Cuma

 

1. Salonlarımız daha güzel olacak. Lütfen kendi kafanıza göre veya çevrenin telkin tavsiye ve tesiri ile salonlarınızı zevksiz bir şekilde döşemeyiniz. Sakın abuk sabuk saksılar ve camlar içinde yapma ağaçlarınız ve çiçekleriniz olmasın. Zevk zevk zevk… Estetik estetik estetik… Sanat sanat sanat… Güzellik güzellik güzellik… Bunları üçer kere yazdım. Diğerlerini birer kere yazıyorum: Zarafet, incelik, kibarlık, soyluluk… Ölçü şudur: Orta halli ve hali vakti yerinde Müslümanların salonları; çağdaşların, dinden kopmuşların salonlarından daha güzel, daha kaliteli olacak. Buna da siz biz onlar karar vermeyecek. Tarafsız bir bilirkişi heyeti bizim salonlarımızı daha sanatlı ve üstün bulursa ne âlâ… Gerisi lâf-ü güzaf…

2. Giyim kuşamımız daha güzel ve daha düzgün olacak. Bu, sadece parayla halledilecek bir iş değildir. Hayli ucuz malzemeyle çok kaliteli ve güzel giyinmek mümkündür. Bilmek, anlamak gerek. Bunun da ölçüsü, kıstası var. “Ben pahalı, markalı elbiseler, ayakkabılar, gömlekler aldım, benden şıkı yok…” Bu kuruntuları bırakalım. İnsan çok pahalı giyim kuşamla, çok gözde markalarla palyaçoya da benzeyebilir, İş markada değil yakışmasıdır. Bir örnek vereyim: Altmış kişilik bir iş adamları toplantısı… Bunların otuzu dindar, otuzu çağdaş… Bir bilirkişi heyeti, fark ettirmeden hepsini tepeden tırnağa süzüp inceleyecek ve sonunda rapor: “Müslümanlar çağdaşlardan daha güzel giyiniyor, daha şık görünüyor…”

3. Konuşma, yazı-edebiyat dili… Müslümanlar bu sahada da üstün olacaklardır. Türkçe’yi çok zarif ve ince bir şekilde konuşacaklardır. Öyle “Aha oho… He he he…” yaban Türkçe’siyle üstün olunmaz. Lise ve üniversite tahsili yapmış, okur-yazar bir Müslüman imlâ yanlışı, cümle düşüklüğü, gramer hatası yapmayacaktır. Tek cümleyle: Müslümanlar Türkçe’yi en güzel şekilde konuşup yazacaklardır. Kırık dökük lisanla meramımızı anlatabiliriz ama adam olamayız.

4. Zenginlerimizin otomobilleri ötekilerinkilerden daha güzel ve zarif olacaktır. O tank gibi cipleri kast etmiyorum. Bazıları üç dört yüz bin lira ediyormuş. Çok pahalı ama güzel değil. Bazı markaların sağlamlığı, hızı, performansı çok yüksek ama güzelliği yok. Bugatti ne demiş “Güzel olmayan bir otomobil, iyi bir otomobil değildir…” Süper zenginlerden, holding sahiplerinden otuz kişi lüks bir otelde yemekli bir görüşme yapıyorlar… Arabaları şoförleriyle birlikte parkta… En güzel, en zarif, en estetik otomobiller Müslüman patronlarınkiler olmalı… İç döşemeleri, dikensiz bölgede otlamış antilop derisinden, konsolları gül ağacı veya akajudan, dış renkleri birer harika…(Bu anlattıklarım süper zenginler içindir. Bir milyon dolarlık sermayesi olup da üç yüz bin liralık lüks araba alan salaklar için geçerli değildir.)

