Geçen cumartesi bir iş için Ortaköy’e gitmiştim. Büyük bir camide namaz kılarken, ayakkabılıklardaki levhalar dikkatimi çekti. «Pabuçlarınızı alta koyunuz, üst raflar şapka yeridir» diye yazılıydı. Fesubhanallah! 1925’ten önce bu dünyayı terk etmiş olan bir Müslüman, mezarından kalkıp da şu levhaları görse gözlerine inanamazdı. Müslüman şapka giyer mi ki, böyle münasebetsiz bir yazı yazılıyor? Bırakın Müslümanları, artık gayrimüslimler bile o mereti başlarına geçirmiyorlar. Şapka fabrikaları kapandı, bir «Borsalino» kaldı, o da batar inşaallah. İlgililerden rica ediyorum, camideki o şapkalı levhaları lütfen kaldırsınlar.

  • Fener Rum Ortodoks Patrikhânesi’nin başına yem patrik seçildi. Kim seçti? Sen Sinod Meclisi. Bizimkilerin bu konudaki beyanı da doğrusu pek afilliydi. Efendim, neymiş, biz din ve vicdan hürriyetine çok önem verirmişiz, binaenaleyh patrik seçimine hiç karışmıyor ve bu işi kilise yüksek meclisine bırakıyormuşuz. Vay efendim vay!. . Sen 60 milyon Müslümanın din başkanını, tapu ve kadastro genel müdürü gibi tâyin et sonra da topu topu 3500 kişi kalmış Ortodoksların ruhani liderinin seçimi konusunda inanç hürriyetine saygı şarkıları söyle. Kuzum siz kimi kandırdığınızı sanıyorsunuz?

Güneydoğu Anadolu’daki gerilla savaşının merkezini orada yahut Irak sınırının otuz kilometre ötesinde aramak büyük gaflet olur. Bu bölgemizdeki gerilla savaşının anahtarları şu merkezlerdedir: Tahran (Boğaz da yakalanan, içinde PKK’ye gönderilen ve bir kolorduya yetecek silâh ve mühimmat taşıyan Kıbrıs gemisindeki mallara İran sahip çıkmıştır.) Şam (Suriye’deki Nusayrî azınlık rejimi öteden beri PKK’yı desteklemektedir. Bu ülkenin her şehrinde bir İskenderun Caddesi vardır.) Telaviv (Otuz yıldan ben İsrail Kürt hareketin destek vermekte, gerillacı eğitmektedir.) Washington (ABD Senatosu, Lozan andlaşmasım tasdik etmemiştir. Onlar Sevr taraftarı olup Türkiye’yi , parçalamak ve Ermenilerle Kürtlere toprak vermek istiyorlar.) Erivan (Sovyetler Birliğinin dağılmasından ve cumhuriyetlerin bağımsızlıklarını ilân etmesinden sonra, doğumuzdaki küçük Ermenistan’ın da yayılmacı ve emperyalist bir siyaset takıb edeceği tabiidir. Ermenilerin bazı Kürt liderleriyle gizli anlaşmaları olup, bağımsız veya özerk bir Kürdistan kurulunca Ermeni muhaceretine izin verilecektir.) Paris (Fransa, Osmanlı imparatorluğu zamanındaki Hıristiyanları koruma siyasetini bir türlü bırakamamıştır. Şimdi de Kurtleri destekleyerek Ermemlere dönüş imkânı için çalışmaktadır.) Berlin (Almanya, Avrupa’nın liderliğine hazırlanmakta, ileride ABD ile boy ölçüşecek bir duruma gelmeyi ümit etmektedir. Kürt meselesiyle de Ortadoğu işlerine burnunu sokmak emelindedir.) Londra (Aslında, birtakım azınlıkların veya etnik grupların bağımsız devlet kurmaları İngiltere’nin işine gelmez. Çünkü Kuzey İrlanda işi vardır ve bu hususta kötü örnek olabilir. Ama yine karışmadan duramaz. Kürt meselesinde petrol ve su işini de hesaba katmak gerekir. Bir başka faktör de. Türk ve İslâm âleminin gücünü kırmaktır.

