On Konu
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 05 Ocak 2019
Pazartesi
Sayın Ekselans!.. Bu ülkede şu gerçeği en iyi bilen sizsiniz: Doğu ve Güneydoğu’daki
Bu ticaretin hacmi milyarlarca dolardır. Bu iki pis ticaretin, yani uyuşturucu ve silah kaçakçılığı işinin önüne geçilmedikçe o bölgede sulh ve sükun olmaz. Hürmetlerimle…
Sultanahmet’ten tramvaya bindim. Bendeniz halk mensubu olduğum için tramvay, otobüs, tren, vapur gibi toplu taşıma vasıtalarıyla seyahat ediyorum. Her neyse, tramvaydaki bir bey beni tanıdı, ayak üstü biraz konuştuk. Bir lise müdürü imiş, son bir ay içinde okulda yirmi beş bıçak yakalanmış… Öğrencilerimiz silahlanıyor. Şimdilik bıçak. Parasal imkânları olursa yarın tabanca… Okullarımız niçin bu hale geldi? Kabahat çocuklarımızda mı? Hayır onlarda kabahat yoktur.
Birtakım ateist, materyalist, çağdaş, ilerici, uygar gazeteciler, yazarlar, akademisyenler hop oturuyor hop kalkıyor. Neymiş efendim evrim teorisi inkâr ediliyormuş, canlıların yaratıldığı iddia ediliyormuş. Bu kişiler kendilerine çok güveniyorlarsa, yaratılışa inananları bir açık oturuma davet etseler ya. Büyük bir televizyon kanalında, noter tarafından idare edilecek bir açık oturumda üç veya beş evrimci ile bir o kadar yaratılışçı tartışsınlar, millet dinlesin, seyr etsin. Evet evrimciler böyle bir şeye niçin yanaşmıyorlar?
Şarkıcı Fıskıye ben lezbiyen değilim dedi… Ünlü sanatkar ben homo değilim dedi… Manken Feşmekâne sevgilisinden hamile kaldı, bir önceki sevgilisi ateş püskürüyor… Yaşasın! Bazı belediyelerin içki satışını birtakım Kırmızı Sokak’larla sınırlandırmasını Danıştay durdurdu… Maaşını alamayan ithal malı futbolcu antrenmana çıkmadı…
Şu satırları yazarken çok üzüntülüyüm… Havalar ısındı, ağaçlar tomurcuklandı ve İstanbul park ve caddelerindeki ağaçlar budanmaya başlandı. Bu işin daha önce yapılması gerekirdi. Sultanahmet parkında, turizm bürosunun arkasında ulu bir çınar vardı. Bu çınarın iki dalı, yere paralel olarak büyümüş ve hem güzel bir gölgelik meydana getiriyor, hem de çok hoş bir manzara teşkil ediyordu. Geçen gün oradan geçtim ve sarsıldım. O iki dalı hoyratça kesmişlerdi. Merak edenler gidip baksınlar, dalların kesik yerlerine boya gibi bir şey sürmüşler. Bu güzel dalları kim kestirdi? Niçin kestirdi? Bu şehrin ağaçları hepimizindir. Zaman zaman şurada burada ağaç katliamı yapıldığını duyuyoruz. Hiçbir medenî ülkede ağaçlar hoyratça kesilmez, hoyratça budanmaz. İsviçre’de, bir arsadaki ağacı kesmemek için, mimarlar ağacı muhafaza edecek şekilde proje çizerler. Tek cümle: Sultanahmet’teki o ulu çınarın o güzel iki dalını o şekilde kesen, kestiren şahıs ve müesseselere, bir İstanbullu olarak hakkımı helal etmiyorum. Çınar’ın âhı çarpsın onları diyorum…
Pazar günü dostlarımdan biri geldi. Kırk ay taksitle bir Hindistan arabası almış onunla beni gezdirdi. Çay içmeye Ayvansaray’a gittik. Anemas Bizans zindanlarının yanındaki kafede oturduk, Balat’tan aldığım çöreklerle çay içtik. Anemas zindanları tamir ediliyor. Niçin tamir ediliyor? Rum, Haçlı ve Bizans eseri olduğu için… Parası nereden geliyor? Mutlaka dışarıdan geliyordur. Türk ve İslâm eserlerine bu kadar ilgi gösteriliyor mu? Gösterilmiyor. Zeyrek’teki Zeyrek Camii’nin (eski Pantokrator kilisesi) dış duvarları, pencereleri, kubbeleri de tamir ediliyor. Bu işi Amerika’daki İllinois Üniversitesi üstlenmiş. Dışarıdan para geliyor, bir o kadar da Türk devleti veriyor. Caminin içi çok harap, çok virane. Oraya bir çivi bile çakılmıyor, çaktırılmıyor. Niçin? Gizli bir protokol yapılmış, ileride bina camilikten çıkartılacak, Hıristiyanlara geri verilecek deniliyor…
Yaman Bakan isimli şahsın oğlu mafya ile birlikte çalışıyor ve dehşetli para kazanıyormuş. Yaman Bakan’ı makamından indirmek istemişler. Kükremiş,
demiş. Yaman Bakan’ın üzerine gitmeye kalkanlar susmuş ve pusmuşlar. Kimdir bu Yaman Bakan adlı vatandaş? Bu cesareti nereden alıyor?
