Nerdesiniz?
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 11 Aralık 2018
Geniş ufuklu Müslüman… Ufuksuz Müslüman… Bu sözlerin mânası nedir?.. Bizde yeterli sayıda geniş ufuklu Müslüman var mıdır?.. Olsaydı Müslümanların durumu bugünkü gibi mi olurdu?..
Ufuklar, ufuklular nerdesiniz? Ey ehl-i zeka nerdesiniz? Zuhur edin artık… Ey ‘âqiller nerdesiniz, ortaya çıkın görünün bize artık!..
Ey hikmet!.. Ey ahlak!.. Ey fazilet!.. Ey kültür, ilim, irfan!… Ey edebiyat şaheserleri!… Ey mimarlık şaheserleri!.. Ey ulema, ey fudala, ey fukaha, ey meşayih-i kiram, ey kâmil ve mükemmil mürşidler!.. Ey İstanbul efendileri, ey çelebiler, ey beyefendiler, ey rical, ey hanımefendiler!.. Ey ârif ve zarif kimseler!.. Ey ziyalılar!.. Ey ehl-i sohbet!.. Ey boğazından haram lokma geçmeyen temizler!..
Ey duaları müstecab olanlar!.. Ey tek başına bir ümmet olan o birkaç kişi!… Ey âşikan, ey hâmuşan!.. Ey, konuşurken arada bir Fuzulî’den, Baki’den, Şeyh Galib’ten, Ziya Paşa’dan mısra ve beyit okuyanlar?..
Ey ben yerine bendeniz veya bu fakir diyen ehl-i tevazu ve mahviyet!.. Ey dervişan, ey muhibban!… Ey sekt-i melih nedir bilenler! Ey talik ile nestalik arasındaki farkı tefrik ve temyiz edenler!.. Ey sedirlere oturanlar?.. Ey yer sofrasında yiyenler!..
Ey az yiyenler, az uyuyanlar, az konuşanlar!.. Ey nazar sahipleri!.. Ey aşk u şevk ile ney ve bendir çalanlar!.. Ey takkeliler, arakiyeliler, taçlılar!.. Ey tebessüm edenler!.. Ey seher vakitlerinde camilere gelenler!.. Ey ekmeğe nan-ı aziz diyenler!…
Ey hoparlörsüz ezan-ı Muhammedî okuyanlar!.. Ey hicab, iffet, istikamet sahipleri!.. Ey hiçler!.. Ey duvar diplerinden gölge gibi süzülenler!.. Ey ölmeden önce ölmüş olanlar!.. Ey sadaka taşlarına para atanlar!.. Ey şu âhir zamanda avuçlarında kor tutanlar!..
Ey Rableri Allahü Teala, nebileri Mustafa, kitabları Furkan, dinleri İslam, kanunları Şeriat olanlar!.. Ey hafifü’l-haz olanlar!.. Ey sade tarhana sofrasını büyük ziyafet bilip şükr edenler!.. Ey bulunca dağıtanlar, bulmayınca şükr edenler!.. Ey mütevekkilan!..
Ah nerdesiniz nerdesiniz nerdesiniz…
Değerli okuyucularımdan ve dostlarımdan Muzaffer beyin Danimarka’dan gönderdiği mesajı birlikte okuyalım:
“Muzaffer Alev, Kopenhag – Ekmeğin içindeki bütün maddeler yazılmalıdır!
Muhterem Ağabey, yazılarınız çok faydalı dikkatle okuyanlar için. Danimarka’da kaliteli buğday ununa
ve saire katılıyor. Ekmeğin dıştan görünümü tuğlaya benziyor. Bir hafta hattâ daha fazla buzdolabında bayatlamadan duruyor.
Türkiye’de böyle bir ekmek yok. Danimarkaca
yani çavdar ekmeği deniyor. Sindirimi düzenleyen bir ekmek…”
Muzaffer beyin bu kısa mesajının konusu çok ama çok önemlidir.
Ekmek sağlıklı ve faydalı ise halk da sağlıklı olur.
Bizdeki beyaz, en beyaz, bembeyaz ekmekleri devamlı tüketenler uzun vadeli intihar etmiş olur… Başta bozuk ekmekler olmak üzere
halkımızın yarısını hasta etmiştir. Şu anda İstanbulda en sağlıklı ve tabiî
ekmek
Bu ekmekten, 25 milyonluk İstanbul’da günde sadece
üretiliyormuş!
Çok yazık ki, beyinsizliklerimiz yüzünden ülkemizde sağlıklı ekmek üretecek buğday türleri etiştirilmemektedir. Sayın Başbakan
dedi ama bizde
yoktur.
Sağlıklı buğday ve sağlıklı ekmek konusunda aşağıda kaynağını vereceğim makaleyi herkesin okumasını önemle tavsiye ediyorum.
Başbakan Erdoğan’ın dile getirdiği, bazı fırın meslek kuruluşlarının da
dedikleri esmer ekmek
Yoksa esmer ekmek yiyeceğiz diye
Bu yazı çok önemlidir. Mutlaka okunmalıdır. İhmal etmeyelim, her gün zehir yiyoruz.”
Sıvı yağlar dizel mazotu gibi motorda yanıyor… Korkunç bir kimyevî maddeler, aromalar, boyalar bataklığına batmışız. Ballar bile bozuk… Halkın rengi soluk. Hastahaneler ana baba günü.
Devlet bütçesinin büyük kısmı sağlığa harcanıyor.
Halk, tavukların yerden tane toplaması gibi hap yutuyor. Beslenme ve sağlık konusunda cehennemî bir kısır döngü
içindeyiz.
Devlet ve belediyeler halkı korumuyor, uyandırmıyor, bilgilendirmiyor, aydınlatmıyor.
Yapılan tahliller ve teşhirler devede kulak, hamamın namusunu korumak mesabesindedir.
Boyalı, aromalı, koruma maddeli zehirli gıdalar ve meşrubat… Zehirlenen bir halk… İmdat imdat imdat!… 27 Şubat 2013