Noksanları Telâfi Dersleri
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 09 Ocak 2019
Cumartesi
Bırakın uygulatıp hayata geçirmek, fikrini bile kabul ettiremiyorum… Hangi konudur bu?.. Maddî imkânı olan bazılarının çeşitli sosyal ve kültürel konularda ehliyetli öğretmenlerden, ya tek başına veya beş-on kişilik gruplar halinde ders almaları ve noksanlarını gidermeleridir.
Bilgisayar öğrenmek için ne yapıyoruz?.. Ders alıyoruz. Bilgisayar dersini bedavaya vermiyorlar. Vücudumuzu geliştirmek, fazla kilolarımızı atmak, endamlı olmak için ne yapıyoruz?.. Ders alıyoruz. Otomobil kullanma ehliyetnamesi almak için ne yapıyoruz?.. Dershanesine gidip ders alıyoruz.
Evet bu dünyada yüzlerce, binlere konuda dersler veriliyor, bunları takip edip imtihanlarda başarılı olanlara diploma, lisans, ehliyetname veriliyor. Bizim memleketimizde son yetmiş yıl içinde bir kültür gerilemesi olmuş, halkın ve okumuşların büyük bir kısmı câhil ve görgüsüz kalmıştır.
Hangi konularda?.. Sayayım:
-Lisan ve edebiyat konusunda… Güzel Türkçe konuşmak, güzel ve kaliteli Türkçe yazmak…
-Siyaset konusunda… On milyonlarca vatandaş, memleketi seçimlerde en fazla oy alan partinin kuracağı hükümetin idare ettiğini sanıyor. Gerçeklere uygun mudur bu düşünce? Kesinlikle değildir. Okullarda, üniversitelerde siyaset konusunda gençliğe ve halka söylenenler yanlıştır, eksiktir. Ülkemizi gizli güçler, birtakım lobiler idare etmektedir. Siyasetin arka planını ehliyetli öğretmenlerden ders alarak öğrenmek gerekir.
-Ev mimarîsi, ev döşemesi, Türkiye evi konularında da ders almaya ihtiyacımız vardır. Adam Müslüman, evi gâvur evi gibi… Adam Türkçü ve milliyetçi, evi gayr-i Türk evi… Adam millî kimlik taraftarı, evi millî sanata ve dekorasyona tamamen zıt şekilde döşenmiş…
-En önemlisi yaşamak sanatı konusunda ders almaya ihtiyacımız vardır. Hayatımızı dolu dolu, mutlu ve zevkli bir şekilde yaşayabiliyor muyuz?.. Zevkli derken bayağı ve süflî zevkleri kasd etmiyorum. Kaliteli, yüksek, ulvî zevkler ve hazlar… Bu memleket ve halkı Müslümandır. Bir Müslüman nasıl yaşamalıdır? Yaşarken nelere dikkat etmelidir?
-Ağır gelecek ama söylemeye mecburum: Bizim, hepimizin görgü ve nezaket dersleri almaya büyük ihtiyacımız vardır. Herif randevu alıyor, bir büyüğünün evine veya çalışma yerine gidiyor ve kapıdan girerken cep telefonunu kapatmıyor. Görüşürken, telefon çalıyor, sırıtarak “Bir dakika” diyor ve vırvır konuşuyor. Böyle terbiyesizlik olur mu?
-Müslümanca yeme içme, sağlıklı beslenme konusunda ders almamız da gereklidir.
-En önemilisi, İslâm ahlâkı derslerine olan büyük ihtiyacımızdır. Biz Müslümanız ama hal olarak İslâm’ı yansıtabiliyor muyuz? İslâm ahlâkına göre neler fazilettir, neler rezilettir? Bunları iyi biliyor ve hayata uygulayabiliyor muyuz?
-Para ve mal konusunda da derse ihtiyacımız var. Acaba biz de farkında olmadan parayı put haline getirip gizli müşrik mi olduk? Kendimize bu soruyu soruyor muyuz? Toplum, para kazanmak için her haltı yiyen bir sürü canavar ile doldu. Para bir değer midir? Paraya karşı kendimizi nasıl koruyabiliriz?
-Otomobil, cep telefonu gibi vasıta ve âletlerde nelere dikkat etmeliyiz?..
Bu kadar konu şimdilik yeter… Biz bu konularda kâmil ve ideal insanlar mıyız, yoksa eksikliklerimiz var mıdır?Varsa bunları nasıl gidereceğiz? Elbette ders alarak.
Şimdi en mühim meseleye geliyorum: Toplum içinde bu konularda ders verecek, halkı ve seçkinleri yetiştirecek, uyaracak, olgunlaştıracak ehliyetli ve liyakatli öğretmenler, üstadlar var mıdır? Adam hoca kılığında din bezirgânlığı yapıyor. Böyle bir kişiden İslâm ahlâkı dersi almanın ne faydası olur? Üniversitelerimizin hali mâlum… Unvan sahibi öğretim görevlilerinden kaçta kaçı ehliyetlidir?
