Onlar ve Biz
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 13 Ocak 2019
Perşembe
Sanırım bu memlekette en büyük kavga, gürültü, çekişme, niza sebebi şudur:
Onlar “Biz bu vatanı sokakta bulmadık! Bu topraklar bize dedemizden atamızdan kalmıştır. Öyle kolay kolay kimseye kaptırmayız. Buraları bizimdir. Biz hükm edeceğiz, bizim borumuz ötecek, bizim dediğimiz olacaktır…”
Buna mukabil, çoğunluğu teşkil eden Müslümanlar şöyle diyor:
-Siz bu memlekette yüzde bir veya iki nisbetindesiniz. Bu vatanın asıl sahipleri biziz. Bizim bu konuda kıdemimiz vardır.Biz buraya sizden önce geldik. Siz bu toprakları atanızdan dedenizden miras ve emanet olarak aldıysanız, biz de aynen dedelerimizden atalarımızdan miras ve emanet aldık. Bizim haklarımız önde gelir. Hiçbir zaman yüzde bir veya iki nisbetinde bir azınlık, yüzde doksan sekize hükm edemez, onları ezemez, onlara ikinci sınıf vatandaş, sömürge yerlisi, parya muamelesi yapamaz…
Birincilerin gerekçeleri şunlar:
(1) Bizim bir misyonumuz vardır. Bu misyon sizi uygarlaştırmaktır. Bizim istediğimiz şekilde uygarlaşıncaya kadar vesâyetimiz altında kalacaksınız. Şu anda size tam bir hürriyet verilirse uygarlık yolunu değil, gerilik yolunu seçersiniz. Siz başka uygar halklar gibi yüzde yüz özgürlüğe layık değilsiniz.
(2) Bizim realpolitiğimiz evrensel insan hak, haysiyet ve hürriyetlerinden önce gelir.
(3) Sizin dogmalarınız varsa, bizim de vardır. Bizim dogmalarımız ve inançlarımız sizinkilerden üstündür.
(4) Mesih’in geleceğe ait kehanetleri gerçekleşinceye kadar güdümümüz altında kalacaksınız. Armageddon savaşından sonra zaten var olmayacaksınız.
(5) Devletin, demokrasinin, Millet Meclisi’nin, kanunların ve hukukun, insan haklarının, çoğunluk iradesinin üzerinde bir güç vardır.O da bizim gücümüz, bizim irademizdir. Bunu kabule mecbursunuz.
(6) Hem siz büsbütün esir değilsiniz. Size bunca hak ve hürriyet tanımış bulunuyoruz. Size olan nimetlerimizi inkâr ederek küfran-ı nimette, nankörlükte bulunmayınız.
(7) Bizi İslâm ve Müslüman düşmanı olmakla suçluyorsunuz.Bu bir iftiradır. Biz gerçekçiyiz. İslâm bir realitedir. Onu inkâr etmiyoruz.Müslüman kalabilirsiniz ama bizim istediğimiz kadar dindar olabilirsiniz. Hüviyet kartlarınızda dininizin İslâm olduğu yazılı değil midir? Daha ne istiyorsunuz. Ramazan’da oruç tutmanıza izin vermiyor muyuz? Her yıl yüz bin kadarınız hacca gitmiyor mu? Biz size iyilik ve kolaylık olmak üzere ılımlı yeni bir İslâm türetmek istiyoruz. İslâm’a karşı değiliz ama Şeriat’a karşıyız.
Çoğunluk bu yüzde bir veya iki azınlığa karşı gerekçelerini şöyle reddediyor:
1. Bize bu vatanı Selçuklu atalarımız, ondan sonra Osmanlı ata ve dedelerimiz miras ve emanet bırakmıştır. Sizin atalarınız ve dedeleriniz varsa bizim de Osman Gazi’lerimiz, Orhan Gazi’lerimiz, Murad Hüdavendigâr’larımız, Fatih Sultan Mehmed’lerimiz, Yavuz Sultan Selim’lerimiz, Kanunî’lerimiz vardır. Biz bu vatanı o ata ve dedelerimizden kutsal bir miras ve emanet olarak almış bulunuyoruz.