  • Cuma namazlarından önce, vâiz olmayan, vaizlik icazeti bulunmayan bazı kimseler uzun vaazlar vermeye başladılar ve bu âdet birçok İstanbul camiinde yaygınlaştı. Üzülerek söyleyeyim ki, bu vaazlar genellikle kaliteli olmuyor. Önceden hazırlanmadan, sağlam ve derin bir kültür temeline dayanmadan birtakım afakî konuşmalar yapılıyor. Tabiatiyle cemaatin büyük bir kısmını da tatmin ve memnun etmiyor. Görüşüm hatâlı bulunursa şöyle bir bilirkişiyle araştırma yapabiliriz: Biri İlahiyat, biri Edebiyat, bri de Siyasal Bilgiler Fakültesinden olmak üzere üç yeminli ve bitaraf kişiden müteşekkil bu heyet on cuma öncesi vaazının teyp kayıtlarını dinleyecekler ve muhtevalarını din kültürü, edebiyat ve hitabet, genel kültür açısından değerlendirecekler. Bakalım ne not verecekler? Bence, cuma namazlarından önce kıraat ilmine hakkıyla vâkıf ve güzel sesli hafızlar tarafından Kur’ân tilâvet edilmelidir. Bir de ezan okunur okunmaz, hemen cuma namazı başlamalıdır. Kimsenin, namazı bir dakika bile geciktirmeğe hakkı, selâhiyeti yoktur. Sırası gelmişken, cuma hutbelerinde Arapça’dan başka dil kullanılmasının kesinlikle bidat olduğunu, bu bid’atin yakın tarihlerde çıkarıldığını söyleyeyim. Sırf Arapça hutbe okunan bir cami bulsam, cumaları oraya gideceğim.
  • Cuma namazları ile ilgili bir hatıramı da sırası gelmişken nakledeyim: Bir ara Diyanet İşleri Başkanlığı’nda mütercim olarak çalışmıştım. Başkanlık yapan merhum Eyüp Sabrı Hayırlıoğlu. cuma namazlarına Samanpazarı’nın altındaki eski mahallelerden pirindeki tarihi bir camide kılardı. Sebebini de şöyle anlatırdı: «Bu caminin imam ve hatibi. Sultan Vahidüddın’den icazetlidir. Şer’î usule göre cuma namazı kıldırmak için izin ve selahiyet sahibidir, onun için buraya gidiyorum.
  • Ankara bana yabancı bir şehir değil. 1952’den 1956’ya kadar orada i Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde yüksek tahsil yaptım. Erzurum’da geçirdiğim yedek subylık yılı dışında 1960’a kadar orada kaldım. Diyanet’teki iki yıllık mütercimlik vazifem de orada geçti. Sonra tekrar İstanbul’a döndüm. 1969’da Hac vizesi almak için bir günlüğüne Ankara’ya gitmiştim. Hac’dan dönemedim, altı seneye yakın yurtdışında gurbet hayatım oldu. 1974’te döndükten sonra bir kere Zaman gazetesiyle ilgili bir iş için bir günlüğüne, seçimden önce de yine günü birlik gittim. Son gidişimde Hacı Bayram camiine uğradım, türbesini ziyaret ettim. Bir miktar Osmanlıca eski kitap aldım. Said Özdemir Hoca’nın dükkânından bir maşlah ile bir agel almayı da ihmal etmedim. Sonra kalenin etrafındaki eski Ankara evlerini gezmeğe gittim. Osmanlı devleti ve Millî Mücadele günlerinden arta kalan tarihî Ankara evleri ayakları altında uzanan modern Ankara’ya garip garip bakar gibiydi. İlkokuldayken bize «Ankara Ankara güzel Ankara, seni görmek ister her düşen dara” diye saçmasapan bir marş okuturlardı Ben dara düşünce Ankara’ya değil başka bir huzura teveccüh ediyorum.
  • Bir soru ve cevap: Büyüyünce ne olmak istiyorsun? Adam olmak istiyorum… (Diğer cevaplar makbul değildir ve geçer not almaz).
  • Bir grup sözde sofu kişiler içindeyim. Bir kenara sinmiş onları dinliyorum. Bir saat boyunca Mark, Dolar, hisse senedi, tahvil, altın, arsa, otomobil, ithalât, ihracat, para, zenginlik konularında sohbet ediyorlar. Mark, Dolar derken gözlerinin içi gülüyor. Altın derken yüzlerinde bir sıcaklık görülüyor. Onları dinlerken içim karardı, ruhuma yapışkan bir kasavet çöktü. Toplantılarını terk ettim, kırlara gezmeğe gittim. Bir simit, biraz kaşar peyniri aldım, bir yerde de taze çay bulabilirsem oh kekâh…
  • Anaları öldüğü için himâyem altına alıp damlalıkla süt vererek beslediğim üç kedi yavrusundan ikincisi de sabahleyin öldü. En son yemek verdiğimde sevinç içinde hırıl hırıl sesler çıkartıyordu. Ufacıktı, avucumun içine sığıyordu. Bu küçük kedi ile aramızda müşterek taraflar vardı. Bir kere ikimiz de yaratılmıştık. İkincisi, ikimiz de can taşıyorduk. Üçüncüsü birbirimize karşı sevgi besliyorduk. Elveda küçücük kedi. . (Geriye kalan yavruya bakmağa devam ediyorum, sağlığı ve neşesi yerindedır.)
  • Sokakta bir adam gördüm. Değeri tam beşyüz milyon liraydı. Ne bir eksik, ne bir fazlasıyla… Bu adam beşyüz milyonluk lüks bir araba ile gidiyordu. Adamdan arabayı çıkar, geriye kocaman bir sıfır kalır.
  • Yerin altında kocaman borular, künkler var. Birilerinden temiz su akıyor, dupduru, berrak; öbürlerinden lağım suları akıyor, pis. iğrenç, necis. Şâir tevekkeli dememiş: «Oluklar çift, birinden nur akar, birinden kir». Sokakların üstü de böyle. Nurlu ve temiz insanlarla ve de pis, necis kimselerle dolu meydanlar, caddeler… Ama alttakiler ayrı ayrı akıyor, üsttekiler karmakarışık.

Bir televizyon dizisinin şimdiye kadar geçen kısımlarının özeti: Pablo Mariella’yı delice sevmektedir. Mariella ise dört ayrı erkekle ilişki kurmuştur. Öte yandan Greziella, sevgilisi Ricardo’yu Nana’nın kollarında görünce çılgına döner ve atlamağa karar verir. Evet o da Perez’in kucağına atlar. Ricardo’nun annesi Lucia ise Sarchez’in babası ile kırıştırmaktadır. Bu arada beklenmedik bir hadise olur ve henüz büluğa eren Jimenez, anneannesinin arkadaşı Madonna’nın yatağına düşer. Diğer taraftan Michael aşırı faaliyet yüzünden sürmenaj olmuştur ve tedavi edildiği kliniği başhemşiresi ile sevişmektedir. Arada dikkatsizlik neticesi Lionella hamile kalır. (REKLAM: Kadınların muayyen zamanlarında kullanılacak bir şey…) Filim tekrar başladığında, Marcella ile Pietro yataktadırlar, birden kapı kırılır, içeriye Minella’mn gözü dönmüş dördüncü âşığı girer. (Lütfen buncan sonrasını ekrandan seyr ediniz.)

03.11.1991