Perşembe

 

Niçin Süleyman Bey?.. Niçin ondan başka güvendikleri kimse yok?.. Niçin ille de o?.. Bu sorulara cevap vermeden önce onun bazı özelliklerini sayalım:

Kırk yıla yakın bir zamandan beri, başbakan, ana muhalefet lideri, cumhurbaşkanı olarak sahnede boy göstermektedir.

Bu bir rekor mudur? Hem rekordur, hem değildir, Kanunî Sultan Süleyman kırk altı yıl saltanat sürmüştü; Çoban Sülü’nün saltanatı henüz bu kadar olmadı.

Türkiye’nin, bu zatın yerine koyacak başka adamı yok mudur? Yoksa bu bir felâkettir. Varsa, fakat istenmiyorsa bu da bir felâkettir. 28 Şubat buhranının bir darbe ile neticelenmemesinde Süleyman beyin rolü ve tesiri olmuş mudur. Bence olmuştur.

Süleyman bey şu anda

ülkemizdeki statükonun kilit taşı

durumundadır. Ona bir şey olursa, o siyaset sahnesinden çekilirse bütün yapı çökebilir. Onu sevseniz de sevmeseniz de bunu kabul etmek zorundasınız.

Süleyman bey üç yıldan beri çok tehlikeli bir uçurumun üzerine gerili bir telde oynayan mahir bir cambaz gibidir. Süleyman beyin Türkiye’nin başında bulunmasında bir anormallik var mıdır? Yoktur. Çünkü İslâm Peygamberi

(Salat ve selâm olsun O’na),

“Siz ne haldeyseniz öyle idare olunursunuz”

buyurmuşlardır.

Süleyman beyin yaşı kemale ermiştir, kendisi seksenine merdiven dayamıştır. Yarın emr-i Hak vâki olduğunda ne olacaktır.

Balıkçı, kayıkçı, işportacı, köfteci, seyyar satıcı, bakkal, işçi, çiftçi…

şimdi herkes kendisini siyaset pofesörü sanmakta, devlet idaresi hakkında uluorta konuşmaktadır.

“Bu millet daha iyi bir idareye, daha iyi idarecilere layıktır”

diyenler, farkında olmadan Resûlullah Efendimiz’in “

Siz ne haldeyseniz öyle idare olunursunuz”

hadisine karşı çıktıklarını bilmelidir. Daha iyi idareciler istiyorsak kendimizi islâh etmemiz gerekir. Sayın emekli general

Çevik Bir’in devlet başkanı olduğunu düşününüz

. O zaman Süleyman beyi aramayacak mısınız?

Bugün Türkiye’de statükocular ile değişim taraftarları arasında kıyasıya bir çekişme ve mücadele hüküm sürmektedir. Statükocular bu düzen, bu sistem, bu rejim hep böyle sürsün istiyor.

Statüko nedir? Statüko, şu koskoca ülkenin yağını, balını, kaymağını beş bin ailenin yemesi demektir.

Statüko, resmî ideoloji demektir.

Statüko

önemli mevkileri, köşebaşlarını, kilit noktalarını Yahudi kökenli Türkler’in

(Sabataycıların, Selanik Dönmeleri’nin),

Farmasonların, egemen azınlıkların, gizli ve esrarlı güçlerin tutması demektir.

Statüko, müzmin ve yüksek enflasyonun sürmesi demektir.

Statüko, Müslüman çoğunluğun sömürge yerlisi, ikinci sınıf vatandaş, zenci, parya muamelesi görmesi demektir.

Statüko, hukukun çiğnenmesi, temel ve evrensel insan haklarının ihlâl edilmesi, ancak kısıtlı bir demokrasi olması demektir. Statüko, ekmeklik buğdayımızın, etimizin, yiyecek maddelerinin dışarıdan gelmesi demektir. Statüko, Türkiye’nin kendi yüzde yüz millî-yerli mükemmel otomobillerini yapamaması; başkalarının çürük çarık, demode, fazla ihraç imkânı olmayan montaj arabalarının üretilmesi demektir. Statüko, üç tarafı denizlerle çevrili şu ülkede deniz taşımacılığının öldürülmesi demektir. Statüko, demiryollarının ihmal edilmesi, başka ülkelerde olduğu gibi saatte iki yüz kilometreden fazla hız yapan modern trenlerle şehirlerin birbirine bağlanmaması demektir.