5. Tesettürlü İslâm kadınları, şayet kamusal alanda arz-ı endam ediyorlar, hizmet görüyorlarsa, başları açık çağdaş bayanlardan daha zarif görünmekle vazifeli ve yükümlüdürler. Lütfen “İslâm’da, şeriatta modada, senin anlattığın manada şıklık yoktur…” demeyiniz. Benim kast ettiklerim kamusal alana çıkmış, başları örtülü hanımlardır. Onların tesettürü dinî/şerî tesettür değil, sosyolojik/kültürel tesettürdür. Bugün namahrem erkeklerin ellerini sıkan başörtülü hanımefendilerimiz var. İslâm böyle bir şeyi kabul ediyor mu? Etmiyor!.. O halde, yabancı erkeklerin ellerini sıkmasını nasıl biliyorsa, güzel ve üstün giyinmesini de bilecekler…

6. Müslümanların din düşmanlarından daha kültürlü olması gerekir. Daha çok faydalı ve değerli kitap okuyacak… Evinde özel kütüphanesi bulunacak… Günde en az bir saatini faydalı kıraate (okumaya) ayıracak… Bilgisini arttırmak için özel hocalar tutacak, kurslara gidecek. Sonunda Müslümanlar daha bilgili, daha kültürlü olacak. Olmazlarsa? İşte bugünkü gibi zelil olurlar…

7. Müslümanlar yüksek ahlâk ve yüksek karakter sahibi olmalıdır. Peygamberimiz yüksek ahlâkı tamamlamak için gönderilmiştir. Müslüman yalan söylemez, Müslüman emanete hıyanet etmez, Müslüman sözünden dönmez, Müslüman haram yemez, Müslüman aldatmaz, Müslümanın elinden ve dilinden kimseye zarar gelmez. Müslüman faziletli insandır. Böyle olamazsak, birtakım İslâmcılık edebiyatlarıyla gevezelik ve zevzeklikle bir yere varamayız. Yüksek ahlâk ve karakterin ölçüsü nedir? Şudur: Düşmanlarımız da bizim böyle olduğumuzu kabul, tasdik ve teslim ederlerse öyleyizdir. Dostların şahadetinin kıymeti yoktur. Hele kerametlerimiz kendimizden menkul olursa hiç kıymeti olmaz,

8. Hayırseverlikte biz üstün olmalıyız. Ülkemizin herhangi bir yerinde bir felâket mi oldu, yardıma ilk koşanların Müslümanlar olması gerekir. Bu sahada öyle çalışmalıyız ki bütün sefil ve muhtaç vatandaşlarımıza yardım ellerimiz uzanmalıdır.

9. Çevrecilikte, hayvan sevgisinde, suları ve denizleri korumakta ve bunlara benzer iş ve hizmetlerde biz birinci olmalıyız.

10. En başarılı, en örnek esnaf Müslüman esnaf olmalıdır. Bir caddede beş lokanta varsa, yemekleri en lezzetli, fiyatları en makul, hizmetleri en güzel lokantalar beş vakit namaz kılan Hacı Beylerin lokantaları olmalıdır… Adam dindar geçiniyor, “İslâm Börekçisi” açmış. Dükkânın ismi çok güzel… Lâkin gidip börek yiyorsunuz, yağı kötü, doğru dürüst pişmemiş, deve hamuru gibi midenize oturuyor. Ne anladım ben bu İslâm Börekçisinden?

11. Diyelim ki Müslüman bir sermayedar ya da bir şirket İstanbul-Ankara arasında otobüs çalıştırıyor. Bu otobüslere bindiğiniz zaman konforu, temizliği, hizmeti, güveni dolayısıyla hayran ve minnettar kalmalısınız. Başka hiçbir şirket onunla boy ölçüşememeli. “Biz Müslümanız, Müslümanlar bizim şirketin otobüslerine binsinler…” İş, ticaret, hizmet, iktisat hayatında böyle temennilerin faydası ve kıymeti yoktur. Daha vasıflı, daha üstün, daha başarılı olmaya mecbursun. Aksi takdirde tutunamazsın, yaşayamazsın.. 19 Ocak 2008