Niçin Yapılmıyor?
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 05 Mart 2019
Cumartesi
Sadece müdafaa ile, sızıldanmakla, şikayet etmekle, tazallüm (zulme uğramışlık) edebiyatı yapmakla bir şey kazanamayız. Mutlaka bizim de hücuma geçmemiz gerekir. Meselâ, ülkemizde yıllardan beri sürüp duran ve her geçen gün şiddetini artıran başörtüsü zulmüne karşı şöyle bir yayın yapmamız gerekir:
İngilizce, Fransızca, Almanca ve diğer büyük dünya dillerinde, Türkiye’deki resmî izinli, üzerinde TC antetli resmî vesikalarla, devletin kontrolunda, KDV ve gelir vergisi alınarak yapılan, yaptırılan kadın ticaretine, fuhuş ticaretine dair broşürler, kitapçıklar yayınlayarak bunları dünyanın önemli şahsiyetlerine ulaştırmak.
Bu broşürlerin muhtevaları (içerikleri) son derece ciddî, yüksek üslûplu olacaktır. Büyük düşünürler, büyük hukukçular, büyük siyasetçiler tarafından kaleme alınacaktır. Öyle ki, İngilizcesini okuyan bir İngiliz aydını, İstanbul’da böyle mükemmel ve üstün bir İngilizce ile böylesine kaliteli yayın yapılabilmesini takdir edecektir.
Bu broşürlerde derme çatma, ucuz, işportalık, gülünç, kalitesiz bir edebiyat yapılmayacaktır. Broşürler köylülük ve gecekonduluk değil buram buram şehir, medeniyet, yüksek kültür, feraset kokacaktır.
Broşürlere, bizdeki umumhaneler imparatoriçesi Madam’ın, devlet büyükleri elinden şeref ödülü alırken fotoğrafı basılacaktır.
Kadın hakları ve hürriyetleri diye diye dindar Müslüman kız öğrencilere kan kusturan zalimler böyle broşürlerle rezil ve rüsyav edilecektir.
Dindar halktan her yıl milyarlarca dolar yardım vergisi toplayan birtakım kodaman Müslüman baronlar ve onların cemaatleri niçin böyle hizmet ve faaliyetler yapamıyor? Akılları mı, vicdanları mı, kültürleri mi yetmiyor?
Devleti, ülkeyi, milleti ne hallere düşürdüler. Şimdi bütün ümitler dış yardımlarda, kredilerde. ABD şu kadar verecekmiş, AB bu kadar verecekmiş, uzun vadeli ve düşük faizli yeni krediler alınacakmış… Yahu bunlarla bir memleket kalkınır mı? Biz bu kafada gidersek, ABD bütçesini hibe etseler yine yer bitirir ve sonra tekrar feryada başlarız, “Aman yardım edin!” diye.
Çalışmak, üretmek, satmak, ihraç etmek gerek belimizi doğrultmak için. Bizde iktisadî hayat faiz, rant, repo, soygun, talan, kokuşma, hortumlama, spekülasyon üzerine kurulmuştur. Bunun sonu iflastır, rezalettir, rüsvaylıktır.
Devlet üretim artsın, faydalı şeyler yapılsın diye bir sürü teşvik kredisi veriyor, bunlar da faydalı olmuyor. Çünkü teşvik kredisi mafyası var. Namussuzun biri inekçilik yapacağım diye müracaat ediyor. Derme çatma barakalar yaptırıyor, gereken raporları ve izni alıyor. Krediyi aldıktan sonra inekçilik, sütçülük falan yapmıyor. Bunu yapanlar, bunlara göz yumanlar, bu işin gayr-i meşru ticaretini yapanların hepsi fâhişedir.
İsveç’te, Norveç’te, Finlandiya’da bizdeki gibi kokuşma, rüşvet, soygun, talan, devlet ve belediye bütçelerini hortumlama var mı? Kesinlikle yok. Orada işler tıkır tıkır işliyor, herkes zengin, herkes müreffeh, herkes çalışkan. Ülke mâmur, devlet sağlam.
Şimdi birtakım namussuz ve şerefsiz herifler zelzele felaketine uğrayanlar için toplanan paralara, yardımlara göz diktiler. Kahrolasıca domuzlar!
Yurt sathında yüzbinlerce kahvehane var. İçleri dolu, kimisinde oyun oynanıyor, içeridekiler çay içip tembellik yapıyor.
Dışarıdan domuz geliyor gemilerle. Muazzam miktarda domuz eti ve yağı ithal edilip halka yediriliyor. Yabancı içkiler getirtilip içiliyor. Yabancı sigaralar yerlilerden daha fazla rağbet görüyor, satılıyor. Dışarıdan kedi ve köpek mamaları getiriliyor, seks malzemesi getiriliyor. Ülkenin en iyi işleyen ticareti uyuşturucu ticareti. Bir de, resmî TC antetli resmî vesikalarla yapılan kadın ticareti.
Bir yanda Atatürk sömürücüleri, öte yanda din simsarları ve bezirgânları, sürüler halinde yiyiciler, hortumlayıcılar.
Sistem artık can çekişiyor. Gelirler borç faizlerine ve maaşlara yetişmiyor.
Millet asalaklığa, avantaya öyle alışmış ki, bazı evli kadınlar ölen babalarından yetim maaşı almak için resmen boşanıyor, kocası ile imam nikahı ile yaşamaya devam ediyor ve devlet hazinesinden tıkır tıkır yetim maaşı alıyor.
Haram kazançlar milleti yaktı bitirdi. Trilyonla çalan şu talancının çocuklarına bakınız. Oğlu bir türlü, kızı bir türlü. Haram yiyenler domuzlaşıyor.
Bir Taiwan’a bakınız, bir bize. Onlar binbir zorluk ve meşakkat içinde ABD ve Japonya seviyesine çıktılar. Zenginlikten çatlayacaklar neredeyse, Taiwan hazinesinde 100 milyar dolar döviz fazlalığı var. Harıl harıl çalışıyorlar. Bütün dünyaya seller gibi mal ihraç ediyorlar.
Geçen hafta Almanya’da bir dostum bana, Doğu Almanya’da eskiden üretilmekte olan Trabant otomobilinin oyuncağını getirdi. Almanya’da bu oyuncak çok satılıyormuş. Üretildiği yer yazılıydı: “Made in China”. Düşünebiliyor musunuz, ta Çin’de Trabant otomobilin oyuncağını yapıyorlar ve Almanya’ya ihraç ederek para kazanıyorlar. Biz ise tembellikten, asalaklıktan gebereceğiz.
Doğru dürüst çalışmıyoruz, adam gibi üretim yapmıyoruz, topraklarımızı ekip kendimize yetecek kadar buğday bile yetiştiremiyoruz, hayvancılığımız ölmüş, dışarıdan et ithal ediyoruz, ürettiğimiz mallar kaliteli değil, dünyanın en kötü ve berbat montaj otomobillerini yapıyoruz, aklımız yetersiz, ahlâkımız bozuk, başımızdakiler kaliteli değil, sistem bitmiş, devlet hazinesi iflas etmiş, eğitim rezalet, üniversiteler çağdışı, bütün temel müesseseler çöküyor… Sahte Atatürkçüler haykırıyor, “Resmî ideolojiden bir milimetre bile tâviz vermeyiz” diyorlar. Batıyoruz. 10 Ekim 1999