Cumartesi

Son devrin güvenilir din âlimlerinden Hacı Mehmed Zihni Efendi

“Ni’met-i İslam”

adlı kitabının başında (s. 4) dinimizi şöyle târif etmektedir:

“İman ve İslâm yahut Müslümanlık: Hâtemü’l-enbiya [Peygamberlerin sonuncusu ve en büyüğü] olan Hazret-i Muhammed’ül-Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem Efendimize ve beyan buyurdukları şeylere inanmaktır.”

– Bizi ve bütün mahlukatı yaratmış olan Allah’ı tanımak için.

– Yaratılışımızın sebebini ve hikmetini anlamak için.

– Öldükten sonra ne olacağımızı, nereye gideceğimizi bilmek için.

– Ebedî mutluluğu kazanmak için neler yapmamız gerektiğini öğrenmek için.

– Allah’ın bize verdiği müjdeleri, iyi haberleri öğrenmek için.

– Allah’ın emir ve yasaklarını bilmek için.

– Allah’a âsi olursak, başımıza gelecek felaketleri bilmek için.

– Velhasıl bize yararı ve zararı olan bütün bilgileri öğrenmek için. Ahirzaman Peygamberi Muhammed aleyhissalatü vesselama iman etmemiz, O’nun Allah katından vahy alarak getirmiş olduğu İslam dininin öğretilerini (tâlimatını, derslerini) öğrenmemiz ve uygulamamız gerekir.

Diyalog ve tolerans taraftarlarının hak din olarak gösterdikleri Musevîlik ve Hıristiyanlık, Hazret-i Muhammed’i hak ve gerçek Peygamber olarak kabul etmemekte, O’na iman etmemekte, O’nun getirdiği Kur’ân’ı da kabul etmemekte, O’nun insanlığa tebliğ ettiği İslâm’ı hak din olarak tanımamaktadır.

Diyalogçular ve toleransçılar gerçekten çok açık bir çelişki ve yanlışlık içindedirler. Biz Müslümanlar, Allah’ın insanlara göndermiş olduğu bütün Peygamberleri kabul ediyoruz. Bu meyanda Hazret-i Musa ve İsa’ya da (her ikisine de selam olsun) iman ediyoruz.

Biz Müslümanlar Allah’ın Tevrat ve İncil adında iki kutsal kitap göndermiş olduğuna da iman ediyoruz. Onlarsa bizim (ve bütün insanlığın) Peygamberine iman etmiyor, aksine O’nu yalanlıyor. Onlar bize ve (bütün insanlığa) bir hidayet ve kurtuluş rehberi ve düsturu olarak gönderilmiş Kur’an’ı kabul etmiyorlar. Onlar, yeryüzünde evrensel barışı ve nizamı sağlayacak olan İslam dinini kabul etmiyorlar. Bu şartlar altında nasıl diyalog yapabiliriz onlarla?

Haçlı ve Siyonist dünyasının bu diyalog ve tolerans faaliyeti ve cereyanı için milyarlarca dolarlık bir bütçeye sahip olduğu iddia edilmektedir. Beraat-i zimmet asıldır. Hiçbir Müslümanı suçlamak ve onlara çamur atmak niyetim yoktur. Ancak soruyorum:

İslam dünyasında bazı şahıslar ve cemaatler diyalog ve tolerans için Siyonistlerden ve Haçlılardan para almakta mıdır? Onlardan maddî yardım görmekte midir? İslam’ın temeli Tevhid inancıdır. Nasıl oluyor da birtakım diyalogçular ve toleransçılar Hazret-i İsa’ya Tanrı’dır, Tanrı’nın oğludur diyenlerle bu kadar sıkı fıkı dostluk yapabilmektedir?

Bu işin içyüzü, sırrı nedir?

2000 yılında bir günlük gazetede “Amentüde Ehl-i Kitab ile Aramızda İhtilâf Yoktur” başlıklı bir makale yayınlandı. İhtilaf yoksa ittifak var demektir. Peki: Hazret-i Muhammed aleyhissalatü vesselama yalancı diyenlerle, Kur’an-ı Kerim’e düzmece bir kitaptır, ilahî değildir diyenlerle, İslam dini hak din değildir, uydurmadır diyenlerle… nasıl ittifak ve diyalog yapabiliriz?

Diyalogçular, toleransçılar İmana, İslam’a, Kur’an’a, Sünnete, Şeriata, Hikmete zıt işler yapmaktadır. Onların söyledikleri İslâm’ı zımnen inkâr manasına gelir. Onlarla aramızda kapatılamayacak bir uçurum bulunmaktadır. Birbirine zıt şeyler biraraya gelemez. Tevhid inancı ile Teslis asla uyuşmaz. Kendilerine Hazret-i Muhammed’in risaleti, tebligatı, müjdeleri, uyarıları ulaşmış bir kimse bunları kabul etmezse ehl-i necat olamaz.

