Ödül alanla ceza gören
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 14 Şubat 2019
Cuma
Bu ülkede “ödül” almanın şartları belli. Kim millete sırtını döner, dışarıya daha yarayışlı işler yaparsa o ödüle garkediliyor. Bunun en yakın örneği Başbakan Ecevit. Daha ABD’den yeni döndü; ama ödülü ondan önce geldi. Gazetelerimiz her ne kadar O’nun ABD gezisini “büyük zafer” olarak ilan etseler, “Türkiye dünyanın parlayan yıldızı oldu” gibi rıza üretmeye yönelik manipülasyonlara yeltenseler de.. Üç yıldır iktidarın başında bulunan Ecevit milletin hayrına ne yaptı da ödül aldı? Bu sorunun cevabını O’na ödül verenler açıklıyor:
“Size özgürlük ve demokrasinin sembolü olarak bu boynuzu hediye etmekten gurur duyuyorum” diyen Heideman, “bölge barışına verdiğiniz katkılarla bunu zaten hak etmiştiniz” demeyi de ihmal etmiyor. Kim bu Heideman? Dünyanın başbelası siyonist örgütlenmenin tepe noktası B’nai Brith’in başkanı! Bir başka siyonist komitenin başkanı olan Harold Tanner de Ecevit’e ABD’ye verdiği destekten dolayı teşekkür ederek üzerinde “Hükümetin gerçek amacı özgürlüktür” yazılı bir plaket veriyor. Bu ödül B’nai Brith’inkinden daha giran geldi bize. O sanki siyonist örgütlenmenin “Tek dünya hükümeti” adına yaptırdığı bir plaket gibi itici..
Görülüyor ki “ödül almak” için gidilecek yol belli. Peki cezalandırılmak için ne yapmak gerekiyor bizim gibi ülkelerde? Onu da İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Gürtuna’nın açıklamalarında görüyoruz. O açıklamalara dikkat edildiğinde görülecektirki bu ülkede millete hizmet eden cezalandırılıyor. Hem de o hizmetten istifade eden bütün ahaliyle birlikte.
Gürtuna son bir haftadır çalmadık kapı bırakmadı yeni yerel yönetimler yasasıyla ilgili olarak. Gittiği her yerde bu yasanın mevcut yasadan daha kötü olduğunu anlattı bıkıp usanmadan. Yasanın komisyonlardan kaçırıldığını, siyasi bir hüviyet taşındığını, belediyelerin sırtındaki yükün daha da artacağını ilgili herkese söyledi.
Bu sese hiçkimse kulak vermedi. İstanbul, Ankara ve İzmir gibi üç kentin gelirleri tırpanla doğrandı. Bu üç kentin üçü de son on yıldır bugünkü iktidar partilerine oy vermemekle ünlü. Özellikle İstanbul son on yıl içinde eski adı olan “çöp kent” imajını yerle bir ederek dünyanın başkenti haline getirildi. Şimdi ne deniliyor? “Sen misin hizmet yapan; öyleyse al sana cezaların en büyüğü.. Hem de yasayla.. Hadi hizmet yap da görelim..” 19 Ocak 2002