Çarşamba

 

Onların gözleri var; bakıyorlar fakat görmüyorlar. Yüzde veya binde biri hem bakıyor, hem görüyor; fakat idrak etmiyor, algılamıyor. Bakan, gören ve algılayan on binde bir çıkmaz. Bu kadar azı da bu büyük topluma ve ülkeye yetmez.

Avrupa’daki Müslümanlara bakınız. Kırk seneye yakın bir zamandan beri dolandırılıyorlar, yine de durumu anlamış değiller. Vermeye, dolandırılmaya devam ediyorlar.

Haydi, fazla okumamış halkın kültür seviyesi çok düşüktür, ufku dardır; bu yüzden göremiyor, anlayamıyor, toparlanamıyor. Peki, çok okumuş, yüksek tahsil yapmış, akıllı geçinenlerimizdeki basiretsizliğe, görmezliğe, anlamazlığa, idraksizliğe, ufuksuzluğa ne demeli?

Allah kimsenin basiretini bağlamasın bir kere…

Peygamber ne buyuruyor:

“Mü’minin firasetinden çekininiz, çünkü o Allah’ın nuruyla görür.”

“Müslüman, bir delikten çıkan (zararlı mahluk) tarafından ikinci kere sokulmaz.”

Biz, bin kere sokulsak, binbirincisine yine hazırız.

Birtakım mafyacılar siyasal İslâm hareketinin, İslâmcılığın içine sızdılar, biz hâlâ uyuyoruz.

Yatakta uyuyoruz, ayakta uyuyoruz.

Mü’min keskin zekâlı olur, meselelerin ve hadiselerin içyüzünü görür.

– Şu adam dâvâ, hizmet, falan filan demeye başladığında beş kuruşsuz bir çulsuz idi. Beş on sene içinde nasıl oldu da, bu kadar büyük servete sahip oldu?

– İslâm’a can düşmanı olan birtakım fanatik, agresif, militan, amansız, merhametsiz, gaddar gayr-i müslimler bazı islâmî cemaatleri acaba niçin destekliyor, onlara maddî ve manevî yardım yapıyor?

– Şu, kendini zamane Müslümanlarının en büyüğü, en üstünü, en yüksek rütbelisi olarak gören ve gösterten mâhut ve mâlum zat, birtakım kefere ve fecereye bin türlü hürmet ve sevgi gösterir, onlara “Sayın Mösyö, sayın Mister, sayın Monsenyör, sayın kıssis, sayın ruhanî…” derken, acaba niçin Müslüman din kardeşlerine galiz ve ağır şekilde çatıyor?

– Milyarlarca dolarlık bu paraların kaynağı nedir?

– Yahudilerin, Pembelerin İslâmî bir topluluğa büyük paralar vermesinin sırrı nedir?

Basiretsizler bu soruları sormaz, bunların cevabını arayamaz.

Basiretli, firasetli, uyanık, keskin zekâlı Müslüman düşünür:

– Gayr-i müslimler, İslâm’ın hak din olduğunu kabul etmiyor, onlar Hazret-i Peygamber’i yalanlıyor, Kur’ân’a -hâşâ- düzmece kitap diyor; peki birtakım Müslümanlar bu gibi kimseleri niçin iftar ziyafetlerine davet ediyor? Onlarla sarılıp öpüşüyor, koklaşıyor, can ciğer muhabbet ediyor. Sakın bu işin içinde bir bityeniği olmasın?

– Dr. Moon, Kore asıllı, halen ABD’de faaliyet gösteren biridir. Kendisini yeryüzünde Allah’ın vekili olarak gören bu türedinin bütün dünyada muazzam bir teşkilâtı var, milyarlarca dolara hükm ediyor. Bizdeki bir ilâhiyatçı (reformcu olduğunu söylemeye lüzum yok) bu adamın New York’taki üniversitesinde iki yıl profesörlük yaptı. Halen de, Dr. Moon dini kutsal metinler heyeti üyesidir. Peki, Müslüman bir ilâhiyatçı aynı zamanda nasıl oluyor da, Dr. Moon dininde olabiliyor?

– Türkiye’deki islâmî hareketi, siyasal İslâm’ı kimler mıncıklamış, dejenere etmiş, çığırından çıkartmıştır?

– Ülkemizde dinci bir mafya olduğu söyleniyor. Din ile mafyacılık bir arada yürür mü, bunlar birbiriyle bağdaşır mı?

– Türkçü-Milliyetçi bir mafya olduğunu da medya sık sık dile getiriyor. Türkçülük, milliyetçilik ülküleri mafyacılıkla, eşkıyalıkla nasıl bağdaşıyor?

