Olursa Yüzde Yüz Olur
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 19 Aralık 2018
,
bir kimsenin vücudunun sağ yarısının sarışın, sol yarısının siyah olamayacağı gibi,
Bir Müslüman yüzde 50 doğru dürüst, yüzde 50 yamuk olamaz, Yüzde şu kadar doğru sözlü, yüzde bu kadar yalancı olamaz, İnsan doğruysa doğrudur, eğriyse eğri… Yalan söyleyen kişi yalancıdır, haram yiyen haram-hor’dur…
İyi bil ki, ihlas kesir kabul etmez. Ya tam olur ya olmaz. Doğru olmak istiyorsan, dosdoğru ol, Yarım doğrulukla doğru olunmaz; zani veya zaniye az veya çok zina yapabilir ama neticede o bir zani veya zaniyedir,
arasındaki fark yalan miktarındadır, Sadık olmak istiyorsan sapsadık ol, Gururun ve kibrin çoğu da azı da kötüdür, Unutma,
,
Peygamber ne demişti: “Kendi kızım Fatıma hırsızlık yapsa, onun da elini kesmekte tereddüt etmezdim”,
Aklını başına topla: İman kesir kabul etmez. İman bütündür.
Sakın Şeytan’a uyup
demeye kalkma, Namaz kılarken dikkat et. “Yüzde doksan Allah için, yüzde on kullar görsün de şu herif ne dindar” desinler demeye kalkma sakın. O namaz kabul olmaz, Pazartesi ve Perşembe günleri tuttuğun nafile oruçlar için sakın davul çalma, Umreye giderken kendini şöyle bir yokla.
Başkaları çift hörgüçlü deveyi hamuduyla yutuyor, bendeniz ancak küçük ve sevimli bir deve yavrusunu yutuyorum, ben namuslu bir yiyiciyim kuruntusuna kapılma. Anasını da yutsan, yavrusunu da, sen sonuçta bir yiyicisin,
diye saçmalama sakın, Az kötünün iyi olmadığını bilmeyecek kadar ahmak mısın sen?
Elli altmış yıl önce gazeteler kendi reklamlarını yaparken
derlerdi.
Başmakale, fıkralar (köşe yazıları), röportaj, siyasi haberler, pehlivan tefrikası (hemen hemen her gazetede olurdu), roman tefrikası, iktisadi haberler, spor, magazin bu altı sayfaya sığdırılırdı.
Zamanımızda
Matbaacılıkta, yayıncılıkta çağ atladık. Kuşeye benzeyen illüstrasyon kağıdına basılan günlük gazeteler bile var. Resimler pırıl pırıl.
. Bilgi ve kültür bakımından, seviye düştü. Nedir istisnalar dışında
. Yazılı ve edebi Türkçe değil;
kullanılıyor. Bazı köşe yazılarının üslûbu kopuk kopuk cümlelerle
Makalelerde, fıkralarda hemen hemen hiçbir mısra ve beyit zikr edilmiyor. Meselâ zamanı gelince Paşa’nın:
“Bed-asla necabet mi verir hiç üniforma /Zerduz palan ursan eşek yine eşektir” Beyti niçin kullanılmıyor? Basınımızda kaliteli köşe yazıları, kaliteli makaleler, kaliteli röportajlar, kaliteli araştırmalar hiç yok değil ama olanlar yetmez.
Eskiden 6 sayfalık bir gazetede okuyacak ne çok yazı olurdu…
Basının ahlâkı/etiği de yetersiz.
Çirkinliklerle mücadele eden gazeteciler var ama onlar de yeterli değil.
Medya bunu durduramıyor.
Medya bununla yeteri kadar ve etkili mücadele edebiliyor mu? En muhalif geçinenler bile
Bazen biraz yazıyorlar, sonra peşini bırakıyorlar. Kokuşma konusunda, yazılması gerekenin binde biri bile yazılmıyor.
Bol miktarda ıvır zıvır magazin…
. Meraklı yazılar ve resimler…
Yaşlıları gençleştiren, çirkinleri güzelleştiren formüller…
tarafından idare edilen gazetelerde bol bol açık veya sinsi din düşmanlığı.
(İlme, irfana, kültüre hizmet eden, faydalı ve müsbet yayın yapan ahlâklı ve faziletli, doğruya doğru eğriye eğri diyen, iyi ve güzel işleri alkışlayan ve teşvik eden, kötü işleri kınayan ve tenkit eden, her hal ü kârda asla yalakalık ve yağcılık yapmayan gazeteleri tebrik ediyorum. Onlar tenkitlerimin dışındadır.)
Şehvetler galeyan halinde.
zengin olmak, daha zengin olmak, en zengin olmak şehveti…
Benlik şehveti… Riyaset şehveti… Ün ve alkış şehveti… Dünya şehveti…
Toplumda şehvet kasırgaları esiyor. Aç televiyonu, kanalları zapla, her tür şehvet lağımları aksın evinin ortasına.
Gelir gelsin de nereden ve nasıl gelirse gelsin.
Herkes yiyor da ben niçin yemeyecekmişim?
Yooo ben hamsi yemem elalem lüfer yerken!.. Rıfkııı!.. Salonun perdeleri değişecek… Ama karıcığım o perdeler yepyeni… Sevgi’ler her yıl perdelerini yeniliyor, ben insan değil miyim? (Sarsılarak ağlar…)
İsraf etmeyen, mütevazı yaşayan biri için:
Zamanımızda üstünlük artık kürkte, otomobilde, yeme içmede. Kim israf ediyorsa o üstün oluyor. Kur’ân müsrifler (savurganlar) hakkında ne diyor?.. Onlar şeytanın kardeşleridir diyor. Şeytanın yeri neresi?
Faziletli bir alim ölüyor, kimsenin haberi yok. Geceliği 10 bin dolarlık manken ölüyor, yurt çapında matem… O genç çok faziletli, inançlı, dindar, ahlâk ve karakteri yüksek bir Müslüman, ona niçin yardımcı olmuyor, destek vermiyorsunuz?.. Cevap: O bizim cemaatten değil!.. Niçin bizden değil?.. Kan grubu bizimkine uymuyor…
Şu dindar geçinen kişi Mekke’ye gitmiş,
Vah vah!..
Fakir ve miskin Müslümanlar sefalet, yokluk, ihtiyaç içinde kıvranırken bizimkiler zekatları toplayıp bina yaptırmışlar. Bunlar ne biçim dindar? Sınavlara fesat karıştırılmış. Kimler karıştırmış? İhalelere fesat karıştırılmış. Kimler karıştırmış?
Şu herifler doymak bilmiyor, ha babam topluyorlar, devşiriyorlar. Ne zaman doyacaklar? Onların gözünü toprak doyurur. Ayıp ediyorsun sen!.. Şimdiye kadar dinsizler yediler, bırak da biraz da dindarlar yesin…
Yesinler ama zıkkım yesinler!.. İçine ekmek doğrayacağı helal çorbası olana ne mutlu… İhtiyacından fazlasını istemeyene ne mutlu… Fakir şakirler, müjdeler var size…
, ne kötü durumdasınız bilseniz siz… O akşam kıymasız yavan patates yemeğini yemiş, haline şükr etmiş, yatsıdan sonra fazla eğlenmeyip yatmış. Rüyasında kendisini Cennet’te görmüş. Hayırdır inşallah… 12 Nisan 2011