Statüko, emeğin horlanması, buna mukabil faizin, avantanın, rantın, reponun baştacı edilmesi demektir.

Statüko, kokuşma, rüşvet, haramyiyicilik, bütçeyi hortumlama, talan, soygun, mafyacılık demektir.

Değişimciciler, ikinci Cumhuriyet isteyenler ise gerçek demokrasi, hukukun üstünlüğü sistemine dayalı bir devlet, insan hak ve hürriyetlerine saygı ve riayet istiyorlar.

Statükocular onları hıyanetle, Türkiye’yi yıkmak ve parçalamak istemekle suçluyor. Acaba hangi kesim Türkiye’yi çökertiyor?

Şu anda ülkemizdeki en büyük güç büyük medyadır. Büyük medya, bazı köşeyazarları istisna edilirse statükocudur. Çünkü büyük medya patronlarının imparatorluk gibi holdingleri, bankaları vardır. Statükonun rantını onlar yemektedir.

Ülkemizin ikinci büyük gücü, Yahudi kökenli Türkler, yanî Selânik Dönmeleri, Sabataycılar, Avdetîlerdir. O kadar güçlüdürler ki, cumhurbaşkanı adayları bile vardır. Her yere sızmışlar, bütün köprü başlarını ele geçirmişlerdir.

Türkiye’nin bugünkü düzeni ilânihâye sürebilir mi? Hiç sanmam. Ülkemizde bazı şeyler bitmiş, bazı temel müesseseler son derece yıpranmış ve kirlenmiştir. Ülkenin yüksek tabakası, idarecileri kendi iradeleri ve istekleri ile köklü bir değişime gitmedikleri takdirde, dikey bir irade devreye girecek, ip bir yerden kopacak ve istense de istenmese de değişim olacaktır. Tarih bunun örnekleriyle doludur.

Beklenen büyük İstanbul depremi bile (Allah korusun) sistemi yıkmaya yeterli olacaktır.

Dünyayı idare eden gizli ve esrarlı güçler Türkiye’yi bir savaşa sokabilirler. Bu da bir felâket olur.

Ülkemiz dört yıldan beri Pax Judaica havzası içine dahil edilmiştir. Devletimizin, milletimizin, memleketimizin menfaatleri aleyhine birtakım dolaplar çevrilmektedir. Bunun sonu da iyi olmayacaktır.

Japonya, Güney Kore, Taiwan, Singapur gibi Doğu ve Asya ülkeleri ilim, kültür, sanayi, ticaret, ihracat, sanat konusunda harikalar meydana getirirken, tarihin en büyük imparatorluğunu kurmuş olan Türkiyeliler nal toplamaktadır. Uğursuz bir felsefe her şeyi kurutmuş, körletmiş, berbat etmiştir. Ülkemiz kendi millî kimliğine ve çağdaş genel kültüre sahip aydın ve seçkin bir sınıf yetiştirememiştir.

Bütün bu hengâme içinde, çoğunluğu teşkil eden Müslüman kesim bir sürü hizbe, fırkaya, cemaate, tarikata ayrılmış vaziyette, birtakım din baronlarının, maceraperestlerin, arivistlerin, yetersiz kişilerin, zamane atabeklerinin peşinde koşmakta, verimsiz işlerle uğraşmaktadır. Kelle sayısı itibarıyla çoğunlukta olmalarına rağmen Müslümanlar bütün idarî, sosyal, kültürel hizmet ve faaliyetlerde ikinci lig takımı durumuna düşmüşlerdir.

Üç dört küçük devlet dışında hiçbir medenî, zengin, ileri, güçlü devlet Türk vatandaşlarını vizesiz kabul etmemektedir. İsteyenlere de kolay kolay vize verilmemekte, banka hesabı bile sorulmakta, mülklerinin tapu suretleri bile istenmektedir. Türkiye’yi bu hale kimler getirmiştir?

Süleyman bey işte böyle bir Türkiye’de yeniden başkan yapılmak isteniyor. Hayırlı, uğurlu, kutlu ve mutlu olsun! 03 Mart 2000