– Adamcağızın biri meydanı boş bulunca kendini mutlak müctehid sandı ve dine aykırı, asılsız, saçma ictihadlar yapmaya başladı. Bu memlekette uyanık, cesur, medenî, firasetli, basiretli, şuurlu bir Müslüman topluluk olsaydı bu adam tükürük selleri içinde boğulurdu. Halbuki, şu anda hiçbir tepkiye mâruz kalmaksızın ferih fahur ictihad yapmaya, zihinleri bulandırmaya, saptırmaya devam ediyor.

Bu memlekette vasıflı Müslüman kalmadı mı?

Bu ülkede Müslüman yığınları uyandıracak, harekete geçirecek, yönlendirecek, doğru yola sevk edecek “âmirine bi’l-mâruf ve nâhine ‘ani’l-münker” (İyiliklere emr eden ve kötülükleri yasaklayan) bir taife yok mudur?

Bu ne vicdansızlıktır ki, Müslümanlar aldatılıyor, Müslümanlar dolandırılıyor, Müslümanlar bozuk yollara sokuluyor, Müslümanlar kaz gibi yolunuyor, inek gibi sağılıyor, Müslümanlar geçersiz kurtuluş reçeteleriyle oyalanıyor, Müslümanlar perişan ediliyor ve birtakım bilenler bunca kötülüğe ve hıyanete karşı çıkmıyor.

Otuz sene önce mangalda kül bırakmayan eski hızlı radikal mücahidler şimdi müteahhit oldular. Onları teşhir eden yok.

Birtakım türediler “İslâm İslâm İslâm” diyerek malı götürdüler. Onlara da ses çıkartan yok.

İslâm’ı sattılar, Müslümanları sattılar, Türkiye’yi sattılar. Ey hamiyet sahipleri yok musunuz? Niçin bu uğursuzlarla mücadele etmiyorsunuz?

“Bana dokunmayan yılan bin yaşasın…” mı diyorsunuz? O halde, çok iyi bilmiş olunuz ki, o yılan sizi de sokacaktır.

Ya Rabbi! Müslümanlar, karanlık gecede çobansız kalmış, yağmur ve fırtınaya tutulmuş, kurtların hücumuna uğramış bir koyun sürüsüne döndüler… Ne günlere kaldık!

Sapıklar Savunulmaz

Bundan iki sene kadar önce, dostlarımdan bir zat ile aramızda bir tartışma olmuştu. Bozuk fikir ve görüşleri kendisini küfre ve zındıklığa kadar götürecek derece vahim olan bir zatı tenkit ediyordum. Dostum:

– Ama onun doğru fikirleri de var… dedi.

Dinî konularda çok yanlış, çok çarpık, çok sapık görüşleri ve fikirleri olan bir kimse doğru fikir ve görüşleri yüzünden müdafaa edilebilir, tutulabilir mi?

Böyle bir şey büyük hatâ olur.

Bir kimsenin itikad, fıkıh, Şeriat, Sünnet, İslâm konularında bir tek vahim ve büyük hatâsı olsa, o adam artık dinî açıdan müdafaa edilemez.

Bir tek bozuk, zındıkça fikri ve görüşü olsa, ona mukabil yüz doğru fikri ve görüşü olsa yine müdafaa edilemez, tutulamaz.

Bu “Müdafaa edilememe, tutulamama” dinî açıdandır, dinî sahadadır.

Bir çürük incir, bir çuval sağlam inciri bozabilir.

İslâm dinine girmek çok kolaydır.

Çıkmak da çok kolaydır.

Farzlardan birini inkâr eden, diğer bütün farzları kabul etse de kâfir olur.

Zındıkların, kâfirlerin, azgınların iyisi, doğrusu olmaz.

“Bu adam iyi bir kâfirdir…” sözü ne kadar saçmadır.

Adam benim dinimin temellerini sarsıyor, ortaya bin türlü bozuk ve sapık görüş atıyor ve ben ona “Bazı fikir ve görüşleri iyidir” diye taraftarlık edeceğim. Olamaz böyle bir şey!

Kaldı ki, ismini vermediğim zındığın bir değil, on değil, yüz değil, binlerce bozuk, hatâlı düşüncesi, görüşü, şeytanî fetva ve ruhsatı bulunmaktadır.

Dinî konularda bozuk, zındık, mürted, sapık, azgın, Şeriat ve Sünnet hâini merdut adamları övmekten, tutmaktan, savunmaktan kaçınalım. Kendi dinimizi kendi ellerimizle darbelemeyelim. 03 Mart 2005