Neler Oluyor?
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 26 Şubat 2019
Salı
gazetesinde
garip bir cenaze ilânı okudum. Özetle şöyle deniliyordu: “Tatiana Solonitzi’nin
cenaze töreninde bir Ortodoks papazı, bir Katolik rahibi, bir imam ve müteveffanın torunu olup bu tören için Kudüs’ten gelmiş genç bir haham hazır bulunmuşlar ve kendi dinlerine ait dualar okumuşlardır. Dört dinin rahîm Tanrısı, müteveffa madamı cennetine koyacaktır.”
Fransız gazetesinde bu haberi okuduktan sonra İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve İstanbul Vakfı’nın tertiplemiş olduğu iftara gittim. Lütfi Kırdar sergi sarayında verilen iftar ziyafetinden sonra çeşitli müzik ve dans gösterileri yapıldı. Kendisine söz verilen, Papa’nın İstanbul temsilcisi konuşmasının son kısmında cebinden kırmızı kapaklı bir Cevşen kitabı çıkartarak, oradan bir dua okudu. Bu kitabı ona eski İstanbul Müftüsü
hediye etmiş.
Katolik kilisesi mensubu bir zatın cebinden İslâm dinine ve Müslümanlara ait bir dua kitabı çıkartıp, besmele çekerek oradan bir duâ okuması pek görülen şey değildir.
Müslümanlarla Hıristiyanlar arasındaki en büyük ihtilaf, anlaşmazlık teslis
Hazret-i İsa’nın onlar tarafından inanılan tanrılığı, Tanrı’nın oğlu oluşu akidesidir. Kur’ân’ın ve Peygamberimizin kesin beyanlarına dayanarak biz böyle bir şeyi kabul etmeyiz. Allah birdir, eşi, ortağı, oğlu, kızı yoktur. O’nu (c.c) bu gibi ortaklardan tenzih ederiz.
Hıristiyanlarla ikinci büyük ihtilafımız Hazret-i Muhammed’in
Allah’ın kulu ve Peygamberi olması hususundadır. Onlar, Hazret-i Muhammed’i peygamber olarak kabul etmezler. Biz ise, ondan önce gelmiş olan bütün peygamberlere, bu arada Hazret-i İsa’ya iman ederiz.
Yahudiler ise ne Hazret-i İsa’ya, ne de Hazret-i Muhammed’e iman ederler.
Vefat etmiş, Fransalı bir Yahudi hanımın mezarı başındaki bir nevi tevhid-i edyan toplantısına gelince: Bir Ortodoks papazı ile bir Katolik rahibinin bir araya gelmesi düşünülebilir de; bunlara bir imam ile bir hahamın katılması pek mantıklı değildir. Çünkü Yahudilik dini İslâm’ı hak olarak kabul etmez; İslâm da Yahudiliği kabul etmez.
Son zamanlarda ülkemizde birtakım esrarlı
faaliyetleri görülmektedir. Bir müddet önce Diyarbakır’da böyle bir toplantı yapıldı, dünyanın her yerinden papazlar geldi,
Bu cemaatin başındaki zat
Bu görüşmenin zabıtları, hiçbir kısmı gizlenmeden yayınlanıp açıklansa ne iyi olur.
Hıristiyanlıktan İslâm’a geçen hayli batılı var. Sayıları pek fazla olmasa da Musevilikten dönüp Müslüman olanlar da mevcuttur. Bu gibi zevat, İslâm dinini seçtiklerini sarahaten ve açıkça beyan ediyorlar.
Müslümanlıktan Yahudiliğe geçen var mıdır? Olacağını pek sanmıyorum. Zaten Yahudiler öyle sellemehüsselam herkesi dinlerine, içlerine almazlar. Müslüman iken Hıristiyan olanlar var mıdır? Böyle kimselerin var olduğuna inanıyorum. Lakin tanassur ettiklerini
açıklamazlar, nüfus kartlarının din hanesinde yine İslâm yazar ama irtidat etmişlerdir (yâni dinden çıkmışlardır). Türkiye’de böyle bir kaç yüz kişi bulunduğu tahmin edilebilir. Sayıları azdır ama yüksek tabakaya mensupturlar. Büyük ve ünlü bir iş adamımızın da bundan yıllarca önce İsviçre’de bir kilisede vaftiz olduğuna dair riyavetler dolaşmaktadır. Bu zat özel uçağı ile sık sık bir komşu ülkeye gitmekte ve oradaki kilise mensupları ile görüşmekteymiş. Buradaki adamına da, tarihî bir kiliseyi taş taş taşıyarak yeniden inşa ettirmiş, Avrupa’dan antika, otantik kilise eşyası getirterek haçlar, ikonalar ile süslemiş. Türkiye madem ki, laik bir ülkedir, bu zat din değiştirdiğini niçin topluma açıklamıyor?
