Pazar

 

Onların ince siyaseti şudur: Türklerle Kürtler iki ayrı kampa ayrılacaklar, birbirleriyle çekişip tepişecekler…Öte yandan Sünnîlerle Alevîler de iki ayrı düşman cepheye ayrılacaklar; aralarında gerginlik ve geçimsizlik olacak, birbirlerine düşman gözüyle bakacaklar… Halkı ilerici-gerici, sağcı-solcu, dinci-lâik, şucu-bucu diye birbirine zıt ve düşman zümrelere bölecekler… Zamana ve zemine göre bunları bazen destekleyecek, bazen ezecek ve böylece halk birbiriyle uğraşırken onlar hakimiyet ve saltanatlarını sürdürecek, rantlarını yiyecekler…

Kimlerdir bu “onlar”?

Birtakım gizli güçler ve lobilerdir. Türkiye onların atalarının, babalarının çiftliğidir. Bu çiftliğin sütü, balı, kaymağı, rantı, arslan payı onların hakkıdır. Bu haklarını sağlama bağlamak için Makyavel’e taş çıkartacak entrikalar, politikalar, stratejiler üretmektedirler. Şu güne kadar da oldukça başarılı olmuşlardır. Ancak bu siyasetleri ve stratejileri ilânihaye devam eder mi?

Türkiye halkı içinde elbette çeşitlilikler, farklılıklar vardır. Ülkemizde etnik bakımdan yetmiş küsur çeşitlilik olduğu söyleniyor. Bunların hepsi Türkçe konuşmakta, Türkleşmiş bulunmaktadır. Türklüğü kabul etmeyenler de vardır. Bugünkü Türkiye bir cihan devletinin enkazı üzerine kurulmuştur. Yetmiş değil, yüz çeşit ırk olsa şaşılmaz. Bu konuda, memleketin, milletin ve devletin selâmeti ve huzuru namına yapılması gereken nedir? Bu çeşitlilikleri kin, nefret, düşmanlık, ayrılık unsuru haline getirmemek, uyumlu bir şekilde bir arada barış içinde yaşatmak; fitne-fesat değil, bir zenginlik vasıtası haline getirmek.

Din bakımından ülkemizde Sünnî’ler ve Alevî’ler bulunmaktadır. Vatanın, halkın ve devletin selameti bakımından bu iki zümrenin de barış ve mutabakat içinde yaşaması gerekmez mi?

Lakin onlar için önemli olan millî barış, toplumsal mutabakat (uzlaşma) değildir. Kendi saltanat ve hakimiyetlerinin, kendi rantlarının sağlama bağlanması, garanti altına alınmasıdır.

Türkiye’deki gelir dağılımına bakınız:

Ülkenin gelirinin yüzde 50’sini üç bin aile, holding, şahıs yiyor….

Üç milyon tuzu kuru kesim var. Geri kalan gelirin yarısını onlar alıyor. Altmış dokuz milyon halka, millî gelirin yüzde 25’i kalıyor ve tabiî ki, yetmiyor.

Türkiye’deki rejim, sistem, ideoloji, zümre kavgalarının altındaki ve ardındaki asıl sebeb rant meselesidir.

* Ülkemizin gelir dağılımı son derece adaletsizdir.

* Ülkemizde büyük ve genel bir kokuşma hüküm sürmektedir.

* Ülkemizde siyaset ve sosyal adalet bakımından eşitlik yoktur.

* Yukarıda Patrisyenler veya Brahmanlar kastı mevcuttur.

* Onun altında birinci sınıf vatandaşlar vardır.

* Daha aşağıda da çoğunluk bulunuyor.

Kendilerini bu ülkenin asıl sahibi, ülkeyi babalarının ve atalarının çiftliği veya mandırası gibi görenler gerçek demokrasiden, gerçek adalet ve eşitlikten yana değildir. Çünkü gerçek demokrasi, gerçek adalet ve eşitlik olursa imtiyazları, rantları elden gidecektir.

İşte bu yüzden memleketi parçalamak, devleti zayıf düşürmek pahasına halkı çeşitli ve farklı zümrelere ayırmakta ve birbirlerine düşman etmektedirler.

