Önemli Konular
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 26 Şubat 2019
Cuma(1) Müslüman kesimin, önemli gördükleri her yerine casuslar, ajanlar, provokatörler soktular. Telefonlar dinleniyor, dosyalar hazırlanıyor, gizli kameralarla filimler çekiliyor; bu işler için trilyonlar harcanıyor. Bütün bunlar Türkiye’nin iyiliği ve selameti için mi? Hayır, onlar kendi inançlarının, kendi ideolojilerinin, kendi azınlık saltanatlarının, kendi egemenliklerinin, kendi maddî menfaat ve imtiyazlarının devamı, güvenliği için çalışıyor.
(2) Samimî, ihlaslı, dosdoğru hareket eden, hizmetleri karşılığında halktan maddî ve mânevî ücret istemeyen ve almayan; ehl-i sünnet yolundan hiç şaşmayan bir hizmetkâr meydana çıkarsa onu mahvetmek, baltalamak, bitirmek, yok etmek için ellerinden geleni yaparlar. Buna mukabil satın alınabilecek, anlaşılabilecek, yönlendirilebilecek, kullanılabilecek bir baron peydahlandığı vakit şeytanî planlar hazırlar ve o adamı kendi dâvaları uğrunda istismar ve istihdam ederler. Şu anda islâmî kesimdeki bazı kimselerle anlaşmışlardır.
(3) Ellerinde yüzlerce, binlerce yolsuzluk, yamukluk dosyasının bulunduğunu bilmemiz gerekir. Bu yolsuzlukları kimler yapmıştır? Elbette faziletli, ahlâklı, ihlaslı, doğru, samimî, şerefli, namuslu, mürüvvetli Müslümanlar yapmamıştır. Bu pisliklerin fâilleri yarı mühtedi, dini imanı para ve maddî menfaat olan, nefs-i emmârelerine put gibi tapan, Nemrud ve Firavun tabiatlı, sömürücü, hortumlayıcı, münafık haşarattır. İşte istihbaratçıların ellerinde bunlarla ilgili pislik dosyaları, belgeleri bulunmaktadır. Peki bu dosyaları bomba gibi patlatıp niçin onları mahvetmiyorlar?.. İş bu kadar basit değildir. Onları çeşitli tehdit ve şantajlarla kendilerine hizmet ettirmeyi düşündükleri için bomba patlatmazlar. Yönlendirirler, kullanırlar.
(4) Ebu’l-Ferec tarihinde okumuştum. Hülagû Bağdad’ı zaptedip, ahalisini kılıçtan geçirdikten, son Abbasî halifesini de bir çuvalın içine koyup Moğol atlılarına ezdirip şehid ettirdikten sonra birtakım Hıristiyan, Yahudi, Mecusî ve İslâm düşmanı kimseleri vezir edinmiş, onlar da bu zâlime, “Müslümanlar ayrık otu gibidir, onlarla kolay kolay başedilmez, bundan böyle her Müslüman âileye emanet olarak bir domuz verilsin, Müslümanlar kendilerine verilen bu domuzlara bakmakla, onları her hafta sabunla yıkamakla mükellef tutulsunlar” diye akıl vermişlerdir. Zavallı Müslümanlar yıllarca bu kahrı çekmişler, bu zulme mâruz kalmışlar; sonunda hikmet-i Hüda yine onlar galib gelmiştir. Hülagû’nun torunu Gazan Han Müslüman olmuş ve zulüm sona ermiştir. Bugünkü zâlimler, Hülagû’nun ve vezirlerinin yaptıklarını yapacak güce sahip değildir. İslâm’a ve Müslümanlara karşı açmış oldukları savaşı önünde sonunda kaybedeceklerdir. Yeter ki, Müslümanlar akıllarını başlarına toplasınlar.