Diyalogçular ne yapmak istiyor? Bu işte onlardan bazısının ne gibi maddî ve manevî menfaatleri vardır? Hepsi için söylemiyorum ama bu iş için para alanlar var mıdır? Diyalog ve hoşgörü konusunda din kardeşlerimi uyarıyorum: İslam esaslarına taban tabana zıt fikir, görüş ve inançlar sizi dininizden eder, ebedî saadetinizi tehlikeye atar.

Hazret-i Muhammed aleyhissalatü vesselamı inkar ve tekzib edenlere muhabbet beslemek, onları dost ve veli kabul etmek kişiyi dinden çıkartır. Şeriatın tâzimini emr ettiği şeyleri tahkir, tahkirini emr ettiği şeyleri tâzim edenler büyük bir sapıklığa düşmüş ve maazallah irtidat etmiş (dinden çıkmış) olurlar. İslam barış ve güvenlik dinidir. İslam Ehl-i Kitab’a tolerans gösterir ama bu, Diyalog ve Toleransçıların anladığı mânâda değildir.

Yahudiler Hıristiyanları ve Müslümanları, Hıristiyanlar Yahudileri ve Müslümanları ehl-i necat (kurtuluşa erenler) olarak kabul etmiyorlar. O halde birtakım Müslüman diyalogçulara ne oluyor ki, Kur’an’a ve Peygambere taban tabana zıt ve ters olarak onları ehl-i necat ve ehl-i cennet olarak kabul etmektedir? Bu işin içyüzü, sırrı, perde arkası nedir?

Siyonistler ve bir kısım Haçlılar Müslümanları katlediyor, Müslüman ülkeleri işgal ediyor, Müslümanlara kan kusturuyor, Müslümanlara köle muamelesi yapıyor… Bütün bu zulümler ve cinayetler işlenirken birtakım diyalogçular ve toleransçılar onlara muhabbet kucaklarını açıyor.

Onların içinde öyle bilgi ve kültür sahibi olanlar vardır ki, Arapçayı anadilleri gibi bilmekte, İslam dinine ait ilimleri tahsil etmiş bulunmakta ve yine de iman etmemektedir. Toleransçılar bu gibi inkarcılarla niçin bu kadar dosttur?

Bilmiyoruz, öğrenmek istiyoruz. Niçin, niçin niçin?

Eminim ki, “Eski fikir ve görüşlerimden vaz geçip ben de diyalogçu ve toleransçı olacağım…” desem beni de bağırlarına basarlar, bana da imkân ve para temin ederler. Lakin bir Müslüman olarak, bir muvahhid olarak böyle bir hıyaneti nasıl yapabilirim? Böyle bir şeyden Allah’a sığınırım.

Evet kapalı kapılar, paravanalar ardında ne gibi dolaplar dönmektedir? Birtakım Müslümanlar birtakım Siyonist ve Haçlılarla neler planlamaktadır? Ey gafiller! İslam’ın sınırları vardır. Bu sınırları aştığınızın farkında mısınız? Bu din kumaş, siz makas değilsiniz. Hangi yetki, ehliyet, selahiyetle kendinizi Cennet’in kapıcısı sanıyor ve canınızın istediğini oraya doldurmaya kalkışıyorsunuz?

Bediüzzaman hazretlerini kendi yanlış görüş ve inançlarınıza alet ediyorsunuz.

Din konusunda Ehl-i Kitabla kesinlikle ittifak ve diyalog yapılamaz. Bizim vazifemiz onları en güzel ve uygun şekilde Tevhid’e, Hazret-i Muhammed’in getirdiği İslâm’a davet etmektir. Nasibi olanlar bu daveti kabul ederler, olmayanlar cezasını çekerler.

Evet tekrar ediyorum: Diyalog konusunda ne gibi dolaplar dönmektedir? Bu iş için ayrılan milyarlarca (Onüç milyar deniliyor) dolarlık fondan kimler para almakta, yardım görmektedir?

Diyalogçular yeni bir din mi çıkartmak istiyor? Onlar İslâmlığı, Yahudiliği, Hıristiyanlığı, demokrasiyi, Amerikancılığı, Batıcılığı birbirine mi karıştırmak istiyor? Bu gibi adamlar, peşlerine takılan birtakım saf ve cahil Müslümanları nereye götürmek istiyor? 12 Haziran 2005