Örnek Kaymakam
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 06 Mart 2019
Çarşamba
Güneş gazetesinin 6 Nisan 1999
tarihli nüshasından kesilmiş bir kupür ulaştı elime. Burhaniye kaymakamı Ertan beye teşekkür ediliyor bu yazıda. Niçin teşekkür ediliyor? Yazıyı okuyucularımın dikkatlerine sunuyorum:
Burhaniyelilerden,
Kaymakam Ertan Yüksel’e teşekkür
“Bizim kaymakam’ın adı burada, köşe döndüren kaymakam” oldu diyor Balıkesir’e bağlı Burhaniye’den mektup yazan bir kısım okurum. Kaymakam Ertan Yüksel, ilçedeki Sosyal Dayanışma ve Yardımlaşma Vakfı ile Özel İdare bütçesinden sağladığı destekle, geçim zorluğu çeken birçok aileyi sera sahibi yaparken, şimdi de ilçeye arıcılığı aşılamaya çalışıyormuş. Öyle ki Kaymakam Bey’in sera sahibi yaptığı aileler, ilk ürünü almışlar bile. Sera sahibi olanların yüzleri gülüp keseleri de dolunca ilçede şimdi birçok insan sera işine başlamış. Domates ve salatalık bunların en başında gelenleri imiş. Şimdi sırada arıcılık ve bundan alınacak bal var. Tarım Müdürü Erhan Cirit de boş durmamış. İlçede bu işi yapacaklara 15 bin adet kovan dağıtılacağını belirtmiş. Gaye yoksulluk zincirini kırmak ve üreticiye yeni bir kimlik kazandırmak.
Burhaniyeliler kaymakamlarının üzerine titriyorlar. Yaptıklarına hem teşekkür hem de dua ediyorlar. Darısı tüm kaymakamların başına. Gayretli, görevine bu denli bağlı ve sürekli çaba içinde olan kaymakamı ben de tebrik ediyor ve “Çalışan kol bükülmez” diyorum. (Alo Güneş sütunu, Fehim Yener).
Ben de kendi sütunumda Burhaniye kaymakamı Ertan beye teşükkür ediyor, yaptıklarının bütün idarecilerimize örnek olmasını diliyorum.
Politikacılarımız, valilerimiz, kaymakamlarımız, belediye başkanlarımız ve diğer vazifeli, sorumlu, idareci kişilerimiz halka iş ve ekmek kapıları temin etmek için çalışmalıdır. Topraklarımızı kullanamıyoruz, işleyemiyoruz, değerlendiremiyoruz. Seracılık, meyvecilik, arıcılık, ipek böcekçiliği, çiçekçilik, fidancılık, tarla balıkçılığı, şifalı ve tıbbî bitkiler, geleneksel el sanatları, el dokuması kumaşlar… daha neler neler yapılabilir. Bunların bazısı kolaydır, kısa zamanda geniş bir kütle bu sahada iş sahibi olabilir. Bazısı zordur, bir bölgede ancak birkaç kişi ve aile yapabilir. Hiçbiri ihmal edilmemelidir. Ülkemizde vaktiyle ipekböcekçiliği ve ipek üretimi iyi durumdaydı, şu anda çok gerilemiş vaziyettedir. İpek, Çin’den ve Brezilya’dan ithal ediliyor, bizim ipekböcekçiliğimiz can çekişiyor. Bu iş de canlandırılmalıdır.
Her yerde seracılık yapılırsa üretim artar, fiyatlar düşer. Halk bu işi kendisi dengeleyip kontrol edemez. Talepten fazla üretim yapılmamalıdır. Yahut, üretilenlerin ihracı mümkün olmalıdır.
Bilhassa turistlere satılabilecek geleneksel el sanatı eserleri ve ürünleri üzerinde de durulmalıdır. Bundan yıllarca önce Kudüs’e ve Filistin’e gitmiştim. Zeytin ağacı tahtasından dinî ve dekoratif mahiyette hayli eşya yapılıp satılıyordu. Ustası bulunursa bizde de yapılabilir. Her bölgede ateşte pişmiş toprak eşya üretilebilir. Yeter ki, bu sahadaki ustalara rehberlik edilebilsin, müzelerdeki tarihî eşyaya benzer güzel, beğenilen, herkesin alıp evine süs eşyası olarak koyabileceği, ihraç edilebilecek şeyler yapılsın.
