Onların Kendi Büyükleri Müslümanların Büyükleri
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 21 Aralık 2018
Ermenilerin ünlü bir millî kahramanları vardır,
Onlara göre kahraman, biz Müslümanlara ve Türklere göre
Bu zat öylesine bir Osmanlı, Türk, Müslüman düşmanıydı ki,
Fransız filozofu Pascal “Pirenelerin (Fransa ile İspanya’yı ayıran dağ silsilesi)bir tarafında kahraman, öbür tarafında haydut…” demiş…
benim gözümde büyük bir Müslüman, büyük bir denizci, büyük bir devlet adamıdır. Onu bir de İtalyanlara, İspanyollara, Haçlılara sorunuz. Yerin dibine batırırlar.
Ben bir Müslüman olarak İslâm ve Müslüman düşmanı bir kimseyi sevebilir miyim? Marksistlerin gözünde kahraman olan kişi benim gözümde değildir.
Yakın tarihimizde İslâm’a saldırmış, Müslümanları ezmiş, İslâm medeniyet, kültür ve kimliğini yıkmaya uğraşmış, Müslümanların temel haklarını ihlâl etmiş
vardır. Onlar elbette benim büyüğüm değildir.
göklere çıkartır, tanrılaştırır. Bu onların inancıdır, benim değil. Benim ak dediğime onlar kara der, onların ak dediğine de ben kara derim.
Türkiye’de İslâm’a ve Müslümanlara karşı açık veya gizli savaşan saldırgan zorba bir azınlık var,
diyorlar, kendi sevdiklerini, çoğunluktaki Müslümanlara da sevdirmek istiyorlar. İslâm’ın temel kurallarından biri şudur:
Bir Müslüman:
Allah düşmanını, Peygamber düşmanını, Kur’ân düşmanını, Şeriat düşmanını sevemez. Severse dinden çıkmış, mürted olmuş olur. Peki bu saldırgan azgınlığın baskıları doğru mudur, hak mıdır? Kesinlikle değildir. Çünkü onların yaptığı din, inanç, inandığı gibi yaşamak hürriyetine aykırıdır.
İdeoloji için din hürriyetini kısıtlamak vahim bir insan hakları ihlâlidir. İnançları, ibadetleri, dinlerine uygun yaşayışları yüzünden insanları ezmek, insanları sindirmek, insanları zindana atmak büyük bir zulümdür.
bir marksistin inancına göre büyük ve değerli olabilir. Bir Müslümana göre asla değerli, saygın, sevgi ve hürmete layık kişiler değildir onlar. Menfi olarak önemli işler yapmış olabilirler ama bu, onları sevmem ve beğenmem için yeterli değildir.
Biz Müslümanlar (en azından olgun olanları) dinsizlerin putlaştırdıkları büyüklerine çatmayız. Fitne ve fesat çıkartmaktan kaçınırız. Lakin onlar bizim üzerimize gelmişler ve geliyorlar. Hem tolerans diyorlar, hem de kendileri gibi inanmayan çoğunluğa ağır baskılar ve diretmeler yapıyorlar.
Kendi büyüklerini, kendi sevdiklerini göklere çıkartıyor, Müslüman çoğunluğun sevdiklerini ve beğendiklerini yerin yedi kat dibine batırıyorlar. Bu diretmeci, yasakçı, tabucu, baskıcı, saldırgan azınlık kimlerden oluşuyor?
Bir kısım Sabataycılardan, Bir kısım Kripto Ermenilerden, Kendilerini Alevî gibi gösteren bir kısım Yahudilerden…
Tek kimlikli Yahudileri, tek kimlikli Ermenileri, tek kimlikli Alevî vatandaşlarımı tenzih ediyorum. Yukarıdaki satırlarla onları kasd etmiş değilim. Bendeniz Alevîleri farklı Müslümanlar olarak kabul ederim.
Bugün Alevî postuna bürünmüş Yahudiler vardır. Bunların bir kısmı Türkiye’den İsrail’e göç etmişlerdir. Her yıl yurdumuza gelmekte, birtakım ziyaretgahları dolaşmaktadırlar.
Bana inanmayanlar /alevi Yahudiler/ kelimeleriyle arasınlar, hayli bilgi ve malzeme bulacaklardır. Birkaç yıl önce
dergisinde yayınlanmış araştırmayı mutlaka okumalarını tavsiye ederim.
Onlar Sünnîlerin içine sızar da, Alevîlerin sızmaz mı? Bilenlere sorun,
Onların gayesi ülkemizi
yapmaktır.
Onların kendi büyükleri onların olsun, bize karışmasınlar.Biz onlara kendi büyüklerimizi sevmeleri için baskı yapmıyoruz. Onlar da bize yapmasınlar. Yüzde bir, bilemediniz yüzde iki bir azınlık daha ne kadar büyük çoğunluğa baskı yapacak, terör estirecek, Müslüman halkın temel hak ve haysiyetlerini ayaklar altına alacaktır?
Siz dünya sarhoşu oldunuz. Çeşit çeşit riyasetler aklınızı başınızdan aldı, sizi sarhoş etti. Elinize geçen efsanevî haram mallar sizi sarhoş etti. Ünler alkışlar sizi sarhoş etti. Övgüler sizi sarhoş etti. Dünya sarhoşu, şu veya bu riyaset sarhoşu, zenginlik sarhoşu, ün alkış sarhoşu oldunuz ve kendinizi kaybettiniz. Rakı, şarap, votka sarhoşu içer içer sızar bir müddet sonra ayılır. Sizin ayılmanız çok zor.
Baş ol da isterse soğan başı olsun demişler. Eski padişahlar ne kadar akıllıymış. Kendi paralarıyla, alayla geçecekleri sokaklara adamlar koydurur
diye bağırtırlarmış. Nice padişah tahtına ve erikesine (koltuğuna) lök gibi oturmamış, ilişmiştir sadece.
hazretleri genç yaşında İstanbul’u aldığında atına binmiş, etrafında şeyhi Akşemseddin, vezirleri, kumandanları, erkân-ı devlet Ayasofyaya doğru ilerliyor. Meydana gelince atından inmiş, yerden bir avuç toprak almış, başından aşağı dökmüş. Gururlanmamak, kibirlenmemek için. O zaman
idi.
Dünya yaman şaraptır, içeni mest eder, bed-mest eder, ser-hoş eder.
Ey ayıklar!.. Sizi tebrik ediyorum. Ey dünya riyasetlerine, mallarına meftun olmayanlar, hezar ahsente size. 01 Mayıs 2010