2. Her milletin millî bir kimliği vardır. Biz ata ve dedelerimizden miras ve emanet olarak almış bulunduğumuz bu topraklarda, evrensel insan haklarına uygun olarak kendi millî kimlik ve kültürümüze uygun bir hayat sürmek istiyoruz. Siz buna karşı çıkıyor, “Bizim realpolitiğimiz sizin millî kültürünüzden üstündür” diyorsunuz. Buna hakkınız yoktur.
3. Siz bizim millî tarihimizi değiştirmeye, tahrife kalktınız, bize uyduruk, düzmece, mitolojik bir tarihi benimsetmek için çalışıp çabaladınız. Biz böyle bir şeye râzı değiliz. Tarihimizin kahramanlarını, büyüklerini sizin gözünüzle, sizin gözlüğünüzle görmeyi ve değerlendirmeyi kabul etmiyoruz. Onlar sizin kahramanlarınız ve büyükleriniz olmayabilir ama bizim büyüklerimizdir.
4. Siz bu memlekette, vaktiyle Mao Çin’inde olduğu gibi bir kültür devrimi yaptınız. Lisan, eğitim, üniversite üzerinde akıl almaz manipülasyonlar gerçekleştirdiniz. Böylece bizleri kendimize, kimliğimize yabancılaştırmak istediniz. Biz bunlara râzı değiliz. Hiç kimsenin bizim kültürümüzü, kimliğimizi, kişiliğimizi, millî geleneklerimizi, örf ve âdetlerimizi değiştirmeye, bunları yasaklamaya hakkı yoktur. Bunlar evrensel insan hakları beyannâmeleri ile korunmuştur.
5. Bizi inançlarımızdan, dinimizden, düşünce ve görüşlerimizden haklı tenkitlerimizden, kendimizi korumak için yaptığımız çalışmalardan dolayı suçluyor, cezalandırıyor, bizi gericilikle suçluyorsunuz. Buna hakkınız yoktur. Dünyanın hangi medenî, ileri, sağlıklı, dengeli, demokrat, hukuklu ülkesinde böyle bir şey vardır?
6. Bizim, sizin vesâyetiniz altında yaşamaya ihtiyacımız yoktur. Sizin bu vesâyet teoriniz safsatadan, hezeyandan ibarettir. Biz, tarih felsefecisi Arnold Toynbee’nin “Tarih Üzerine Bir Etüd” adlı büyük eserinin Ispartalılar bölümünde zikr ettiği üzere dünya tarihinin kayd ettiği en yüksek barış nizamını, “Pax”ını kurmuş atalarımızın ahfadıyız. Toynbee şöyle demişti: “Eflatun’un ideal Cumhuriyet’ine realitede (uygulamada) en fazla yaklaşabilmiş sistem, Osmanlı devletidir.” Bizim size hiçbir şükran borcumuz yoktur. Siz ise bize teşekkür ve minnet borçlusunuz. Çünkü, atalarınız ve dedelerinize dünya dar geldiği zaman, bizim atalarımız size bu vatanın kapılarını açmışlar, millî ve dinî kimliğinizi koruyarak güvenli bir hayat sürmenize imkân sağlamışlardı. Sonradan siz, tarihin bir cilvesi olarak bize katılmış gibi göründünüz ve sonunda bu memleketi ele geçirdiniz.
7. Siz bizim bir kısmımızı (uyanmış olanlarımızı) Cumhuriyet için tehdit ve tehlike olarak görüyorsunuz. Hattâ daha ileri giderek bizi iç-düşman ilân ediyorsunuz. Böyle bir şey kabul edilebilir mi?Küçük bir azınlık, ezici bir çoğunluğu nasıl iç-düşman, tehdit ve tehlike olarak görebilir? Buna ne hakkınız vardır? Biz hepimiz Türkiye Cumhuriyeti’nin sâdık vatandaşlarıyız. Asıl cumhuriyetçi biziz. Unutmayın bu devletin ismi “Türkiye Cumhuriyeti”dir. (…….) Cumhuriyeti değil!
