Onların Dinleri Batıl Temsilcileri Güçlü
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 05 Ocak 2019
Cuma
Onların dinleri bâtıl, lâkin rahipleri, temsilcileri, hizmetkârları çok kültürlü ve çağ seviyesinde bilgili. Yeterli gelirleri var. İmkânları ve arkaları var. En az üç yabancı dil biliyorlar. Beş-altı dil bilenleri az değil. Şifahî kültür sahibi değiller, yazılı kültür ehlidir onlar.
Berikilerin dinleri hak, lâkin kendileri bilgi, aksiyon ve estetik bakımından dinlerinin çok gerisindedir. Çoğu, yabancı dil bilmekten geçtik, kendi ana dillerinin edebiyatına hakkıyla vakıf değiller. Kültürleri yazılı değil, şifahî. İlkellik içinde yüzüyorlar. Aldıkları para az ama bunun birkaç mislini verseler netice yine değişmez.
Hak dinin temsilcilerinin, ulemasının, hizmetkârlarının yeterli derecede bilgili, ahlâklı, faziletli, hikmetli, güzel olması gerekir. Ehl-i İslâm içinde şifahî kültürlüler olabilir ama temsilcilerin, hizmetkârların, seçkinlerin böyle olmaması gerekir.
Şu saydığım şeylerin yüce İslâm dini ile doğrudan doğruya veya dolaylı olarak hiçbir ilgisi yoktur. Bunların önemi de yoktur. Müslümanların bir ölüm-kalım mücadelesi ortamında bunlarla ilgilenmemesi gerekir. Nedir bunlar?
(1) Cami kaloriferleri,
(2) Cami klimaları,
(3) Cami helaları,
(4) Cami meşrutaları,
(5) Cami hoparlörleri,
(6) Cami halıları… ve bunlara benzer şeyler.
İslâm ilim, irfan, hikmet, medeniyet dinidir. En büyük, en birinci hizmet, İslâm’ı iyi bilen ve iyi anlatan güçlü, vasıflı, üstün, icazetli bilginler yetiştirmektir. İcazetsiz alim olmaz. İcazet, ucu Resûllerin Seyyidine ulaşan bir silsileye mensup olmak, onun bir halkasını teşkil etmek demektir. İcazetsizlik kopukluk demektir. Kopuklukla, kopuklarla hizmet edilemez.
İslâm’a saldırılınca vasıflı âlimler, vasıflı hizmetkârlar hemen kaleme sarılacaklar ve beliğ ve fasih Türkçeyle, Arapçayla, İngilizceyle, Fransızcayla, İtalyancayla reddiyeler yazacaklardır. Yüzelli sayfalık İngilizce veya Arapça metinde bir tek imlâ hatası, cümle düşüklüğü, za’f-ı te’lif olmayacaktır.
İslâm âleminde her zaman
Gazzalî’ler, Şârânî’ler, Süyûtî’ler, İmamı Rabbanîler
bulunmalıdır. Eskiden varmış, şimdi yok… O halde Müslümanlar hapı yutmuş demektir.
Artık böyle büyükler yetişmiyor… Yetişmez tabiî… Cami helaları, cami kalorifer ve klimaları, cami meşrutaları için şu güne kadar cem’an yüz milyarlarca dolar harcayan Müslümanlar Gazzalî’ler, Birgivî’ler yetiştirmek için ne yaptılar, ne harcadılar? Sarı İmam çok güzel Kur’ân okuyormuş, bu sene hâfız kursundan yirmi üç talebe mezun olmuş, maşaallah altı yaşındaki harika kız altı ayda Kur’ân-ı Kerîm’i ezberlemiş, Yeşilyaprak köyünün minaresindeki hoparlör Sarıburçak köyünden duyuluyormuş, filanca tarikatın şeyhi mütemadiyen uçuyormuş veya uçuruluyormuş, Hazretü’l-hazeratın bindiği otomobil 250 bin dolar değerindeymiş, Türemen zadelerin verdiği iftar ziyafeti son derece lüks ve ihtişamlıymış… Bunlarla kurtuluş olmaz. Bir Şeyh Şamil’in var mı, bir Emîr Abdülkadir’in var mı, bir Selahaddin Eyyübî’n var mı, bana bu sorunun cevabını ver.
Sarı Hâfız ne kadar yanık, ne kadar güzel Kur’an okusa yine de kurtulamazsın. Öncelikle bilgi ve kültür bakımından düşmanlarını, rakiplerini, karşıtlarını geçeceksin, onlara tepeden bakacaksın. Sonra ahlâk, fazilet, aksiyon, karakter boyutunda diğerlerinin üzerinde olacaksın. Üçüncü olarak da sanatta, mimarlıkta, güzellikte, estetikte önde koşacaksın.
Cehaletle, faziletsizlikle, sanatsızlıkla, çirkinlikle başarılı olamazsın, yenemezsin, hürleşemezsin. Kur’ân “Onlar namazı terk ettiler ve şehvetlerine uydular…”
buyuruyor.
Söyle bana senin namazla aran nasıl? Kılıyor musun, kılmıyor musun? Kılıyorsan nasıl kılıyorsun? Sende para şehveti var mı? Sende benlik şehveti var mı?
İzzet-i nefsim deyip duruyorsun. İzzet-i nefsin batsın! Mukaddesatın tahkir edilirken sesin çıkmıyor. Peygambere saldırılıyor, tepki göstermiyorsun; şeyhine, hazretine fiske vurulunca volkan gibi patlıyorsun. Söyle bana sen Müslüman mısın, münâfık mısın?
Bozuk düzenin haram kemiklerine köpekler gibi talip olanlar yüksek Müslüman mıdır, yoksa alçak Müslüman mıdır?
Bunlar islâmî açıdan birer değer midir? O kadar çok
diyorsun ki, sana sormak zorunda kalıyorum: Sen muvahhid misin yoksa ene müşriği misin?
Biz nasıl Müslümanlarız?
Yalan söylüyorsak, münafığız. Söz verip de yerine getirmiyorsak münafığız. Emanetlere hıyanet ediyorsak münafığız. Kafirleri dost ve veli ittihaz ederken, mü’min kardeşlerimize husumet besliyorsak münafığız. Peygambere saldırıldığı zaman alçakça susuyor, kendi hazretimiz tenkit edilince, o tenkit doğru da olsa, küplere biniyor, dehşetli reaksiyon gösteriyorsak, katmerli münafığız. Hem İslâmcılık taslıyor, hem de haram yiyorsak münafığız.
Müslümanlarla savaşan İsrail ve Amerika’yı destekliyorsak yine münafığız. İslâm’ın temel hüküm ve emirlerinden biri de istikamettir, yani doğruluk ve dürüstlüktür. Biz istikametli/doğru Müslüman mıyız, yoksa yamuk Müslüman mı? 23 Eylül 2006