Diyelim ki, bir siyaset-bilimi hocasını öğretmen olarak tuttunuz, para ödeyip politika dersleri aldınız. Adam size
martavalını anlatırsa verdiğiniz para da, harcadığınız vakit de boşa gider. Siyaset hocası size Derin Devlet’i anlatmalı ki, bir işe yarasın… Bir giyim kuşam hocası tuttunuz. Adam ders vermeye kurşunî renkli ceket, koyukırmızı gömlek, gökkuşağı gibi (sarısı bol) kravat, yeşil pantalon ve iki renkli (kahverengi-beyaz) ayakkabı ile geldi. Yine paranız ve vaktiniz boşa gitmiş olacaktır.
Sanırım en büyük felaket, bizde bu gibi dersleri verecek ehliyetli hocaların sayısının çok az oluşudur. Fuzulî divanını, İslâm yazısıyla basılmış orijinal metninden gürül gürül okuyup metin şerhi yapamayan bir kimse güzel Türkçe dersi verebilir mi? Hanesi kübik, dadaist veya sürrealist döşenmiş bir tatlısu İslâmcısı kimse nasıl olur da Türk evi, Türk döşemesi dersleri verebilir?
Yukarıda yazmayı unutmuşum, bizim asıl “Küçük mutluluklar” konusunda derse ihtiyacımız var. Küçük paralarla, küçük zahmetlerle (bazen hiç zahmetsiz) nasıl mutlu olunabilir? Küçük iyilikler ne demektir? Bunları da, iyi bilen birisinin bize öğretmesi gerekiyor. Nerede o bilen kişi? Var mısın, yok musun?.. Varsan ne olur çık ve bizi aydınlat. Sana çok ihtiyacımız var…
Adamın hanesi bir milyon dolar ediyor. Yazlığı 500 bin dolar. Birkaç otomobili var. Biri kendisinin, birisi eşinin, üniversiteye giden kızının ve oğlunun da otomobili var. Bunlar da yekun olarak 200 bin dolar. Evi en pahalı (ve en zevksiz) mobilyalarla döşenmiş. Su gibi para harcıyor. Dört kişi yemek yiyorlar, hesap 400 milyon tutuyor. Zavallı zengin, varlıklı ama yaşamasını bilmiyor, kaliteli tüketim nedir bilmiyor. Düşünebiliyor musunuz, su gibi para harcayan bu zatın özel kütüphanesi yok. Ömründe bir kere kitap ciltletmemiş. Müslüman geçiniyor, evinde bir tek orijinal hüsn-i hat levhası yok. Ne yapayım ben böyle zengin Müslümanı? İşin kötüsü bu kişi ders mers de almak istemez. Senin bazı konularda ders almaya ihtiyacın var denilse, söyleyeni döğer, kovar.
Kolestrolle mücadele, tıkanmış damarları açma, hasta kalbi sağlığa kavuşturma kursu açılsa, elbette birkaç kişi ücret ödeyerek dersleri takip eder. Peki, Nefs-i emmâre ile mücadele, iyi insan olmak kursları açılsa bir tek talebesi olur mu? Sanırım olmaz.
Biz Türkiyeliler muhakkak ki, çok eksik ve yetersiz olduğumuz için ülkemize Güney Kore’de olduğu gibi güçlü bir otomotiv ve elektronik sanayii kazandıramadık.
Hep idarecilerden şikayet ederiz. Hiç düşünmeyiz ki, bir halk ne halde ise, idarecileri ona göre olur. Vasıfsız, kusurlu bir toplumun vasıflı, kâmil idarecileri olmaz. Tencere yuvarlanır, kapağını bulur…
Geçen gün otomobille giderken öndeki arabanın penceresinden asfaltın üzerine bir sigara paketi atıldı. Singapur’da böyle bir şey görmek mümkün müdür? Bir Singapurlu hele sokağa bir sigara paketi atsın, onu dünyaya geldiğine pişman ederler. O ülkede nizam, intizam, kanun, düzen vardır. Sigara paketi değil, bir kibrit çöpü bile atamazsınız. Nasıl sağlamışlar bu nizamı, bu temizliği, bu medeniliği? Eğitimle, kanunları hayata uygulamakla.
Yazdıkça hatırıma yeni konular geliyor. Bizim hepimizin merak, hafıza, dikkat dersleri almaya ihtiyacımız vardır. Merak edeceğiz, dikkat edeceğiz ve edindiğimiz bilgileri hafızamıza kaydedeceğiz. Bizde bu konuda da büyük, hattâ korkunç bir noksanlık görülüyor. Geçenlerde Aksaray meydanında, eni 2 metre 10 santim olan yedi katlı acayip binayı yanımdakine gösterdim. “Hayret! Ben otuz senedir buralarda dolaşırım bu binayı hiç görmedim…” demez mi?
Yukarıda anlattıklarım genel olarak, yaygın şekilde uygulanamaz. Halk ve okumuşlar bildiklerini okumaya devam eder. Benim küçük bir ümidim var: istanbul, Ankara, İzmir, Konya gibi büyük şehirlerden birinde beş-on kişi bir araya gelecek ve parayla öğretmen tutarak bu gibi dersler almaya başlayacaklar. Tabiî, ehliyetli ve liyakatli öğretmenlerden…
Sadece bir konuda parayla öğretmenlik yapılmaz: Din, ahlâk, fazilet konularında… Bunların öğretmenleri bu işi hasbeten lillah ihlâsla, ücretsiz ve karşılıksız olarak yapmalıdır. Aksi takdirde faziletsiz bir öğretmenden fazilet dersi almak gibi bir garabet ortaya çıkar. 09 Ekim 2005