Peki bir iftar ziyafeti sonrasında Papa’nın İstanbul temsilcisinin cebinden Cevşen çıkartıp okumasına ne demeli? Hem Katolik olacak, hem de İslâm duası okuyacak; bu bir çelişki değil midir? Bir jest yapmış olabilir.
Son yıllarda üzerinde durmamız gereken birtakım önemli gelişmeler oluyor. Hükümetimiz
andlaşmasını imzalamıştır. Buna göre ülkemizdeki bütün eski, metruk
harap olmuş kilise binaları tâmir edilecektir. Şu anda birçok kilise tâmir edilmektedir, bazıları törenlerle açılmıştır.
İslâmî kesimden bazıları Hıristiyan dünyası ile sıkı temaslar içindedir. Ermeniler ve Rumlar Anadolu’daki eski yerlerine dönmek üzere sabırla, azimle, bıkıp usanmadan çalışıp çabalamaktadır.
Türkiye’nin doğudaki ve güneydeki bazı bölgeleri planlı, kasıtlı olarak boşaltılmakta, nüfus İstanbul ve civarına toplanmaktadır. Bu boşaltılan yerlere ileride, şartlar müsait olunca dışarıdan nüfus mu getirilecektir?
Köy, gecekondu, varoş kültürü alacakaranlığında ne yapacaklarını şaşırmış Müslümanların bu konuda sağlam ve yeterli bilgileri yoktur. Nasıl bir siyaset takip edeceklerini de bilmiyorlar.
Bir Müslüman, Hazret-i İsa’nın tanrılığını ve teslis inancını kabul etmez ama onu peygamber olarak kabul eder. Hazret-i İsa’nın Peygamberliğini, validesi Hazret-i Meryem’in yüceliğini kabul etmeyen bir kimse Müslüman olamaz. Lakin hiçbir Hıristiyan Hazret-i Muhammed’i bir peygamber olarak, Kur’ân’ı Allah’ın kelamı olarak kabul etmez. O halde bugünkü “Dinleri birleştirme, yakınlaştırma kongrelerinin, faaliyetlerinin, propagandalarının içyüzü nedir?
Biz Türkiye Müslümanları birkaç ateş arasında kalmış vaziyetteyiz. Bir yandan militan, yobaz, fanatik, zorba din düşmanlığı. Öte yandan Müslüman kesimi sömüren, dindarları istihdam ve istismar eden, din bezirgânlığı yoluyla milyarlarca dolar devşiren sömürücüler güruhu. Bunlar yetmiyormuş gibi daha bir sürü entrika.
Hıristiyan ve Yahudilik âleminde Arapça, Türkçe, Farsça bilen, dinimizi teorik bilgi olarak incelemiş bulunan binlerce oryantalist ve türkolog bulunmaktadır. Bizde ise eski Yunanca, İbranice, Latince, Aramice, Süryanice bilen; Hıristiyanlık tedkikleri konusunda ihtisas yapmış olan bir tek âlim ve akademisyen yoktur. Bu durumda onlarla nasıl diyalog kurabiliriz?
1985’te Hakkari’de iki bin yıllık bir Aziz Barnaba İncili bulunmuştu. Papirüs üzerine bizzat Barnaba tarafından yazılmış olan bu İncil’in bir sayfası Müslüman bir üniversite mensubunun eline geçmiş, yapılan karbon testinde iki bin yıl eski olduğu anlaşılmıştı. Bu incil, kaçakçılar tarafından Hakkâri’den Van’a getirildi, oradan batıya götürülürken Mersin’de yakalandı ve el konuldu. Bu son derece kıymetli otantik İncil nüshası şimdi nerededir? Ne olmuştur?
Barnaba İncil’i teslisi kabul etmez, tevhid inancını söyler. Hazret-i İsa’dan sonra bizim Peygamberimizin geleceğini müjdeler.
Ben bu İncil konusunda defalarca yazdım, kaybolan nüshanın bulunması için çalışılmasını teklif ettim. Ne Diyanet’ten, ne de milyarlarca dolarla oynayan din baronluklarından bir ses çıktı.
Barnaba İncili’nin iki bin yıllık otantik bir nüshası bulunacak ve Müslümanların ilgisizliği yüzünden tekrar kaybolacak… Zavallı Müslümanlar, size ne oldu? 27 Aralık 2000