Lısedeyken bir hocamiz

“Bilmemek ayıp degil, ögrenmemek ayıptır”

derdi. Su anda memleketimizde sosyal, edebî, kültürel, sanatla ilgili konularda genel ve yaygin bir cehalet karanlığı hüküm sürüyor. Hem millî kimligimizle ilgili kültür sahasında, hem de genel ve çağdaş kültür alanında gerçekten acinacak vaziyetteyiz.

Bazilari medeniyet, ilerleme denilince asfalt otoyollarini, havaalanlarini, uçaklari, otomobilleri, hizli giden lüks gemileri, betonarme bina ve meskenleri, lüks ve gösterisli ev ve büro dekorasyonunu, televizyonu, cep telefonunu düsünüyorlar. Emin olunuz ki, bunlar 19’uncu ve yirminci asirlardaki ilkel buharli lokomotifler, yandan çarkli gemiler, borulu gramofonlar, zeplinler gibidir. Yenileri, daha modernleri çikacak, bunlar eskiyecek, antika olacaktir.

Medeniyet din, yazili edebî lisan, sanat, mimarlik, hukuk, adalet, güvenlik, yardimlasma, sehircilik gibi degerlere dayalidir.

Türkiye’de eskilerin âdab-ı muaşeret dedikleri görgü, terbiye, nezaket kaldi mı?

Var da, çok yetersiz; her geçen gün de azaliyor, erozyona ugruyor.

Medenî ülkelerde en çok konusulan kelimeler “Teşekkür ederim… Bir şey degil… Affedersiniz…” kelimeleridir. Bizde bunlar ne kadar az sarfediliyor.

Türkiye esit bir dagilim olmaksizin sagliksiz bir sekilde çok zenginlesti. Zenginlikle birlikte ilim, irfan, hikmet (bilgelik), insanlik, ahlâk, fazilet, karakter gelmezse; bu zenginlik hayra vesile olmaz, aksine bir sürü ser ve mahzur (sakinca) getirir. Türkiye’nin zengin siniflari, tabakalari servet ve paralariyla kaliteli, hayirli, yüksek isler yapiyorlar mi? Bence yapmiyorlar, yapamiyorlar.

Bagdat caddesinde ve orasi gibi gözde ve zengin semtlerde oturan gençlerin bir kismi ne kadar sorumsuz, ipsiz sapsiz yetisiyor.

Gösterise yönelik çok pahali elbiseler, ayakkabilar. Pahali ve lüks otomobiller, motosikletler, ceplerinde bol harçliklar ve bir sürü serserilik. Simarikliklari, terbiyesizlikleri yüzünden nice cana bile kiydilar.

Son yirmi sene içinde ülkemizde bir sürü yeni zengin, türedi peydahlandi. Bunlar kazandiklari paralarla, büyük servetleriyle ne yapiyorlar? Kimileri, üyeliginden dolayi prestij ve çevre kazanmak maksadiyla birtakim kulüplere aza olabilmek için mültimilyarlar veriyor, kimisi gösteris yapmak, caka satmak için pahali ve lüks limuzinler ediniyor, kimisi sehrin mutena semtlerinde milyonlarca dolara mülk alip, bunlari yine milyonlarca dolar akitarak sözde dekore ettiriyor.

Kalite, sanat, incelik, medeniyet yok. Bunlari yakalamak, elde etmek o kadar kolay degildir. Önce bilmek gerek, elde etmek ondan sonra olur. Büyük bir servetle limuzin otomobil, trilyonluk villa, Brezilya graniti kapli mutfak ve banyo elde edebilirsin ama ilim, irfan, sanat, kültür, hikmet, medeniyet, görgü, nezaket, kibarlik, manevî asalet, zarafet para ile satin alinmaz.

Halk tabakalarini, zenginleri, gençligi egitmek gerekiyor. Bu egitimi resmî ideolojiye bagli resmî egitim sistemi veremez. Üniversiteler hiç veremez. Bu is paralel ve alternatif bir egitim sistemi ile halledilebilir.

Bütün gazeteler ve televizyonlar böyle bir hizmeti hos görmez. Onlarin bir kismi islah etmek için degil ifsad etmek için çalisiyor. Lakin yine de birkaç gazete, birkaç televizyon böyle bir egitim isinde hizmet alabilir.

