Salı

İşin ucu Kur’ân’a kadar dayandı. 230 âyet pozitif kanunlara ters düşüyormuş… Peki Müslümanlar, dengesi bozuk bir kişinin büyük bir devlet adamına sunduğu rapordaki bu hezeyanı gereği gibi protesto ediyorlar mı? Cılız birkaç inilti, birkaç dindar köşe yazarının tenkitleri, pes perdeden birkaç “Bu kadarı da olmaz ki…” mırıltılarını siz protesto mu sanıyorsunuz?

Yasa dışı protestoları kasdetmiyorum. Ben İslâm adına yapılan teröre de şiddetle karşıyım. Lakin meşru sınırlar içinde pekâlâ büyük tepkiler gösterilebilir. Meselâ milyonlarca Müslüman vatandaş ellerine kalemlerini alır, yahut daktilolarının veya bilgisayarlarının başına geçer ve dilekçeler, mektuplar, protestonâmeler yazıp gönderebilir. İsimli, adresli, imzalı, terbiyeli, medenî, cesur yazılar… Müslümanlar niçin böyle yapmıyor? Müslümanları bu hale nasıl getirdiler? Müslümanları hangi alçaklar bu kadar pasif, bu kadar korkak, bu kadar cesaretsiz, bu kadar tepkisiz duruma düşürdü?

“Aman ses çıkartmayalım… Aman sabırla bekleyelim… Aman fitne ve fesat çıkartmayalım…” Yahu Kur’ân’ın 230 âyetinin hükmü yoktur deniliyor ve bizim içimizdeki ve başımızdaki bazı beyinler veya beyinsizler hâlâ tepkisiz. Peki İslâm’ın emr-i mâruf ve nehy-i münker emri ne olacak?

Ben Allah’tan ümit kesmem ama Müslümanlardan ümit kesmiş vaziyetteyim. Müslüman bir ülkede Kur’ân’a saldırılır, Kur’ân’ın bütünlüğü inkâr edilir ve orada yaşayan on milyonlarca Müslüman bu saldırı ve inkârları en güzel, en uygun, en hikmetli, yasal sınırlara dikkat ederek protesto etmezlerse o ülkenin, o milletin başına belâ inmesinden, azab-ı ilahî gelmesinden korkulur.

Hangi laik ülkede, hangi medenî ve ileri toplumda devlet adamları dine karışıyor, Kutsal kitaplardan bazı âyetleri ve hükümleri çıkartmak istiyor? Sayın Cumhurbaşkanı kendisini İngiltere kralı 8’inci Henry mi sanıyor nedir.

Sayın Diyanet İşleri Başkanı’na hitap ediyorum. Bıçak kemiğe dayandı. Yumuşak bir üslupla da olsa devlet başkanını ve danışmanlarını ikaz etmeniz gerekmez mi? Böyle bir durumda susmanız câiz midir? En fazla sizi makamınızdan alırlar. Böyle susmakta devam ederseniz yarın huzur-ı Hak’ta ne cevap vereceksiniz?

Sayın Fethullah Gülen Hocaefendi’ye de hitap etmek istiyorum. Şu anda ABD’de güvenlik içinde yaşıyorsunuz. Demirel ile merhabanız vardır, bir ara kendisine ödül de verdirtmiştiniz. Yumuşak ve kibarca da olsa, sayın Demirel’i uyarmanız gerekmez mi? Toleransın da bir hududu yok mudur?

Memlekette bunca hoca, şeyh, üstad, din bilgini var. Bu zevatın da, ayrı ayrı veya bir araya gelerek devlet başkanını ikaz etmeleri, yanlışlarını düzeltmeleri gerekmez mi?

Sayın Demirel bundan on beş sene önce, din ve laiklik konusunda bugün dediklerinin tam zıddını söylüyordu. Dediklerinin hangisi doğrudur? Öncekiler mi, bugünküler mi? Bence sayın Demirel takıyye yapıyor, nabza göre şerbet veriyor. Lakin bilmelidir ki, takıyyenin de bir sınırı vardır.

Sayın Demirel Kur’ân hükümleriyle ilgili rapor istiyorsa, bunu icâzetli, takvalı, müteşerri, dindar din âlimlerine sormalıdır. Hiçbir İslâm âlimi “Kur’ân’daki 230 âyetin artık hükmü kalmamıştır” diye zındıkça hüküm veremez.

Müslümanlara sesleniyorum: Allah’tan af dileyiniz, tevbe ve istiğfar ediniz, hakikî fakirleri bulup sadaka veriniz, yasal sınırlar içinde ve hikmet dairesinde emr-i mâruf ve nehy-i münker yapınız (İyiliği destekleyiniz, kötülüğü köstekleyiniz). Aksi taktirde sadece kötülere ve suçlulara değil, insanların tamamına gelecek belâlara ve azablara hazır olunuz.

Cemaatle Dolu Camiler

Geçen hafta salı günü ikindi namazı vaktinde Kapalıçarşı’da Cevahir Bedesteninde idim. Ezan okununca namazı oranın camiinde kılmak istedim, fakat kılamadım. Çünkü cami dolmuştu, içeriye girmek mümkün olmadı. Yakındaki, merdivenle çıkılan Çakırağa camiine gittim, maşaallah orası da doluydu ama gerilerde yer bulabildim. O iki camiin cemaatle dolu bulunmasına gerçekten sevindim. Müslüman halk, esnaf, gençler her yerde böyle yapmalı. Ezan-ı Muhammedî okununca camiye gidip cemaatle farzı eda etmelidir.

Aynı günün akşam namazını Lâleli camiinde kıldım. Bu güzel mâbedin kapılarını güzelce tâmir ettirmişler, mermere hâkkedilmiş hüsn-i hatları altın varakla yaldızlamışlardı. Bu sanat çalışmaları da beni mutlu kıldı. Böyle güzel hizmetler yapanları tebrik ediyoruz.

Sırası gelmişken bir hususta da ilgilileri uyarmak isterim. Bazı camilerin ana kapılarının önündeki son cemaat mahallerindeki mermerler eskimiş olduğu için yenilenmektedir. Tarihî binalara yepyeni mermerler koymak doğru olmaz. Eskitilmiş mermer hazırlayan atölyeler ve ustalar vardır. Onlarla anlaşmak, uzmanlara danışmak ve camilerin değiştirilecek, yenilenecek mermerlerini böyle eskitilmiş, güzelleştirilmiş taşlarla yenilemek gerekir.

Büyük camilerimizde son otuz yıl içinde büyük soygunlar oldu; hüsn-i hat levhaları, kıymetli halı ve kilimleri, tombak tarihî şamdanları, ağaç işlemeleri, yazma Kur’ân’lar çalındı. Bu vakıf eşyasını çalanları, yağmalayanları lânetliyorum. Müslümanlar akıllarını başlarına toplamalı, mâbetlerimizi yeniden orijinal hüsn-i hat levhaları ile süslemeli, gereken restorasyon işlerini erbabına danışarak, uzmanlarla işbirliği yaparak sanat kurallarına ve usûlüne uygun olarak yaptırtmalıdır. 17 Kasım 1999