itiraz ve tenkide uğradığı için sonraki baskılarda bu cümle Sözlük’ten çıkartılmıştır. Çağdaşların, devrimcilerin, resmî ideoloji meftunlarının, İslâm karşıtlarının zihniyetini aksettirir bu cümle. “Kemalizm Türkün dinidir…”

Mustafa Kemal Paşa’nın ölümünden sonra Kemalistler, resmî bir ideoloji uydurmuşlar, bunu din gibi benimsemişler, Müslüman halka da benimsetmek istemişlerdir.

CHP’nin, halkın çoğunluğunun oylarını alamamasında bu “Kemalizm Türkün dinidir” cümlesinin, zihniyetinin, takıntısının büyük rolü vardır.

1950’li yıllarda Mehmet Kaplan (sonradan profesör olan) Komünizmle Mücadele gazetesinde “Kemalizm bir ideoloji midir?” başlıklı nefis bir yazı yazmıştı. (Kaplan sonradan rejimle barışmış ve uzlaşmış, bu yazısındaki fikir ve görüşlerinden feragat etmiştir.)

Kemalizm bir ideoloji bile değildir. Nerede kaldı ki, din olsun…

Türkiye halkının büyük çoğunluğunun dini İslâm’dır. İslâm’ın yanında, mecâzî de olsa, başka bir dine ihtiyaç ve yer yoktur.

(Üçüncü yazı)

YAZMASAM DİYORUM

Bir bakıma, artık yazılarıma son vermem gerekir diye düşünüyorum. 1991’den bu yana, yazılması gereken her şeyi yazdım sanıyorum. Kellim kellim lâ yenfa…

Geçenlerde tanıdık bir Müslümanla yolda karşılaştık, ayak üstü birkaç laf ettik. “Bir yerde yazı yazıyor musun?” diye sordu…

Hâlâ yazmamın birkaç sebebi var:

Birincisi:

Aklımın erdiği, dilimin döndüğü kadar Ehl-i Sünnet İslâmlığını savunmak, bid’atlerle mücadele etmek.

İkincisi:

Din ve mukaddesat sömürüsüyle mücadele etmek.

Üçüncüsü:

Çok cüz’î de olsa,

emr-i mâruf ve nehy-i münker

yapmak.

Dördüncüsü:

Kimsenin yazmadığı bazı faydalı konulara temas etmek, yine faydalı ve olumlu bazı tenkitler yapmak.

Beşincisi:

Gayet az da olsa hizmet etmek. 04 Kasım 2009