Pazartesi

 

Bizdeki en saçma, en mantıksız “derin” siyaset ilkesi şudur: “Aman Müslümanlar devleti ele geçirmesinler…” Bu ülkenin ezici çoğunluğunu Müslümanlar meydana getiriyor; millî kimliğimizin birinci unsuru Müslümanlıktır ve sonra Müslümanların devleti ele geçirmelerinden korkuluyor. Türkiye’nin en büyük çelişkisi ve çıkmazı buradadır.

Kimdir kimlerdir bu korkanlar? Din bakımından tek kimlikleri İslâm olanlar mı? Bir Müslüman, Müslümanların devleti ele geçirmelerinden niçin korksun? Akıl, mantık, fikir böyle bir korkuyu, bu konuda alınan tedbirleri doğru olarak kabul etmez. Korkanlar başkalarıdır.

Müslümanların devleti ele geçirmelerinden korkanların başında Pembeler gelir. Onlar Müslüman gibi görünürler ama değildirler. İki kimliklidirler.

Dışları yeşildir, içleri kızıl. Karpuz gibi… Öldüklerinde cenazeleri camiye getirilir, namazları kılınır ama onlar Müslüman değildir. İslâm’ı sevmezler, Müslümanları sevmezler.

Onlar Müslümanlara ve Türklere “Acı soğan” derler kendi aralarında. Onların en büyük korkusu Müslümanların devleti ele geçirmesidir.

Devleti ele geçirmek ne demektir? Bunun ne olduğu iyi bilinmez, târifi falan yapılmamıştır. Devleti kontrol etmek mânasına gelebilir. Bu memlekette Sabataycılar devleti ele geçirebilirler. Bunun sakıncası yoktur. Hattâ -onlara göre- devlet için çok iyidir. Masonlar devleti ele geçirebilirler. Bunun da sakıncası yoktur. Atatürk 1935’te Mason localarını kapattırmış… Bu hususu pek gündeme getirmek istemezler. Ateistler, pozitivistler, rasyonalistler de devleti ele geçirmek için çalışabilirler. Bu da sakıncalı değildir. Ama Müslümanlar devleti ele geçirmek için çalışırlarsa kıyamet kopar.

Ne saçma şey!.. Bir ülke düşünün ki, halkının yüzde doksan küsuru İslâm dinine mensuptur. Bu halkın, bu ülkenin sebeb-i vücudu (var olmasının sebebi) İslâm’dır. Buradaki millî kimliğin, millî kültürün, millî kişiliğin, millî sanatın, millî mimarînin temeli ve varlığı İslâm’a dayanmaktadır ve orada Müslümanların devlet üzerinde ağırlıkları ve tesirleri olması son derece sakıncalıdır.

Niçin, niçin, niçin?.. Cumhuriyetmiş, laiklikmiş, demokrasiymiş… Bunlar korkunun, sakıncanın gerçek gerekçeleri değildir. Türkiye düşünenlerinin, Türkiye okur-yazarlarının, Türkiye seçkinlerinin bu konunun gerçek sebeplerini ve gerekçelerini araştırması, müzakere etmesi, tartışması gerekir artık.

İngiltere’de din demokrasiye, hukuka, insan haklarına bir sed ve engel teşkil etmiyor da bizde niçin etsin?. İngiltere’de resmî ve millî Anglikan kilisesi medeniliğe, ilerlemeye mâni olmuyor da, bizde niçin İslâm mâni oluyor bazı kafalara göre? İngiltere’de, ailesi öyle istediği taktirde yedi yaşındaki küçük bir kız çocuğu başını eşarpla örterek okula gidebiliyor da bizde niçin gidemiyor?

Fransa dahil bütün Avrupa ülkelerinde Müslüman kız öğrenciler, şayet arzu ederlerse başları kapalı olarak üniversitelere gidebiliyorlar da bizde niçin gidemiyorlar? Aman Müslümanlar okumasın, aman Müslümanlar uzman olmasın, aman Müslümanlar siyasallı, iletişimci, hukukçu, olmasınlar.

Niçin? Çünkü sonra devleti ele geçirebilirler. Farmasonun, Bahaînin, ateistin, materyalistin, siyonistin, iki kimlikli Pembe’nin, pozitivistin, Darvinistin, dinsizin devlet üzerinde tesiri olması sakıncalı değildir. Lakin ah o Müslümanlar, ah o Müslümanlar, onlar sakın devleti ele geçirmesinler.

