Medya sık sık yazar: Okmeydanında olaylar… Okmeydanında geceleyin silahlar konuştu… Okmeydanınde nümayiş… Okmeydanı… Okmeydanı… Şu Okmeydanında niçin huzur, sükunet, barış yok?

Hikaye uzundur, bendeniz pek kısa bir özetini yapayım:

Okmeydanı vakıf arazisiydi. Vakıf olarak kalması gerekiyordu.

Bu vakfı gasb ettiler, yağmaladılar. Onun için orada patırtı gürültü, kalkışma, çatışma eksik olmaz.

Cumhuriyetin ilânından sonra Evkaf-ı İslamiye idaresine vesayet rejimi tarafından el konulmuş ve vakıf hukukuna aykırı çok kötülükler, hıyanetler, zulümler yapılmıştır.

Binlerce hayrat vakıf satılmış, kiraya verilmiş, kimisi yıkılmış, tahrip edilmiştir. Akar vakıfların büyük bir kısmı yağma edilmiştir.

Biri çıksa da otuzlu yıllardaki gazete koleksiyonlarındaki satılık cami ve diğer vakıf eserleri ilânlarının listesini yapsa. Tarihî İslam kabristanlarının ve cami hazirelerinin de büyük kısmı yok edilmiştir.

Ayasofyanın bahçesi içindeki medrese binası yıkılmıştır. Eski Eminönü ilçesi hudutları içindeki yüz yirmi küsur caminin adı vardır, binası yoktur.

Vakıflar konusunda en büyük zulüm, Ayasofya camiinin ibadete kapatılıp müze yapılmasıdır.

Fatih Sultan Mehmed Han hazretlerinin Ayasofya vakfiyesinde,

benim bu camimi camilikten çıkartacak olanların üzerine Allah’ın laneti olsun

yazılıdır. Bu vakfiye ihlali Türkiyenin başına çok belâlar getirmiştir ve getirmeye devam edecektir.

Evet yakın tarihimizde İslam vakıfları yağmalanmış, talan edilmiştir. Resmî ideolojinin Müslümanlara yüklü tazminat ödemesi gerekir.

1960’lı yıllarda İstanbul Cağaloğlu semtindeki

Selvili Camiin yıkılışını gözlerimle görmüşümdür.

Cami diktatörlük yıllarında bir yayıncıya satılmış, o başkasına devr etmiş, en sonunda yıkılıp yerine han yapılmıştır.

Bir İslam ülkesinde vakıf eserlerine hıyanet edilirse o ülke musibetten, dertten, belâdan, uğursuzluktan kurtulmaz. Bu dediklerime ateistler, dinsizler, münafıklar inanmaz, onlar gerçekleri kabul etmez.

Bendeniz bir Müslüman olarak, vakıflara hıyanet edilmesinin büyük bir zulüm olduğuna ve belâ getireceğine inanırım. Zaten manzara ortadadır.

İktidar, diktatörlük devirlerinde gayr-i müslim cemaatlerden gasb edilen vakıf binalarını iade ediyor. Bu arada Ayasofya camiini ibadete açarak Müslüman çoğunluğun hakkını verse çok iyi eder.

Yakın tarihte sadece vakıf binalar gasb edilmedi. Camilerdeki, türbelerdeki nice çok kıymetli tarihî halılar, kilimler, şamdanlar, sedef kakmalı dolaplar, el yazması Mushaflar, harika hüsn-i hat levhaları da yok edildi.

Sultan Abdülhamidin Cuma namazı kıldığı

Yıldız Cami-i şerifi

bir hüsn-i hat müzesi gibiydi, çok kıymetli yazılarla bezenmişti. En son gittiğimde bunların yerinde yeller esiyordu, bir tek levha bile yoktu.

Emirgan camii de çok kıymetli hatlarla doluydu. Gidin bakın kaç tanesi duruyor.

Türkiyenin beş yüz senelik tarihî halı ve kilim birikimini elli sene içinde yok ettik. Camilerdeki kıymetli halılar vakıftı. Halılar gitti, lâ’net kaldı. Cahiller maddî değeri çok yüksek el dokuması, kök boyalı kıymetli halıları, halı eşkıyasına veya mafyasına kaptırdılar, onların yerine beş para etmez makine dokuması, anilin boyalı paçavralar serdiler.

Aksarayda

Pertevniyal Valide Sultan türbesindeki

kıymetli eşyanın bendenizde, Sultan Abdülhamid zamanında yapılmış listesi var. Hiçbiri yerinde değil. Vakıf hainleri hepsini yok etmiş.

Pertevniyal Sultan

derken, bilmeyenler öğrensin diye şu acı tarihî hadiseyi kayd edeyim: Sultan Abdülaziz’i tahttan indirmek için saraya gelen rezil ve alçak zorbalardan biri, Valide Sultan dairesine gidiyor, yaşlı kadıncağız şaşkınlık içindedir. Zorba herif Padişah Annesinin kulaklarındaki küpeleri, kulak memelerini yırtarak kopartıp gasb ediyor. Sonra, o muhterem Müslüman kadını, üzerine sokak kıyafeti geçirmesine izin vermeden bir kayığa koyarak Topkapı Sarayına gönderiyorlar.

Bu zalimler birkaç gün sonra, Sultan Abdülazizi Fer’iye saraylarından birinde Kur’an okurken şehid etmişlerdir.

Bendeniz bir Müslüman olarak vakıf yağma ve hıyanetlerini çok büyük bir zulüm olarak görürüm ve bunlardan asla razı olmam.

Başta

Karacaahmet

ve

Eyyüb Sultan

kabristanları olmak üzere tarihî mezarlıklarımızı tahrip edenlerin günahı ve vebali çok büyüktür.

Şu soruyu sormadan da geçemeyeceğim: Bunca İslam kabristanını tahrip ettiler de, Üsküdar Bülbülderesi’ndeki Dönme mezarlığın bir taşına bile niçin dokunmadılar?

Zamanımızdaki adaletsizliklerden biri de, tamir ve restore edilen tarihî vakıf binalarının bazı kuruluşlara verilmesidir. O binaların vakfiyeleri vardır, şartlarına uyulması gerekir.

Geçenlerde yazmıştım: Eyüpte, vaktiyle yangın geçirmiş büyük bir tekke binası restore edildi. Tekkenin zikrullah yapılan binası aynı zamanda cami idi, eskiden orada ezan okunup namaz kılınıyordu. Restorasyondan sonra mihrabın önüne kürsü gibi bir yer ilave edildi. Ve maalesef o kutsal mekânda çalgılı düğün yapıldı. Başbakan bunu duyunca çok üzüldü, öfkelendi, azarladı…

Restore edilen medreselerde Ehl-i Sünnete uygun din eğitimi verilmeli, tekkelerde, hangi tarikatin tekkesi ise onun usul ve erkanına göre zikrullah yapılmalıdır.

Her hâl ü kârda vakıf şartlarına son derece titizlikle riayet edilmelidir.

Yukarıda yazdım ama tekrar ediyorum:

Ayasofya tekrar cami yapılmalı. İleride kurulacak İslam Ümmet Teşkilatına vakıflara verilen ziyanlarla ilgili tazminat ödenmelidir.

Vakıflar konusunda doğru yolda yürünmezse memleketin, halkın, devletin başı beladan kurtulmaz. Ülke hırgür, fitne fesat, nifak şikak, fısk fücur, isyan tuğyan, iğtişaş fırtınalarına mâruz kalır. 24.11.2013