Dış düşmanlarımız güçlü, zinde, huzurlu bir Türkiye istemiyor. Onların Türkiye’yi bölme planları çoktan hazırlanmıştır. Bu kısa zamanda ülkemizi üç ayrı parçaya bölmek istiyorlar. Bu parçalardan birini Avrupa Birliği’ne alacaklardır. Pembelerin kontrolunda olan kısmı…

Osmanlı devleti asırlar boyunca Haçlıların kâbusu olmuştur. Tarihî devamlılık şuuruna sahip bir Türkiye istemezler.

Herkes çok iyi biliyor ki, ülkemize gelen birtakım Avrupalı politikacılar, diplomatlar, gazeteciler Ankara ve İstanbul’a indikten sonra biraz soluk alıyor ve hemen Güneydoğu Anadolu’ya gidiyorlar. Bu adamlar Kürtlerin kara gözlerine aşık mıdır? Değildir ama bir bildikleri, bir planladıkları vardır.

Türkiye’deki silâhlı Kürtçülük hareketini Kürtler mi planlamıştır?Hayır, kesinlikle hayır… 1985’te Ermenilerin ASALA terör hareketi vardı. Bombalar patlıyor, adam öldürüyor, terör yapıyordu. Sonra birdenbire âniden sahneden çekildi, yerine PKK getirildi. Bu işi kimler yaptı? Rejisör, piyesin yazarı, planlayıcılar hep yabancıydı.

Yirmi beş senedir devam eden PKKhareketinin malî portresini hiç düşündünüz mü? Bu savaşın kulislerinde bazıları yüzlerce milyar dolarlık kirli rantlar elde etmiştir.

PKKsavaşının gölgesinde uyuşturucu, eroin helikopterlerle taşınmıştır.

Silâh kaçakçılığı ve ticareti yoluyla bazıları yine milyarlarca dolar vurmuştur.

PKK lideri Abdullah Öcalan, Suriye’deki gizli kampında kendisi ile röportaj yapmaya gelen gazeteci Avni Özgürel’e ne demişti: “Avni bey, bu savaşı bitireni bitirirler…”

Onlar, bazıları PKK savaşını körüklediler, bitmesini istemediler. Çünkü bu pis savaşın gölgesinde yüz milyarlarca dolarlık rantlar vardı.

Bu zihniyet, onlar, bazıları Türklerle Kürtleri, Sünnîlerle Alevîleri, Dincilerle Lâikleri, Şucularla Bucuları, Ocularla Mucuları birbirlerine düşman ederek, bunları birbirleriyle tepiştirip çekiştirerek şu ana kadar trilyonlarca dolarlık kara, pis, necis, haram rant elde etmişlerdir.

Ülke, halk ve devlet olarak Türkiye’nin menfaati nerededir?

1. Türklerle Kürtlerin ve diğer etnik altkimlik sahibi vatandaşların uyum içinde, millî ve sosyal bir barış ve mutabakat içinde birlikte yaşamasıdır.

2. Sünnîlerle Alevîlerin de dost ve kardeş olmalarıdır.

3. Dinci Lâik çekişmesinin insan hakları, millî kimlik, adalet, hukuk ışığında halledilmesidir.

Onlar, bazıları böyle bir şeyi kesinlikle istemezler. Çünkü imtiyazları elden gider, rantlarını yitirirler.

Onlardan, bazılarından, mâlum ve mâhutlardan ümidimizi keselim, onlardan hayır gelmez. İş bize düşmektedir. Biz kimiz?

Biz bu ülkede yaşayan vatansever Türkler ve Kürtleriz, biz aklı başında Sünnîler ve Alevîleriz, biz halkın çoğunluyuz, Türkiye’nin bi’l-irs ve’l-istihkak sahipleriyiz.

Türklerin ve Kürtlerin eşraf takımı bir araya gelmeli ve bu ülkede barış, kardeşlik, adalet, eşitlik içinde birlikte yaşamak misakı hazırlayıp imzalamalı, bunu ilan etmelidir.