Kenar bir semtteki bir bakkal dükkanından alışveriş ediyorum. Bakkal sakallı, halim selim, temiz bir zat. Biraz konuşuyoruz. Kastamonulu imiş, babası Bediüzzaman hazretlerinin kâtibi imiş… Dükkânı tam on bir kere soyulmuş, üzüntüden hasta olmuş. Babasına rahmet, kendisine selamet diliyorum. İlk nurcuları hatırlıyorum, onlar birer ihlas âbidesi idiler. Dinî ve imanî hizmetler için Müslümanlardan ve bağlılardan asla para toplamazlardı. Hele kendileri, hizmet gölgesinde asla menfaatlenmezlerdi. Allah için yaptıkları hizmetlerin ücretini Allah’tan beklerlerdi. Ben, halktan para toplayanlara Nurcu demem.
Hahambaşı bir gazeteye verdiği beyanatta lüks ve gösteriş düşkünü dinsiz Yahudilere yüklenmiş. O kadar ağır konuşmuş ki,
demiş. Bendeniz zaman zaman yazarım, ülkemizdeki bir kısım Yahudiler son derece bozulmuştur. Kendi dinlerinden iyice kopmuşlardır. Sinagog’a gitmezler, her fırsatta sosyetik ve lüks batakhanelerde boy gösterirler. Musevîlik dinine uygun olmayan bir şekilde yer içerler. Hahambaşının ağzına sağlık. Ancak, bu bozukluk sadece dinsiz Yahudilere mahsus değildir. Birkaç sene önce Büyükada’da bir cumartesi günü haham sinagogta ibadeti idare ettikten sonra, öğleden sonra plaja gidip eğlenmiş. Bunu öğrendiğim zaman kınayıcı bir yazı kaleme almıştım. Hahambaşı bazı hahamlara da dikkat etmelidir.
Tarihî cami binalarının duvarlarında korkunç, çirkin, iğrenç, pis, gözlere diken gibi batan cihazlar… Klima cihazları… Bunlar görülmeyecek bir yere konulacaklarına, tam aksine göze batacak yerlere konuluyor. Niçin? Çünkü kutsal klima cihazlarıdır… Kutsal hoparlörler, kutsal kaloriferler, kutsal zırıldaklar, kutsal fırıldaklar, kutsal yellengeçler, kutsal âletler…
Yaz geliyor ya, nice cami derneği halktan din iman adına para toplayacak ve camiyi klimalandırmak için kolları sıvayacaktır. Terli terli camiye gireceksiniz, içerisi zaten serin, klimalar harıl harıl soğuk hava üfürüyor. Nazik yapılılar hasta olacaklar… Aman klima canım klima… Fennin son harikası klima… Bir şey öğrenmek istiyorum: Cemaatten bol bol yardım ve bağış toplayan bir cami derneğinin dinî ve ahlâkî mahiyette küçücük bir broşür yayınladığını bilen ve gören varsa, çok rica ediyorum bana haber versin, bir adet de lütf edip o broşürden göndersin, sevinerek ve iftihar duyarak bu sütunlarda yazayım. 04 Nisan 2006