Bunca vakif, dernek, kurulus var. Onlarin bir kismi da halki uyarma, yetistirme, terbiye etme kampanya ve seferberligine katilabilir.

Neler yapilamaz ki…

Yüzbinlerce, milyonlarca adet görgü kitaplari, brosürleri hazirlattirilir, bastirilir, dagitilir.

Bir hizmete karsi tesekkür etmemiz, tesekküre karsi “Bir sey degil” dememiz ögretilir. Konusurken “Aha oha, ha” gibi garip sesler çikartmanin ayip oldugu ögretilebilir. Otobüslerde, uçaklarda, trenlerde, vapurlarda, camilerde cep telefonlarinin kapali tutulmasi gerektigi kafalara sokulur.

Amerika’da, zengin Avrupa ülkelerinde sigara tüketimi her geçen gün azaliyor. Bizde ise, bilhassa yabanci sigara tüketimi çogaliyor. Sigara ve alkollü içki tüketimi hakkinda propaganda yapilir, halk ve gençlik bu konuda uyarilir. Kizlara ve kadinlara karsi terbiyeli, nazik olmak geregi izah edilir. Piknik yerlerini, daglari, kirlari temiz tutmak icab ettigi, Türkiye’nin çöplügümüz degil, vatanimiz oldugu kafalara yerlestirilebilir. Ticaret, alisveris ahlâki hakkinda faydali, tesirli küçük brosürler yayinlanabilir. Daha nice isler yapilabilir. Bu arada Müslüman kardeslerime de tavsiyelerim olacaktir:

Hali vakti yerinde olan bes on zengin sanat, mimarlik, dekorasyon gibi konularda özel hocalar tutarak dersler alabilir, faydali sohbetler yapabilirler. Nice zenginlerimizin evleri kabak gibi dösenmistir. Niçin? Çünkü bilmiyorlar, çünkü bu konuda birikimleri yoktur.

Okullardaki Türk edebiyati dersleri yeterli degildir. Bu eksikligi telafi etmek için edebiyat dersleri alinabilir.

Bazilari bana çok gülecek,

“Yahu bizim edebiyata, sanata, kültüre, görgüye ihtiyacimiz yok. Biz daha fazla para kazanmak, daha zengin olmak için kivraniyoruz…”

diyecekler. Onlara ne haliniz varsa görün, kereste herifler demekten baska bir sey yapamam. Bilmemek degil, ögrenmemek ayipmis.

Terbiyeli ve görgülü kisi, bir ziyarete, misafirlige gittigi zaman telefonunu kapali tutar. Çok âcil, çok zarurî (Meselâ hastası olmak gibi) bir durum yoksa, telefonu açık tutmak için izin istemek bile ayıptır..

Simdi çoklari ne yapiyor? Misafir oldugu yerde cep telefonu çaliyor, herif pismis kelle gibi siritiyor ve cihazi cebinden çikarip konusmaya basliyor. Bu isi defalarca tekrarlayanlar var. Ne büyük kabalik, edebsizliktir bu. Böyle yapanlari hemen kapi disari atmak istiyorum.

Eline para geçen, zengin olan kimselere paranin, zenginligin, lüks otomobilin, lüks meskenin, lüks kiyafetin bir iftihar vesilesi olamayacagini anlatmak, ögretmek lazimdir. Böyle seylerle övünenler, caka satanlar solucan tiynetli, sürüngen, soytari, hokkabaz, kendini bilmez, ne oldum delisi, simarik, terbiyesiz, edebsiz, görgüsüz, ahlâksiz, karaktersiz, faziletsiz heriflerdir.

Nice yüksek tahsilli kisiler dogru dürüst Türkçe konusamiyor.

Küçük büyüge,

“Demin arzettiginiz gibi…”

diyor. Bir baskasi

“Size ne lütfedeyim? Çay mi, kahve mi içersiniz?”

diye soruyor. Bir ötekisi

“Evinize ne zaman teşrif edeyim?”

diye soruyor. Bu kimseler biraz Türkçe dersi alsalar iyi olmaz mi?

Eskiden bu ülkede padisahlar bile terbiyeli, görgülü, mütevazi idi.

Koskoca sultanlar tahtlarina, koltuklarina lök gibi oturmazlar, ilisirlermis.

Zamanimizda ise cahillik, görgüsüzlük, nezaketsizlik, kabalik, edebsizlik kol geziyor.