Neler Oluyor?
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 17 Şubat 2019
Pazartesi
(1) Oyunun büyük aktörleri içinde Sabataycıların çoğunlukta olması keskin bakışlıların dikkatini çekiyor.
(2) Politika arenasındaki savaş AB’ye girmek taraftarları ile girmemek isteyen kesim arasındadır.
(3) Bu savaş bir “paralı askerler” savaşıdır.
(4) Kriz âniden patlak vermemiştir. Aylardan beri çok gizli kulisler yürütülüyordu.
(5) Dış güçler içinde Amerika, krizi patlatmak için bütün gücünü dolaylı şekilde ortaya koymuştur.
(6) Milyarlarca dolarlık bir servete sahip büyük medya babalarından biri AB yanlılarını desteklemektedir.
(7) Şâibeli adamlardan birinin yarı kan……… olduğu söylenmektedir. Bu zat yakınları ile birlikte çok büyük kara para sahibidir.
(8) Bir başka büyük aktörün de Yahudi olduğuna dair iddialar ortaya atılmış bu konuda birtakım muhakemeler yürütülmüştür.
(9) Kara para ile zengin olmakla iş bitmiyor. İşin en zor tarafı bu kara paraları garanti altına almak, daha fazla çoğaltmaktır. Politika savaşının patlak vermesinin büyük sebeplerinden biri de budur.
(10) Yeni bir seçim, Türkiye’nin içinde bulunduğu vahim krizin çözülmesini sağlayamaz.
(11) Krizin sebebi siyasî ve iktisadî değildir. Bunlar neticedir. Sebepler başkadır.
(12) Birtakım önemli adamlar hakkındaki dosyalar sümen altı edilmiş, buzdolabına veya derin dondurucuya konulmuştu. Şimdi bunların bazısı ortaya çıkartılacaktır.
(13) Bazılarına “Bak seni mahvedecek dosyalar elimizdedir. Aklın varsa kendini toparla, aksi takdirde yakarız” denilecektir. Adam aklını başına toplarsa dosya yine rafa kaldırılacak, aksi takdirde bomba gibi patlatılacaktır.
(14) Bilderberg stratejisi gereğince siyasal İslâm’ın bünyesinde üç ayrı parti çıkartılmıştır.
(15) İslâmî kesimdeki bazı adamlar ve zümreler kendi şahsî ikbal, nüfuz ve menfaatleri için İslâm dâvâsını ve Müslümanları satmışlardır.
(16) Türkiye’deki siyasî fırtınada ABD’nin, Almanya’nın İsrail’in, Ermenilerin büyük tuzu-biberi bulunmaktadır.
(17) Medyadaki tekelleşme, mafyalaşma, kartelleşme ortadan kaldırılmadıkça Türkiye selamete çıkamaz. Devletin, ülkenin, halkın hayrı için medya birinci güç olmaktan çıkartılıp, dördüncü güç haline getirilmelidir.
(18) Sabataycılık sadece Türkiye Yahudilerine mahsus bir hadise değildir. Polonya’da, İtalya’da, Hollanda’da, başka ülkelerde de Sabataycılar vardır. Bir kısım Yahudiler Sabatay Sevi’nin tesir ve telkini ile yalancıktan Hıristiyan olmuştur.
(19) Bizdeki Sabataycılık konusunda şu anda bildiklerimiz, bilmemiz gerekenlerin yanında binde bir bile değildir. Alfabenin henüz A’sındayız. Birtakım önemli kişilerin “Ben Yahudi değilim” demeleri, onların Yahudi olmadıklarını göstermez.
(20) İyiye, doğruya, güzele, hayra, bilgeliğe yönelik radikal bir değişim olmadıkça Türkiye, içinde bulunduğu buhrandan çıkamaz. Seçim olsun herşey düzelir… Bu kabine gitsin, memlekete selamet bulur… gibi ucuz ümitlere bel bağlayanlara acımak gerekir.
