Oruç Tutan Hıristiyan Hanım
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 09 Aralık 2018
Hıristiyan bir kadın oruç tutuyormuş, bunun hükmü nedir?
İşin başı Allahü Teala katında sahih=doğru makbul bir imana sahip olmaktır. Allah o Hıristiyan kadına iman nasip etsin.
İmanı olmayan bir kimsenin namaz kılmasının, zekat vermesinin, oruç tutmasının, ebedî saadet ve Cennete konulmak bakımından ona faydası olmaz.
Hıristiyan kadına
bu gerçek en uygun şekilde anlatılmalıydı. Hıristiyanlığın temeli Teslis inancı üzerine kuruludur. Teslis ile Tevhid uyuşmaz.
Muhammed Mustafa aleyhissalatüvesselamın insanlığa peygamber olarak gönderilmesinden,Kur’anın ve İslamın tebliğinden sonra, bu tebliğ ve davet kendisineulaştığı ve anlatıldığı halde iman etmeyen kimseler için necat yoktur.
gerekirdi. Oruç tutan bir Hıristiyan kadına
Kadının vebáli, böyle söyleyenin üzerine olur.
Allah katında İslamdan başka hak ve makbul din olmadığıinancı Kur’an, Sünnet ve icmâ ile sabittir.
Usûlde, temelde, esasta ihtilaf yoktur.
Zaten,İslam ve Tevhid inancına bağlı olan İsa aleyhisselam âhir zamanda nüzul ettikten sonra
Oruç tutan Hıristiyan hanıma bu gerçeklerin mutlaka söylenmesi gerekirken
Çocukluğumda köylerde kırsal kesimde hattâ küçük şehirlerde ekmekler evde yapılırdı. O zaman plastik kaplar yoktu, ekmek hamuru ağaçtan teknelerde yoğrulur, mayalanır, dinlenmesi ve kabarması için üzerine örtü örtülüp bir müddet bekletilirdi. Sıcak günlerde fazla bekletilen hamur, kabarır kabarır tekneden taşardı.
Türkiye’nin Ehl-i Sünnet Müslümanları bazen böyle teknelerinden taşıp yayılıp bayılıyorlar.
14 Mayıs 1950 seçimlerinde CHP oligarşisi yıkıldıktan sonra Müslüman çoğunluk, gerekenleri yapmadı, yan gelip yattı, yayıldı ve sonunda 27 Mayıs 1960’da dehşetli bir darbe yedi.
1950’den sonra
neler yapmalıydı:
(1) Yeterli sayıda çok zeki, çok kabiliyetli, çok istidatlı, yüksek ahlak ve karakterli, azimli, sabırlı, sebatlı
O tarihte dindar Müslümanlar için bu yol açıktı. Engellemeler, kösteklemeler, dindarları ordudan atmalar sonradan çıkmıştır.
(2) Yine çok akıllı çok sağlam çok idealist çocuklarımızın yeterli kısmını
(3) O tarihlerde Suriye, Irak, Mısır gibi ülkelerde çok güçlü Ehl-i Sünnet medreseleri bulunuyordu.
Bu dediklerim planlı programlı şuurlu, hesaplı kitaplı şekilde yapılamadı. 27 Mayıs 1960’dan bu yana
Son Gezi hadiselerinde biraz tedirgin olduk,
İslam Medreseleri ve gerçek tasavvuf tekkeleri yıkıldıktan sonra Müslümanlar başıboş kaldı.
İrili ufaklı, hepsi birbirinden kopuk bin kadar cemaat, hizip, fırka, grup, parçavar ama hizmet ve vazifelerimizi bir bütün halinde ele alıp ona göre ciddi planlar ve programlar yapamıyoruz.
Anlamış olsak bile çare ve çözüm bulamıyoruz.
Bunun çaresi şuydu:
Bu konuda şu hususu da arz edeyim ki
Bendeniz
isterim.
Ehl-i Sünnete aykırı,
Bir subay Nakşî olabilir ama orduda tarikat propagandası, Nakşîcilik yapmamalıdır. Bugün, 1950’lerdekinden fazla din hürriyetine sahibiz.
Maalesef hayır. Biz çocuklarımızı öncelikle doktor, mühendis, hukukçu, işletmeci yetiştiriyoruz.
İşte bizi yıkan bencil ve dar zihniyet budur.
18.08.2013