Sünnîlerle Alevîlerin ileri gelenleri de böyle yapmalıdır.

Dinci ve Lâik cephelerin yüksek tabakası bir araya gelmeli ve mevcut çekişmeleri, tepişmeleri, ihtilâfları ortadan kaldırmak, en aza indirmek için çalışmalı, kararlar almâlıdır.

Alevî olmayan bazı provokatör ajanlar Alisiz bir Alevilik çıkartmak istiyor. Alevî kardeşlerimizin ve vatandaşlarımızın bu cereyanın karşısına çıkmaları ve kendi cemaatlerini uyarmaları gerekir.

Türkiye büyük bir gemidir. Hiç bir kimsenin ve zümrenin bu gemiyi delmeye hakkı yoktur. Çünkü gemi batarsa hepimiz mahv olacağız.

19’uncu yüzyılda emperyalistler bir kısım Ermenileri kışkırttılar da ne oldu?

Menfi Kürtçülük hareketinin en büyük kurbanı ve zarar göreni bizzat Kürtler olacaktır.

Bendeniz Türküm, Türkçü değilim.

İslâm dinine mensubum, İslâmcı değilim.

Kürtlük bir realitedir. Lâkin Kürtçülük bir ideoloji, bir doktrin, bir macera, bir ütopyadır.

İslâm dünyasındaki kavimlerin içine menfi (olumsuz) kavmiyetçilik mikroplarını Haçlılar ve Yahudiler aşılamıştır.

Türklerle Kürtlerpekâlâ anlaşabilir, barışabilir, huzur içnde birlikte yaşayabilir. Ama Türkçülerle Kürtçülerin barış içinde, uzlaşma içinde birlikte yaşamaları çok zordur, hattâ imkânsızdır.

Bakınız …çü’ eki bizlere nelere mal oluyor…

Birtakım aşırı fikirli kişiler “Alevîler Müslüman değildir” diye bağırıyorlar. Bu aşırı, uç fikir ve görüşlere bizzat Alevî kardeşlerimizin cevap vermesi gerekir.

Alisiz bir Alevilik çıkartmak için çalışanlar ne yapmak istiyor?

Bu ülkedeki bütün çeşitlilikler, farklılıklar fitne fesat, ayrılık, bölünme ve parçalanma için değil birlik, anlaşma, barış, uzlaşma, mutabakat için elele vermelidir.

Onlar ve bazıları Alevîleri ülkedeki bozuk sistemin bekçisi ve koruma gücü haline getirmek istiyor. Alevîler bu oyuna gelmemelidir. Alevîleri kullanıyorlar ama rantı kendileri yiyorlar.

Birtakımları benim bu yazımdan rahatsız olacaklar ve savcılara ihbar ederek bu adam eski TCK 312’nci yeni TCK 216’ncı maddeyi ihlâl etmiştir, mahkemeye verilmesi, hapse atılması gerekir diyeceklerdir.

Ben ülkemi, halkımı, devletimi seviyorum ve korumak istiyorum.

Ben Türkiye’nin parçalanmasını istemiyorum.

Ben, ülkemin bir iç-sömürge durumunda kalmasını istemiyorum.

Ben ülkemdeki çeşitliliklerin toplumsal barış ve millî mutabakat içinde dostça ve kardeşçe yaşamalarını istiyorum.

Ben, Türkiye’nin rantlarını küçük bir azınlığın yemesinden dolayı son derece rahatsızım. Sosyal adalet ve eşitlik istiyorum.

Ben Türklerle Kürtlerin, Sünnîlerle Alevîlerin, Dincilerle Lâiklerin medenî vatandaşlar olarak birlikte, barış içinde yaşamasını istiyorum.

Ben, tarihî ârızaların ve kazaların artık sona erdirilmesini istiyorum. Tarihî devamlılık yoluna ve çizgisine girilmesini istiyorum.

Bunları istemek, bunlar için çalışmak, bu konuda tarafları ve çeşitlilikleri uyarmak suç mudur? Fitne fesat çıkartmak mıdır, halkı kin ve nefrete davet etmek midir? 14 Kasım 2005