Her geçen gün biraz daha boşalan, harap olan, toprakları değerlendirilmeyen kırsal kesimi, köyleri şenlendirmemiz, imar etmemiz gerekiyor. Burhaniye kaymakamı Ertan bey bu sahada örnek model teşkil edecek bir çalışma yapmıştır. Bu gibi hizmetler ve teşvikler, yardımlar, bilgilendirmeler yaygınlaştırılmalıdır.
Zamane rufaileri ile irtibatı olan, iyi haber alan bir zatın dediğine göre, seçimlerden sonra Ecevit ile Yılmaz koalisyon yapacakmış. Derin devlet temsilcileri, resmî ideoloji temsilcileri böyle istiyormuş… Bizdeki demokrasi ne kadar acayip bir demokrasidir. Daha seçimler olmamış, hangi partinin ne kadar milletvekilliği çıkardığı bilinmiyor ve kendilerini devletten, milletten, ülkeden, Meclis’ten, hukuktan üstün gören egemen efendilerimiz istedikleri kimselerden hükümet kuruyor.
Cezayir Müslümanları niçin aldandı? Çünkü onlar, seçimleri kazandıkları takdirde ülkeyi kendilerinin idare edeceklerini sanıyordu. Feci şekilde yanıldılar.
1. Gerçekçi olmak gerekir. Hayal ile, yalan ile bir yere varılmaz.
2. Politika çok zor bir satrançtır. Politik planları ve programları, Müslüman kesimde sayıları üçü beşi geçmeyen bilen satranççılara yaptırtmak gerekir.
3. Siyaset sahasında demagojiden, olmayacak dualara âmin demekten, hayaller peşinde koşmaktan uzak durmak icab eder.
4. Siyasette başarı sadece kemmiyet, sayı kalabalığı, kelle kayısı çokluğu ile elde edilmez. Bunun yanında kalite, vasıflı insan unsuru, başarıya götürecek bir metod da gereklidir.
5. Güçlü, vasıflı, tesirli bir medya desteği olmaksızın siyasî başarı kazanılamaz. Kazanılsa bile, kısa zamanda yitirilir.
6. Köylü, kırsal kesim, gecekondu, taşra, varoş kafası ve zihniyeti ile siyaset kurmaylığı olmaz. Başarılı siyaset mutlaka şehir kültürü, gerçekten aydın ve seçkin elemanlar ve kadrolar ister.
7. Politikanın da nev’ileri (türleri) vardır. Küçük politika, büyük politika… Küçük politikalarla kazanılan başarılar saman alevi gibidir, bir parlar ve söner gider. İslâm’a, ülkeye, millete, devlete hizmet edeceklerin büyük, kaliteli, dâhiyâne politikalar uygulaması gerekir. Kabak gibi politikalarla bir yere varılmaz. Aksine, Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olunur.
Bunların kuş kadar aklı yok mudur ki, bunca musibete, bunca belâya, bunca mihnete rağmen bir türlü gerçekleri kabul etmiyorlar, kendilerine çeki düzen vermiyorlar?
Fareler üzerinde denemeler yapılmış. Zehirli bir yiyecek maddesini yiyip de ölmeyen fare bir daha onu asla yemiyormuş. Üstelik, bilmeyen bir fare, o zehirli maddeden yemeye kalkarsa ona bütün gücüyle mâni olmaya çalışıyormuş.
Müslümanların başına bir sürü belâ, sıkıntı, musibet geldi. Lakin bunlardan gereken dersler alınmadı. Hâlâ eski kafada, eski zihniyette, eski metodda ısrar ediliyor.
Müslüman, insan olarak zaten akıllı bir mahluktur. Bu insanî aklın üzerine bir de, imandan ve İslâm’dan ileri gelen feraset ve fetaneti eklerseniz, büsbütün akıllı olması gerekmez mi?
Müslüman kitle bu hale nasıl gelmiştir? Onu, dinsizler mi, yoksa dindar geçinen sömürücüler, tokatlayıcılar, megalomanyaklar, yetersizler mi böylesine akıl, iz’an, fikir, tedbir, zekâ fukarası yapmıştır?
Aklı olmayanın dini de yoktur. 15 Nisan 1999