Her felsefenin, her ideolojinin, her doktrinin devlete tesir etme hakkı vardır ama İslâm’ın yoktur. Çok sakıncalıdır, çok sakıncalıdır, çok…

Müslüman bir ülkede İslâm bir tabudur. Bundan birkaç sene önce Müslümanlar Taksim meydanında bir cami yapılmasını istemişlerdi. Bunun parasını devlet değil, halk verecekti. Kanunlar müsaitti. Taksim meydanının kenarında büyük bir Rum Ortodoks kilisesi vardır. Bir köşesinde de bir cami ve İslâm kültür merkezi yapılsa ne olurdu?

Derinler, Pembeler, Masonlar, Ateistler, Laikçiler (Laik demedim) bunu istemediler, şiddetle ve hiddetle karşı çıktılar. “Olamaz, olamaz, olamaz!..” diye bağırdılar, feryatlar figanlar koparttılar. “Bu meydan laik bir meydandır… Bu meydan Atatürkçü bir meydandır… Bu meydan uygar bir meydandır… Bu meydan çağdaştır…” diye yırtındılar.

Allah Allah!… Meydanın laiği, Atatürkçüsü, uygarı olur mu? İslâm’ı sevmiyorlar, İslâm’dan korkuyorlar, İslâm’ı istemiyorlar. Sistem mi, düzen mi, neyse o, kendini koruyor İslâm’dan, Müslümanlardan. Fakir bir halk kadınının, bir köylünün, bir taşralının dindar olmasından, başını örtmesinden fazla rahatsız olmuyorlar ama okumuş, tesirli, nüfuzlu, güçlü, vasıflı bir kadının başını örtmesi onları son derece rahatsız ediyor, tedirgin ediyor, çileden çıkartıyor.

İslâm’ı istemeyenlerin, Müslümanların devleti ellerine geçirmesinden korkanların bir kısmı da Müslüman. Müslüman ama nasıl Müslüman?

Resmî felsefe şöyle diyor: İslâm yasak değildir. Müslüman olmak da yasak veya ayıp değildir. Lakin benim izin verdiğim kadar Müslüman olabilirsin. Müslüman olabilirsin ama Şeriat taraftarı olamazsın. Müslüman olabilirsin ama üniversiteye, okula giderken başını örtemezsin. Başını örtersen milletvekili olamazsın, devlet memuru olamazsın, avukatlık yapamazsın.

Müslüman olabilirsin ama bazı resmî mesleklerde beş vakit namaz kılamazsın. Bir takım devlet memurlarının, üniversite mensuplarının eşlerinin başlarını örtmesi resmî felsefeye göre suçtur, büyük bir sakıncadır, devlet için tehlike ve tehdittir. Evet, birtakım kimseler ve zümreler dindar Müslümanları devlet için bir “iç-tehlike” olarak görmektedir, bir tehdit olarak görmektedir.

Olur şey değil!.. Müslümanlar çoğunlukta ve devlet için tehdit, tehlike teşkil ediyorlar, devletin düşmanı olarak görülüyorlar. Hayret doğrusu!..

Peki bu dindar Müslümanların bu ülkeye, bu devlete, bu halka ne gibi zararları olmuş?

– Devleti, ülkeyi, halkı üç yüz küsur milyar dolar iç ve dış borca batırıp iflâs mı ettirmişler?

– Türk parasını, kasıtlı ve hâin bir enflasyonla paçavraya çevirip, altı sıfır atılmasını gerektiren bir hale mi getirmişler.

– Türkiye, Müslümanlar yüzünden mi, şu ana kadar bir tek Nobel ödülü bile kazanamadı?

– Eğitimi, üniversiteleri Müslümanlar mı bitirdi?

– Ahlak bozukluğu Müslümanlar yüzünden mi?

Ne gibi kötülükler yaptı bu dindar Müslümanlar ki, onlardan bu kadar korkuluyor, devlet onlara karşı korunuyor? Evet, bir takım din sömürücüsü alçaklar var ama onlar ne İslâm’ı temsil ederler, ne de Müslümanları. Onlar bir yanda, İslâm başka yandadır. Gerçek, vasıflı, olgun Müslüman; ülkeyi, devleti, halkı korur.

– İslâm adalet, insaf, merhamet, barış dinidir.

– İslâm suçlara, günahlara, insanın insanı sömürmesine karşıdır.

– İslâm, halkın bir kısmı aç ve sefil iken diğer bir kısmının Nemrudlar, Firavunlar, çılgınlar gibi İsraf ve savurganlık içinde yaşamasını hoş görmez.

– İslâm ahlak ve fazilet dinidir.

O halde bu adamlar niçin İslâm’dan bu kadar korkuyorlar? Müslümanların devleti ele geçirmesinden niçin korkuyorlar? Bu korkunun sırrı nedir? Ah Sabatay Sevi ah!.. 04 Ocak 2005