(21) İki büyük güç, yâni siyaset ve medya sahasında büyük, çok büyük paralarla faaliyette bulunulabilir. Parası olmayanların ne siyasette, ne de medyada ağırlığı yoktur.
(22) Uzun bir film oynatılıyor. Bir kareye, yahut filmin bir iki dakikasına bakarak hüküm vermek çok yanlış olur. Gelecek, büyük hadiselere gebedir.
(23) Ankara’daki yaşlı ve hırslı bayan öyle kolay kolay pes etmez. Almış olduğu bütün tedbirlere rağmen, Pearl Harbor baskını gibi bir baskına uğradı, kayıp verdi. Kısa zamanda toparlanması ve karşı hücuma geçmesi beklenmelidir.
(24) Dünyanın süper gücü ABD, Ortadoğu’da savaş çıkartmaya hazırlandığı şu haftalarda, Türkiye’nin olgun bir meyve gibi AB’nin ve Almanya’nın kucağına düşmesine izin vermez.
(25) Şu anda Türkiye’yi seven bütün aklı başında aydınların ve vatanseverlerin iyice bilmeleri gereken bir gerçek vardır: Devleti, Cumhuriyet’i, vatanı, halkı, ülkenin bütünlüğünü korumak için yönetim sistemini, resmî ideolojiyi, sistemi, düzeni feda etmeye hazır olmalıyız. Devlet ile yönetim şeklini ve sistemini özdeşleştirmek bizi bu kötü günlere getirmiştir. Devlet cevherdir, sistem veya düzen ise arazdır.
(26) Türkiye felâketten kurtulmak istiyorsa tarihî ârızalar ve kazalar çizgisini bırakıp tarihî devamlılık çizgisine geçmelidir.
(27) Birtakım radikaller, militanlar, fanatikler statükoyu korumak hususunda inatçı ve kararlıdır. Onların bu inat ve kararları ülkeye, millete ve devlete büyük zararlar vermiştir, daha da verecektir.
(28) Her kesime mensup namuslu ve akıllı aydınlar (her aydın akıllı ve namuslu değil maalesef) mutlaka korunması gereken müşterek değerler ve ilkeler hususunda bir mutabakata varmalıdır.
(29) Her hâl ü kârda “DİN, İNANÇ, İNANDIĞI GİBİ YAŞAMAK” hürriyetini kısıtlayan ve ihlâl eden zorlamalar, zulümler, zorbalıklar kesinlikle son bulmalıdır.
(30) İslâmî hareketin içine ajan provokatörler sokmak, islâmî hareketi manipüle etmek, islâmî hizmet ve faaliyetleri dejenere etmek, Müslümanların enerjilerini, imkânlarını, potansiyellerini boşa harcatmak gibi menfi stratejilere artık kesinlikle son verilmelidir.
(31) Türkiye’nin içinde bulunduğu vahim buhrandan çıkabilmek için ilk yapılacak iş din ile yönetim (sistem, düzen) arasındaki zıtlık, çekişme, karşıtlık ortadan kaldırılması, din ile devletin barışık hale getirilmesi olmalıdır.
(32) Türkiye yetmiş-seksen yıllık yeni bir devlet değildir. Biz bu Anadolu topraklarında bin yıldan beri varız. Devlet geleneğimizin mazisi bu coğrafyada en az bin yıldır. Kopukluklar tâmir edilmelidir. Aksi takdirde düşmanlarımız bizi bu topraklarda yaşatmaz.
(33) Siyaset son derece kirlenmiştir. Siyaset hayatının temizlenmesi için ne gerekiyorsa âcilen yapılmalı, köklü değişimler gerçekleştirilmelidir.
(34) Çareler ve çözümler bulunur ve en radikal şekilde hayata geçirilirse Türkiye on yıl içinde, dünyanın en güçlü on ülkesi listesine girebilir. Aksi takdirde tufanı bekleyelim. 16 Temmuz 2002