Osmanlı Devleti Niçin Battı?
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 09 Aralık 2018
Soru: Osmanlı İslam devleti ve hilafeti niçin geriledi ve battı?.. Bu sorunun tam cevabı şimdiye kadar verilememiştir. Batışın dinî, siyasî, kültürel sebepleri vardır.
1. Devleti, Hilafeti, mülkü ayakta tutacak; Sokollu ve Barbaros gibi vasıflı elemanlar yetiştirilemedi.
2. Sultanlar Fatih, Yavuz, Kanunî ayarında olamadı.
3. Emanetler ehliyetli kimselere verilemedi.
4. Yeniçeriler ve ordu bozuldu. Ordu siyasete bulaştı ve karıştı.
5. Tanzimat’tan sonra Avrupa’nın ve Batı medeniyetinin zararlı ve yıkıcı tarafları da benimsendi.
6. Bilhassa 19’uncu asırda zenginler ve seçkinler lüks ve israflı bir hayat sürmeye başladı.
7. Fransız ihtilalinden sonra gayr-i Müslim tebaa arasında ayrılık ve istiklal rüzgârları esmeye başladı.
8. Gizli Yahudiler, Müslüman postuna bürünüp devlet teşkilatına sızdı.
9. Hürriyet kavramı putlaştırıldı.
10. Osmanlı devletinin yıkılması ve en kötü şekilde tasfiyesi, Hâtemül Hulefa Sultan Abdülhamidin tahttan indirilmesi olmuştur. O, ölüm yılı olan 1918’e kadar devletin başında kalmış olsaydı, yıkılış ve tasfiye daha az zararla olabilirdi.
11. Japonlar 1945’te iki atom bombası yediler ve kayıtsız şartsız teslim oldular ama Osmanlı devleti gibi yıkılmadılar. İmparator başta kaldı ve kısa zamanda toparlandılar. Osmanlı devletinin batışından sonra Türkiye, Hahambaşı Haim Nahum Doktrini ve Lozan’ın gizli protokolları uyarınca bir sömürge haline geldi.
12. Osmanlı devletinin ve hilafetinin yıkılışında (niyetleri kötü olmasa da) büyük sorumluluk payı Sünnîlerindir. Aldatıldılar, aldandılar, kandırıldılar. Aldanmak da bazen bir suçtur.
İyi niyetli temiz insanlara aşağıdaki gerçekleri nasıl anlatmalı bilmem ki…
Birinci gerçek: Dünya hayatının bir sınav olduğunu ve akıllı insanların var güçleriyle bu sınavı kazanmak için çalışmaları, çabalamaları gerektiğini,
İkinci gerçek: Dünya hayatı sınavında başarılı olamayanların çok büyük ebedî felaketlere ve zararlara uğrayacağını,
Üçüncü gerçek: Sahih bir imana sahip olmak gerektiğini,
Dördüncü gerçek: İmandan sonra, beş vakit namaz kılmak gerektiğini,
Beşinci gerçek: Bütün mü’minlerin tek bir Ümmetin parçaları olduğunu,
Altıncı gerçek: Her mü’minin, Kur’ana Sünnete Şeriata fıkha uygun şekilde zekat vermesi gerektiğini. Tüzel kişilere (Vakıflara, cemaatlere, tarikatlara, cami yaptırma derneklerine ve benzeri kuruluşlara) zekat verilemeyeceğini,
Yedinci gerçek: Dinî, imanî, şer’î, ahlakî konularda bilenlerin bilmeyenleri uyarmasının, aydınlatmasının, bilgilendirmesinin gerektiğini. Bu vazifeyi yapmazlarsa sorumlu ve suçlu olacaklarını,
Sekizinci gerçek: Her Müslümanın, zamanındaki İmam’a biat ve itaat etmesi gerektiğini. Böyle yapmadan ölürse, sanki cahiliyet ölümüyle ölmüş gibi olacağını,
Dokuzuncu gerçek: Her Müslümanın kendisini kurtaracak kadar ilmihal, faydalı ve zarurî ilim öğrenmesinin farz olduğunu,
Onuncu gerçek: Her Müslümanın her gün ilimde, irfanda, ibadette, iyilikte, büyük cihatta hayırlı işlerde bir önceki günden daha ileri olması gerektiğini…
Yukarıda saydığım hususları milyonlarca kardeşimize kimler, nasıl anlatacaklar?.. 24.08.2013