8. Siz bizi sömürüyorsunuz. Kendiniz yüzde bir veya iki nisbetinde bir azınlık olduğunuz halde millî gelirin yüzde ellisini alıyorsunuz. Geride kalan yüzde ellinin büyük kısmı kendinize ve benzettiklerinize gidiyor. Kalan kısım da millete yetmiyor. Siz bu memleketi, gelir dağılımı bakımından dünyanın en adaletsiz ülkesi haline getirdiniz.
9. Siz, iç tehlike, büyük tehdit, iç düşman olarak nitelediğiniz milleti câhillikle terbiye ediyorsunuz. Dindar Müslümanların okumasını, bilgilenmesini, yüksek tahsil diploması almasını istemiyorsunuz. Dindar Müslüman gençlere ve genç kızlara bin türlü zorluk çıkartıyorsunuz. Buna ne hakkınız vardır? Bu yaptıklarınız hep birer insan hakları ihlâli değil midir?
10. Bizim Şeriatımıza saldırıyorsunuz ama sizin de kendi Şeriatınız vardır. Bizim mukaddesatımızı hor görüyorsunuz ama sizin de kendi kabalistik mukaddesatınız vardır. Bizim kutsal kitabımıza karşısınız ama sizin de kendi kutsal kitabınız vardır.
Onlar kendi ilkelerinden, kendi ideolojilerinden, kendi imtiyazlarından en ufak bir taviz (ödün) bile vermek istemiyor. Onlar son derece sert statükocudur.
Peki bu işin sonu ne olacaktır?
Onlar bu memlekette tarihî bir ârızayı temsil ediyor. Millet çoğunluğu ise tarihî devamlılığın temsilcisidir. Tarih boyunca dünyanın birçok yerinde tarihî ârızalar olmuştur ama bunlar ebedî şekilde sürmemiştir. Her birinin bir başlangıç, bir de bitiş tarihi vardır.
Onların içinde mutlaka aklıbaşında olanlar vardır. Böylelerine hitap ediyorum:
(1)Çoğunluğun haklarını kabul ediniz.
(2)Güney Afrika’da bir ara hakim olan “Apartheid” sisteminden ve ideolojisinden vazgeçiniz.
Dominant “Beyaz Irk” olmak ve kalmak kuruntusunu terk ediniz; bu halk içinde bir azınlık olduğunuzu kabul ediniz. Unutmayınız, azınlıkların da korunmuş hakları vardır. Müslümanlardan korkmayınız. Onlar vaktiyle sizin atalarınıza ve dedelerinize ne kadar insafla, şefkatle, merhametle muamele etmişlerdi. Biz onların torunlarıyız.
(3) Türkiye’de gerçek demokrasinin kurulmasına ve işlemesine engel olmayınız. Böyle bir demokraside sizin haklarınız, sizin kimliğiniz korunacaktır. Aksi yolda direnirseniz sonunda siz zararlı çıkarsınız.
(4) Armageddon savaşını kazanacağınız bir inançtan ve kehanetten ibarettir. Biz, bu savaşı Müslümanların kazanacağını biliyoruz. Sizin beklenen Mesih’iniz varsa, biz de kendi Mehdi’mizi bekliyoruz. İnançlarınızın mutlak olduğunu sanıyorsunuz, yanılıyorsunuz. Kötü ihtimalleri de düşünmenizde yarar vardır.
Sonsöz: Geliniz anlaşalım, bu toprak hepimizin müşterek vatanıdır. Çoğunluk ve azınlık olarak haklarımızı, sınırlarımızı bilelim. Aramızda ciddî ve kalıcı bir uzlaşma ve barış kuralım. Birbirimize karşılıklı güvence verelim.
Türkiye halkının yüzde doksanından fazlasını teşkil eden Müslüman halk ilânihâye (sonuna kadar, ebediyen) ikinci sınıf vatandaş, sömürge yerlisi, parya, zenci statüsünde yaşayamaz. 29 Temmuz 2005