(5) Ülke çapında Müslümanlara zulümler edilirken, on milyonlarca vatandaşın inanç hürriyeti çiğnenirken birtakım kişiler ne yapıyor? Onların akılları fikirleri Müslümanlardan para toplamaktır. Bir hava civa makinası için ellişer bin mark toplanmıştır. Aylar geçmiş, ortada, vaad etmiş bulundukları hava civa makinası yok. O halde aldığınız paraları iade edin. Onu da etmiyorlar… Aslında kabahatin büyüğü saf Müslümanlardadır. Ben şahsen hava civa makinası için elli bin değil, elli mark bile peşin para vermem.
(6) Diyelim ki, başörtüsü zulmü konusunda dünya kamuoyunu aydınlatmak maksadıyla İngilizce güzel bir broşür çıkartılacaktır ve bu iş için on bin dolar masraf yapılması gerekmektedir. Broşürü hazırlayacak ekip herhangi bir ücret almayacak, bu para tercüme, kâğıt, baskı, teclit, posta masrafları için harcanacaktır. On bin dolar büyük bir meblâğ değildir ama bu parayı hiçbir vakıftan, cemaatten, hizip ve fırkadan, tarikattan temin edemezsiniz. Kulağımıza geliyor, Müslüman kesimdeki bazı ünlü ve büyük kişiler milyonlarca dolarlık mülkler almakta, harcamalar ve yatırımlar yapmaktaymış. Lakin çok önemli, çok hayatî, çok stratejik bir iş için on bin dolar verilmez. Büyük bir Müslüman cemaat, hayır paralarıyla Fiji adalarında kebapçı dükkanı, market ve okul açabilir ama başörtüsü konusunda yapılacak bir çalışmaya onbin dolar değil, on sent bile vermez. Zaten onlara göre tesettür teferruatla ilgili bir hükümdür. Zulüm başlayınca bütün tesettürlü hanım öğretmenlerin ve kız öğrencilerin başlarını da açtırmışlardır.
(7) Ülkemizde zâhirde din-laiklik savaşı gibi görünen savaş aslında bir rant savaşıdır. Atatürkçü, laik, çağdaş, din karşıtı kesimde dehşetli rant yenmektedir. Maalesef birtakım İslâmcılar da rant yiyor. Onlar iki türlü ranttan yararlanmaktadır. Birincisi din ve mukaddesat rantı. Allah için ver, din için ver, dâva için ver… Bu yolla milyarlarca dolar toplanıyor. Bir de, sistemin rantlarını yiyorlar. Biz bu düzeni değiştireceğiz, biz islâmî bir sistem getireceğiz diyenlerin hepsine aldanmayınız. Onlar samimî ve namuslu olsalardı bu düzenin önlerine attığı kemiklere, rantlara tenezzül etmezlerdi.
(8) Müslümanlar kendi ülkelerinde sömürge yerlisi, ikinci sınıf vatandaş, parya durumuna düşmüşlerdir. Bunun sebebi kendi ilimsizlikleri, irfansızlıkları, yetersizlikleridir. Birtakım İslâmcılar İslâm dâvasını ve Müslümanları satmışlardır. Zaten dini imanı para olan, nefs-i emmâresine put gibi tapan; Kur’an, Sünnet ve Şeriat ilkelerine ve hükümlerine tamamen zıt bir hayat tarzı süren kimseler İslâm’a ve Müslümanlara hizmet edemez. Dinimiz emanete hıyanet etmeyi şiddetle yasaklamış, bunu büyük bir günah kabul etmiştir. Bazı İslâmcılar ise emanetlere hıyanet edip duruyor.
(9) Özeleştiri mahiyetindeki yazılarımın bazı kısımlarını zaman zaman laik ve çağdaş gazeteler, kendi emelleri yönünde kullanmak istiyorlar. Bir cemaat, toplum, ümmet için özeleştiri –yapıcı ve müsbet olmak şartıyla– çok büyük bir kuvvettir. Yıllardan beri Müslümanları uyarmaya çalışıyorum. Din baronlarının saltanatı, din sömürüsü kalkmadıkça, istismarcı haşarat dâva dairesinden dışarıya atılmadıkça Müslümanlar için kurtuluş, saadet, selamet olmayacaktır. 05 Ağustos 2000