Pazartesi

 

Öyle bir şey yapmam ama farz edelim ki yaptım; ülkemizdeki büyük dinî cemaatlerden birinin Hazret’ini öven bir kitap yazdım. Diyelim üç yüz sayfalık kitapta şu konuları işledim:

– Hazret Türkiye’yi, insanlığı kurtaracak tek şahsiyettir.

– Şimdiye kadar, dolaylı olarak ona yönelttiğim bütün yapıcı tenkitlerden, uyarılardan tevbe ediyorum.

– Hazret hiç yanılır mı, yanılan benmişim.

– Hazret şöyle yüksektir, böyle ulvîdir.

– Hazrete övgüler, övgüler, övgüler…

– Aman Hazret, canım Hazret…

– Hazretin paha biçilmez sözlerinden parçalar, inciler, pırlantalar.

– Hazretin hizmetleri, başarıları, kerametleri, menkabeleri…

– Vs.. vs.. vs…

Bu kitabın dehşetli satış yapacağından hiç kimsenin şüphesi olmasın. Mehmed Şevket Eygi hatâsını anlamış, tenkit ve uyarılardan rücu etmiş… Hazret’in sevenleri, taraftarları, bağlıları akın akın koşarlar, kitaptan satın alırlar. İmza günleri… Tantanalar… Falan filan…

Kitap yüz bin adet satılsa, her nüshadan bana bir milyon lira kalsa, yekûn olarak 100 milyar eder. Benim gibi bir kimse için iyi para doğrusu.

Yüz milyar lira gelirin yanında kucak kucak sevgiler, tebrikler, övgüler. Yaşa!.. Nihayet gerçeği gördün… Aferin sana… Yazar dediğin, düşünür dediğin böyle olmalı… Arslansın sen!..

Yüz milyar lira iyi; tebrikler, sevgiler, aferinler de iyi ama bendeniz böyle bir iş yapar mıyım? Yapamam, yapamam, yapamam…

Türkiye’de İslâm dâvası ve Müslümanlar için ağlayan, feryat eden, yazan, çalışıp çırpınan iki zümre vardır:

Birincisi: Yürekten ağlayan kimselerdir.

İkincisi: Para ile tutulmuş ağlayıcı karılar cinsinden kişilerdir ki, İslâm İslâm İslâm Müslümanlar diye saçlarını başlarını yolarlar, zırıl zırıl gözyaşı dökerler, lakin gayeleri dünyalıktır, helâl haram demeden zengin olmaktır.

Bendeniz birinci zümreden olmaya çalışan bir kimseyim.

Ülkemin, halkımın, o halkın ezici çoğunluğunu teşkil eden Müslümanların, devletimin haline üzülüyorum da bu sütunlardaki feryat, tenkit, uyarı yazılarını kaleme alıyorum.

Efendi, böyle söylüyorsun ama samimiyetini isbat edecek bir delil veya karine var mı?

Evet, insanların niyetleri kalplerindedir. Kalpleri ise Allah bilir. Ancak dışarıya vuran bazı belirtiler de olur.

Birincisi, 1991’den beri bu sütunlarda ücretsiz ve maaşsız yazıyorum. Niçin? Çünkü bunlar misyon yazılarıdır. Bunlar için ücret almam doğru olmaz.

Şu hususu da belirteyim ki, meslek olarak gazetecilik ve yazarlık yapan muhteremler, hizmet ve mesaileri karşılığında elbette maaş ve ücret alacaklardır. Bendenizin durumu istisnâidir.

İkincisi: Herhangi siyasî bir emelim, isteğim de yoktur. Milletvekili olmak… Allah saklasın! O ateşten gömleği giyemem. Nasıl olur da o kadar veballi, tehlikeli yemini edebilirim?

Şan, şöhret, alkış… İstemem… İsteyenlerin olsun.

Peki ne yapmak istiyorum, ne olsun istiyorum?

