Nüfus ve Nüfuz
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 05 Ocak 2019
Pazartesi
Aşağıdaki yazıyı bundan 5-6 yıl önce kaleme almıştım. O zaman yayınlanmasını sakıncalı bulmuştum. Bugün yayınlanıyor…
Demokrasi sadece bir kelle sayısı sistemi değildir. Nüfus itibarıyla nice küçük azınlıkların devlet idaresinde, siyasette, idarede muazzam nüfuzları, ağırlıkları, tesirleri, güçleri vardır. Masonlar siyasî bir parti kursalar kaç oy alırlar? Bilemediniz on bin oy alırlar. Lakin onlar siyasî parti kurmadan, kelle sayısı çokluğuna dayanmadan bu ülkede gizli ve esrarlı bir saltanat kurmuşlardır. Sabataycılar veya Dönmeler de böyledir. Son cumhurbaşkanlığı seçiminde onların güçlü bir adayı vardı; ABD Dışişleri Bakanı Yahudi Madam onu Türkiye’nin başına geçirmek için az mı çırpınmıştı. Madam bu zata “Sevgili İşmoil…” diye hitap ediyordu. Birtakım beklenmedik olaylar neticesinde İşmoil cumhurbaşkanı olamadı.
Şu anda Sabataycıların üç, belki de dört güçlü başbakan adayı mevcut. Geleceğe ait bir sürü hesap, proje, hazırlık yapıyorlar; stratejik senaryolar hazırlıyorlar. Sabataycılar son bir yıl içinde çok büyük ve ağır bir darbe yediler. Ülkenin taçsız krallarından çok güçlü bir evlâtları zindana atıldı. Olacak şey değil! Bundan birkaç yıl önce, böyle bir şeyi hayal etmek bile mümkün değildi. İlâhî mukadderatın cilveleri bunlar.
Çok sayın Ecevit ile yine çok sayın Hüsamettin Özkan’ın Çankaya’da Cumhurbaşkanı ile kavga ettikleri gün, ünlü ve dev bir işadamının finans kurmayları arasında bulunan bir Sabataycı bir gecede patronuna milyarlarca dolar kazandırıvermişti.
Sabataycılar iki arada bir derede kalmış esrarlı bir cemaattir. Zâhiren Müslüman görünmelerine rağmen,
dinine mensup oldukları için Müslümanlar onları kabul etmiyor. Yahudiler de kabul etmiyor. Ilgaz Zorlu Diyanet İşleri Başkanlığı’na sordu, Başkanlık “İslâmî tarikatlar ve mezhepler içinde Sabataycılık diye bir topluluk yoktur” mealinde cevap verdi. Türkiye Hahambaşılığına sordu, orası da “Sabataycılar Musevî değildir” cevabını verdi. Peki onların kimliği nedir? Heterodoks bir Yahudi cemaati veya tarikatı olduklarında hiç şüphe yoktur.
Devletin resmî makamlarına sorsanız, onlar da “Sabataycılık ne demekmiş, biz böyle bir şey duymadık…” diyeceklerdir. Peki, 40’lı yıllarda Varlık Vergisi toplarken, birtakım Türk ve Müslüman isimli mükelleflerin yanına (D) harfini nasıl koymuşlardır?
Yalçın Küçük,
isimli kitabının, ilâveli ve gözden geçirilmiş ikinci baskısını çıkarttı. Bu kitap çok önemli bilgiler, belgeler, ifşaat ile doludur. Ancak Küçük, Sabataycılık ile ilgili en hayatî konuda sessiz kalmayı tercih ediyor. Çünkü o konuyu yazdığı, bazı ipuçları verdiği takdirde yer yerinden oynayacak, sanki bir atom bombası patlayacaktır.
(Tekelistan ile ilgili ayrıca müstakil bir yazı yayınlayacağım.)