– Müslümanların yuttukları, aldıkları zehirlere karşı panzehir mahiyetinde yapıcı tenkitler, uyarılar yapıyorum.

– Aklımın erdiği kadar çareler ve çözümler üretiyorum.

– Gücümün yettiği kadar din sömürüsünü, mukaddesat ticaretini baltalamaya çalışıyorum.

– Müslümanların, bilhassa genç nesillerin bilgi, aksiyon (ahlâk, eylem), estetik boyutlarının güçlenmesini, gelişmesini arzu ediyorum.

– Din sömürücüsü haydutları, isim vermeden, anonim şekilde kınıyor ve lanetliyorum.

– İmkânı olan yüksek tabaka Müslüman hanım ve kızların daha sanatlı, daha vasıflı, daha zarif, daha üstün bir tesettür kıyafeti ile görünmelerini istiyorum. (Seksî olmamak ve teşhircilik yapmamak şartıyla.)

– Müslümanların çok kaliteli, çok güçlü özel okullar açmalarını temenni ediyorum.

– Müslümanların beş vakit namazı dikkatle kılmalarını, hür ve mukim erkeklerin farz namazları cemaatle kılmalarını tavsiye ediyorum.

– Yeni yapılan camilerin mimarlık sanatı bakımından çok güzel, çok başarılı, çok sanatlı olmalarını istiyorum.

– Müslümanların, dinimizin haram kılmış olduğu israftan, şatafattan, lüksten, saçıp savurmaktan kaçınmalarını; kanaat içinde yaşamalarını istiyorum.

– Tahrife uğramamış İslâm dininde reform ve yenilik yapılmasını, yapmak isteyenleri tenkit ediyorum.

– Hazret-i Peygamberi inkar ve tekzib eden, Kur’ân’ın hak kitap olduğunu kabul etmeyen, İslâm dininin hak din olduğunu kabul etmeyen kimselerle dinî diyalog ve işbirliği yapılmasını istemiyorum.

– Mezhepsizliğe, telfik-i mezahibe, icazetli tefsir alimi olmayanların Kur’ân tefsiri veya tercümesi yapmalarına, birtakım yerli oryantalistlerin işkembe-i kübralarından bozuk fetvalar vermelerine, sapıkça içtihad yapmalarına karşıyım.

– Müslüman ileri gelenlerin ve sorumluların, halk kitlelerini uyandırmak ve irşad etmek için çeşitli konularda küçük, tesirli, değerli broşürler yayınlamalarını, bunların milyonlarca nüsha dağıtılmasını, okutulmasını temenni ediyorum.

– Müslümanların kırsal kesim, varoş, gecekondu, taşra zihniyet ve kültüründen kurtulup medenî, güçlü, tesirli olmalarını istiyorum.

– Birtakım İslâmî cemaatlerin fasit döngülerden kurtulup iyi Müslüman, iyi vatandaş, iyi insan yetiştirmek için çalışmaya başlamalarını istiyorum.

– Emanetlerin “Bizden olanlara”, particilere, yakınlara, dostlara, hısım ve akrabaya değil, ehil olanlara verilmesini istiyorum.

– Kokuşma bataklığının kurutulmasını; devlet ve belediye bütçelerinin hortumlanmamasını, ihalelere fesat karıştırılmamasını, işlerden yüzde on komisyon alınmamasını istiyorum.

– Kısa zamanda doların milyarı ile zengin olan birtakım adamların bu efsanevî servetlerinin araştırılmasını istiyorum.

Evet, bunlar para ile yazılabilecek yazılar değildir.

Birtakım kişiler, gruplar ülkeyi, devleti, belediyeleri, halkı, Müslümanları soymaktadır. Onların kulakları ve vicdanları tenkit, uyarı muyarı dinlemez. Tekerleklerine çomak sokanı ilk fırsatta boğmak, yok etmek isterler. 28 Eylül 2004