Tarih boyunca Sabataycılar birtakım islâmî cemaat, grup ve tarikatlara nüfuz ve hulül etmeye, sızmaya çalışmışlardır. Şeriatsiz bir İslâm türetmek isteyen bazı Bektaşilerin, Mevlevîlerin, Melâmîlerin Sabataycı oldukları söyleniyor. Bu konuda ilmî araştırmalar yapılmalıdır.Bu satırları yazarken, Şeriat esasına dayalı tarikatları ve hakikî mutasavvıfları tenzih ettiğimi tasrih etmek (açıklamak) isterim.
Sabataycılar siyasal İslâm’a da sızmak, hulül etmek isteyeceklerdir. Şimdi emekli olmuş, 28 Şubat’ın önemli kişilerinden birinin bir siyasî İslâm fraksiyonu ile ilgilendiğine dair bilgiler edinmiş bulunuyorum.
Bu memlekette hiçbir Sabataycı dinî inançları, görüşleri, faaliyetleri dolayısıyla asla rahatsız edilmemiş, mahkemeye verilmemiş, hapse atılmamıştır. Ünlü ve güçlü taçsız kral Sabataycının şu anda hapiste bulunması Sabataycılığından ötürü değil, bir banka hortumlanması hâdisesinden dolayıdır.
Haftada birkaç kere Şeriat tehlikesi ve din konusunda manşet atan büyük gazetelerimiz Sabataycılık konusunu nâdiren gündeme getirirler. İki kimlikli, esrarlı, gizli, güçlü bir cemaat… Türkiye üzerinde hakimiyet, saltanat, tekel kurmak istiyorlar… Siyasette, medyada, kültürde büyük ağırlıkları var ve bizim medyamız onlardan bahsetmiyor. Bu ne biçim medyacılıktır?
Belki onbeş kere yazdım, teklif ettim,
kurulsun, ilmî tedkikat yapılsın, dergiler, kitaplar çıkartılsın diye. Bu yazılarım islâmî kesimde hiçbir tepki uyandırmadı. Allah’ın bir kulu çıkıp da, bu konuda görüşmek istemedi. Din baronlarının başka önemli işleri var. Şimdi Sabataycılık mı Mabataycılık mı onunla uğraşacak zaman mı?
Türkiye’ye hâkim olan resmî ideolojide Sabataycıların payı, katkısı ne kadardır? Asıl ismini gizleyerek buram buram Oğuz Türkü kokan Tekin Alp takma adıyla Türkçülük, milliyetçilik, Kemalizm yapan
den başka hangi Yahudiler ve Sabataycılar modern Türkiye için ideoloji üretmişlerdir?
Kitaplarından birine
diye bir bölüm koyan Moiz Kohen, nâm-ı diğer Tekin Alp, ne yapmayı planlamıştır?
30’lu, 40’lı, 50’li yıllarda, bugünkü televizyonun yerinde filmcilik ve sinemacılık vardı ve bu sektör Dönme-Sabataycı olan
kontrolunda idi.
yakın tarihimizde Sabataycılar ve Yahudiler büyük
etmişlerdir. Yıllarca önce (hâfızam beni yanıltmıyorsa) Avram Galanti’nin bir kitabında okumuştum; 30’lı yıllarda Türkiyeli Müslüman ailelerden hiç bir kız dünya güzellik kraliçesi seçimine katılmak cesaretini bulamamış ve bir Yahudi hanım, Türk ve İslâm ismiyle bu yarışmayı kazanmış. Evet, Yahudiler ve Sabataycılar nice konuda akıl almaz şeylere öncülük etmişlerdir. Gayeleri neydi?
Modern Türkiye’nin uluslararası meşruiyet belgesi olan
hazırlanıp kabul edilmesinde
büyük rolü ve hizmeti olmuştur. Bu konuda niçin bir kitap yazılmamıştır?
Orta ve Kuzey Avrupa’daki Eşkenaz Yahudilerin Türk kökenli olduklarını
adlı kitabında yazıyor.
. Bu meraklı ve önemli konularda şimdiye kadar düzinelerle kitap, yüzlerce ilmî makale yazılmış olması gerekmez miydi? 19 Aralık 2006